Yağdı yağmur, sevmedi bizi top...
-Top bizi sevmedi, hocamızdan da memnunuz!-Hmm, başka?..
-100 senelik yağmur da bir gecede yağdı; tüh!
-Yok canım; ne demek yani bu?
-Şeyyy; hık-mık, felan filan, dırı-bırı, kem-küm
...
Sizin göreviniz topu tavlamak, topla gönül münasebetleri tesis etmek, kur yapmak, aşk mektupları yazmak mı kardeşim; "Top bizi sevmedi" ne demek? Hem sonra bu "Top" kim yahu? Toptan bahsederken, yaşayan bir organizmadan, şahsiyet sahibi bir zattan bahseder gibi söz etmek de nereden çıkıyor? Bunlar nasıl bir yaklaşımlar bay Federasyon başkanı? De ki, "Beceremedik; Bosna'yı tebrik ederiz; neyin yanlış gittiğini araştıracak ve gereğini yapacağız!" Bunun yerine, "Top bizi sevmedi; hocamızdan memnunuz" diyorsunuz. İnsaf yahu; hocanız ben olsam ve bu takıma antrenman yerine sabahlara kadar okey oynatsam yine bu grupta üçüncü olmaz mıydık?
Sizin başarısız sayılmanız için daha ne lazım, bari dalga geçer gibi konuşmayınız, "Topa aşk mektubu yazdık da okumadı" diye kem-küm edeceğinize bari susunuz. Alın maaşınızı ve susunuz; istifa filan da etmeyiniz; sizin gibilerini bir daha nereden bulur bu millet?
...
Gelelim size beyler; 100 senelik yağmur bir gecede yağdı diyorsunuz ve demeye getiriyorsunuz ki, "Haklıyız; suçumuz yok; bu yağış olağanın üstünde, zaten gerekli ikazı yapmıştık, vesaire."
Bir kere de kabahatiniz olsun yahu; bir kere de "tüh, hesab edemedik, kusura bakmayın, kabahatliyiz" deseniz olmaz değil mi? Kendinizi suçlu saymanız için kaç kişinin ölmesi lâzım; bir rakam verebilir misiniz: Kaçtan aşağı olmaz meselâ?
Her iş olup bittikten sonra sert bir edâ ile, "Dere yataklarındaki yapılaşmalar yıkılacak" demek durumu kurtarabilir mi; kurtarır! Türkiye'de idare eder bu jestler. Sorumluların herkesten daha yüksek sesle bağırıp çağırması, mağdurları şaşırtır, sızlanmaları önler... Böyle felaketlerde ilk birkaç gün kritiktir; o birkaç günü okka altında girmeden idare ederseniz, istifa etmekten sıyırabilirsiniz. Mesela, "Dalga geçmeyelim; daha şiddetli bir yağış geliyor; herkes üst kata çıksın bakayım!" derseniz, millet canının acısını unutur, üç gün sonrasına Allah kerim.
Yine böyle mi olacak? Yine ve aynen böyle olacak; oluyor zaten. Çok ilginç bir husustur; bu gibi rezaletlerde sorumluluk hemen kolektif bir şahs-ı mâneviye yıkılır: "Gelmiş geçmiş bütün iktidarlar, bütün belediye başkanları, bütün meclis üyeleri, bütün federasyon başkanları ve teknik direktörler, hatta altyapı sorumluları sorumludur!" Sorumluluğu dağıtmakta bu kadar yayvan ve lâubali davranırsanız, mübarek sorumluluk kimsenin sırtında kalmaz; buharlaşır gider. İki gün sonra ahali, "Tabii canım, hepimiz sorumluyuz zaten" demeye başlarlar; tâ ki bir yenisine kadar.
...
Bayındırlık ve İskan Bakanı Sayın Demir, İBB Başkanı Sayın Topbaş, TFF Başkanı Sayın Özgener ve MTT Direktörü Sayın Terim; lütfen istifa etmeyiniz, dayanınız; çünkü başarısız değilsiniz, bilakis müthişsiniz. Birinci harbi umumiyi de böyle kaybettik zaten; müttefiklerimiz harpten çekildiği için mağlup sayıldık, yağmur yağmasaydı sel gelmeyecekti; top bizi sevseydi, çocuk gibi azar işitip sahadan tribünlere kovulmayacaktık; balık kavağa çıksaydı, halalarımız gün aşırı tıraş olsaydı.
Üff, sizsiz olmuyor be kardeşim. Ne hoş şeylersiniz siz öyle? Keşke bu kadar sevimli ve vazgeçilmez olmasaydınız. Lütfen istifa filan etmeyiniz, yol olur, sakın ha! Bu ülkeye daha çok seller gelir, daha nice turnuvalar oynanır fakat biz sizin gibisini öyle kolay bulunmaz bir daha... Maaşallah yani!