M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Teessüflerimizi Sunarız

Teessüflerimizi Sunarız

AÇLIK, nefsini terbiye, riyazet ve zühd ayı olan mübarek Ramazan'da kilo alıp semirenlere...

Hem oruç tutan, hem de gıybet ederek ölü eti yiyenlere...

Belediyenin kurduğu Ramazan Etkinlikleri çarşısında güpe gündüz yemek ve çay satan, yemek yiyip çay içen saygısızlara...

Camilere ve türbelere çıplak, seksî kıyafetli turistleri ve yerlileri sokanlara...

Büyük Cami'de bir saat süren yatsı ve teravih namazı esnasında çocuklarını ciyak ciyak bağırtıp ağlatarak cemaatin huzurunu bozanlara...

Hoparlörleri sonuna kadar açarak zelzele gibi Ezan okuyanlara...

Mübarek ibadet ayında iftardan sonra Şûlebaz kültür binasında, Dine ve Şeriata aykırı karılı erkekli toplantılara katılıp eğlenenlere...

Dinimizin lüks ve israf yasağını ayaklar altına alarak adam başına 125 liralık iftar yemeği yiyenlere.

Vatandaşlar iftara yetişmek için çırpınırken, trafiği kesip eskort arabalarının canhıraş çığlıkları içinde devlethanelerine iftara yetişen devletlilere...

Şu mübarek rahmet ayında, rant için ormanları ve içlerindeki binlerce çeşit böceği ve hayvanı yakan para hırsıyla kudurmuş ve gözleri dönmüş canavar ruhlu eşkiyaya...

Kalitesiz döner sattığı halde "Nefis Döner Bulunur" yaftası asan aldatıcılara.

Cami kapılarında makbuzsuz, hesapsız, kitapsız para toplatanlara...

Para hırsıyla dine aykırı şişirme kitapları din kitabı diye satarak cahilleri saptıranlara...

Hem dindar ve sofu geçinip, hem de Allah'ın yap dediklerini yapmayan, yapma dediklerini yapan; nefislerinin kaprislerine köle olanlara...

Ramazan'da namaza başlayıp, Bayram'dan sonra terk edenlere...

Rüşvet, yolsuzluk, haram rant, alavere dalavere, soygun, komisyon, hortumlama, ihalelere fesat karıştırma işlerine kutsal ayda da devam edenlere... (Şerefsizler, bari bir ay bu konuda tatil yapın...)

Öncelikle fukaranın ve miskinlerin hakkı olan zekâtlara, fıkha ve şeriata aykırı olarak el koyanlara...

Benim şeyhim senin şeyhini döver aptallıklarıyla vakit öldürüp enerji heba edenlere...

Cemaatini, hizip ve fırkasını, kliğini din yerine koyan hattâ dinin üzerinde tutan şaşkınlara...

Oruç tutmayanlar için inşaallah tutarlar diye dua edeceğine, onlara sövüp sayanlara...

Dehşetli lüks iftar ziyafetleri verip, bunlara hep zenginleri çağırıp, bir tek fakir bile çağırmayan vicdansızlara...

İftar çadırının kapısında "Ey ahali!.." Duyduk duymadık demeyin, bu akşamki iftarı zengin oğlu zengin, paradar maldar ve fülus-sever Hacı Gani bey vermektedir..." diye gümbür gümbür davul çaldıranlara...

Yünden bir topuz yapıp, bunu saçına ekleyip, üzerine gökkuşağı gibi eşarp bağlayıp ve bu şekilde Peygamberimizin ihtar ve uyarısına hedef olan deve hörgüçlü sözde tesettürlü bayanlara...

Cümleten teessüfler ederiz...

AHLÂKSIZ MÜSLÜMANLIK OLMAZ

AHLÂKSIZ dindarlık olmaz... Hem olmaz, hem de olmaz olsun!..

Şehirler (medine'ler) medeniyet yuvalarıdır. Şehirde yaşayan imkânlı ve varlıklı bir Müslüman, bedevî kültürü sergileyemez.

İslâm; görgüsüzlüğü, kabalığı, hoyratlığı kabul etmez.

Müslüman şımarık olmaz.

Müslüman terbiyesiz, edepsiz, nezaketsiz olmaz.

Müslümanda, kul olarak birtakım eksiklikler ve günahlar da olsa, İslâm'ın nurları tecelli etmelidir.

İstanbul'un göbeğinde, başını alaca bulaca bir örtü ile sarmış, takmış takıştırmış, salına salına yürüyor. Elinde kocaman bir külah dondurma yalaya yalaya gidiyor (İftardan sonra...) Bir İslâm hanımı, bir İslâm kızı sokaklarda böyle dolaşamaz. Çünkü Yüce dinimiz çarşıda, pazarda, sokakta herkesin arasında yemeyi içmeyi mürüvvetsizlik saymaktadır.

Bir İslâm hanımı ve kızı herkesin arasında, sokakta, meydanda, çayhanede, çıngıraklı kahkahalar atarak gülmez. Açık da olsa gülmez, kapalı da olsa gülmez. Böyle çıngıraklı kahkahalar iffetli, hayâlı, medenî, görgülü, terbiyeli, (ruh bakımından) asaletli hanımlara ve kızlara yakışmaz.

Müslümanın bir tarifi de şudur:

Ondaki iyi özellikleri, hasletleri, medenîliği, terbiyeyi, yardımseverliği, fazileti, ahlâkı, üstün tarafları düşmanlar da görür, teslim ve takdir eder. Zaten asıl fazilet budur.

Müslüman asla haram yemez.

Müslüman asla gurur ve kibir sahibi olmaz, küçük dağları ben yarattım havalarına girmez.

Müslüman âdildir, insaflıdır, olgundur.

İslâm güzel ahlâk demektir.

İslâm'ı temsil durumunda olan Müslümanlar görmemiş, türeme, sonradan yetme olamaz.

Müslüman ne oldum delisi değildir.

Müslüman haram rant yemez.

Müslüman rant için ormanları ve makilik alanları yakmaz, yaktırmaz.

Müslüman pikniğe gider, yer içer, meşru şekilde eğlenir. Dönüşte o mekânı tertemiz yapar, çöplerini toplar ve pırıl pırıl bırakır.

Müslüman; insanların kurdu değil, meleğidir.

Müslümanda fütüvvet ahlâkı vardır.

Müslüman yontulmamış, kütük ve ham kereste halinde kalmış, kaba saba, hoyrat, haşin, asık suratlı, dini imanı para, kiblesi karı olan kimse değildir.

Müslüman medeniyettir, Müslüman kültürdür, Müslüman ilimdir, irfandır, sanattır, estetiktir.

Müslüman nezaket ve inceliğin ta kendisidir. Müslüman mütevazıdır.

Müslüman iyi ve örnek insandır...İyi ve örnek vatandaştır...

Sonradan görme, yeni türeme, ne oldum delisi; görgüsüz, nezaketsiz, ahlâksız, götürücü, rüşvetçi, komisyoncu, rantçı, ribacı, repocu, dalavereci, emanet haini, riyaset delisi, lüks ve sefahat kurbanı, çıngıraklı kahkahalar atan, saçma sapan giyinen, sokaklarda herkesin arasında dondurma veya mısır yiyen, lüks otomobillerde ve lüks meskenlerde caka satan, herkese tepeden bakan, para için her haltı yiyen ahlâksız ve görgüsüz İslâmcılardan illallah!..

Yüksek ahlâk istiyoruz, yüksek karakter istiyoruz, fazilet istiyoruz... İncelik, kibarlık, görgü, medeniyet istiyoruz.

Bunlarsız Müslümanlık da olmaz, İslâmcılık da...

Din iman elden gitmiş, kahkaha istemiyoruz, hüzünlü bir tebessüm yeter...

SORULAR CEVAPLAR

* SORU: Sizin gibi düşünmeyen Sünnî Müslüman kardeşlerinize karşı niçin bu kadar amansız, kaba, sert, haşin hareket ediyorsunuz? Onlar sizin iman, din kardeşiniz değil mi? Kardeşler arasında böyle sertlikler, kabalıklar, düşmanlıklar hiç yakışık alıyor mu?

Cevap: Haklısın, din ve iman kardeşleri birbirine düşmanlık etmemeli.

* Soru:Peki siz niçin ediyorsunuz?

Cevap: Kesinlikle etmiyoruz...Biz, meşrebimizi, fırkamızın inanç ve görüşlerini paylaşmayanları önce bir güzel müşrik ve kâfir ilan ediyoruz, ondan sonra yine bir güzel düşmanlığımızı ve kabalığımızı yapıyoruz.

* Soru: Ama onlar da Tevhid ehlidir, onlar da Kâbe'ye yönelerek namaz kılıyor. Onlar da Kur'ân ve Sünnet Müslümanıdır. Onları nasıl müşrik ve kâfir yapıyorsunuz?

Cevap: Bizim imamlarımız vardır. Onların çok sert ve amansız ictihadları ve fetvaları vardır. Bunlar sayesinde bizden olmayanları ve bilhassa Sünnî Müslümanları pek kolay, pek ucuz, pek zahmetsiz şekilde müşrik ve kâfir yaparız.

*Soru: Müşrik ve kâfir yaptığınız kimselerin durumu ne olur?

Cevap: Gerçekten kötü olur. Mürted olurlar, dinden çıkarlar...Kanları heder, malları helâl ganimet olur bize...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi