Nişanlılık bozulunca…
Evlilikte de nasip ve kısmet cephesini asla unutmayalım. Çünkü, her şey Allah’ın dilemesiyle olur. Zira, yegâne Mürid ve sonsuz kudret sahibi O’dur. Biz ise, sonsuz derecede âciziz. Mikroskopla on binlerce defa büyütülüp ancak görülebilen bir mikrop bizi yerden yere seriyor. Yediğimiz yemekten bile haberimiz yoktur. Lokmaları atıştırıp, gerisine karışmıyoruz. Her şey yerli yerinde hareket ettiğine göre; birisinin dilemesi ve kudretiyle olduğu apaçıktır.
Öyle ise, her işimizin Allah’ın dilemesine bağlı olduğunu bilip “İnşallah” demelidir. Kur’ân da bunu emrediyor:
“Hiçbir şey hakkında ‘Yarın bunu muhakkak yapacağım’ deme. Ancak, ‘İnşaallah’ deyip Allah’ın dilemesi şartına bağlarsan müstesnadır. Unuttuğun zaman da yine, Rabbini an ve ‘Umulur ki Rabbim beni bundan daha hayırlı ve doğru yola eriştirir’ de.” 1
***
Adamın birisinin dindar bir hanımı varmış. Her meselede “İnşaallah” dermiş. Başkasının da söylemesini istermiş. Çünkü, “İnşaallah!” demek farz. Kocası ise buna fenâ halde sinirleniyormuş.
Bir gün hanımına, “Ben tarlaya gidiyorum, iki saat sonra geleceğim!” demiş. Hanımı:
“‘İnşaallah’ de, bey!” demiş.
“Ne İnşaallah diyeyim. Hava gün güneşlik, gider gelirim!”
Gitmiş. Az sonra hava kararmaya, müthiş bir rüzgâr esmeye ve bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamış. Kendisini kulübeye zor atmış. Sicim gibi yağmur akşama kadar devam etmiş.
Geç vakitler eve dönen adam, “Güm, güm, güm!” diye kapıyı çalmış. İçeriden hanımı seslenmiş:
“Kim o?”
“Aç hanım aç, inşaallah ben geldim, inşaallah ben geldim!”
***
"Nişanlılık, nihâî bir anlaşma değildir" demiştik. Şu halde, adaylar biribirini tanıdıktan sonra, ister duygusal, ister başka haklı gerekçelerle evlenemeyecekleri kanaatine varırlarsa, başta taraflar olmak üzere herkes bu karara saygı duymalı.
Yapay, sun’î girişimler ve gerekçelerle nişanlılığı devam ettirmenin vahim sonuçlar doğuracağı unutulmamalıdır. Hem şunu düşünmeli:
Nişanlılık devresinde ciddî problemler, bakış açıları, yaklaşım tarzları ortaya çıkmışsa; evlilikte bunu katlarcası sökün edecektir. Zira, o zaman “nikâh bağının” verdiği güçle, çok daha ağır beklenti ve davranışlara girilebilir.
Burada nişan bozulunca, bu meseleyi de İslâm hukukuna göre halletmeli. Hâkim, İslâm olmalı. Zira, insanlar nefsi, indi, hissi, duygusal yaklaşır, adalet edemez. Acaba, nişan bozulunca nasıl yaklaşılmalıdır? Nasıl bir tavır, ahlâk, huy sergilemelidir?
* Tarafların birbirini incitmesine gerek yok.
* Evlilik, bir nasip ve kısmet işidir. Bunun için atalarımız, düğünü tamamlanmış, atına binmiş gelin adayı kız için, “Ya kısmet!” derlermiş.
*Hiç şüphesiz, bu meselelerde kaderin de bir tesiri vardır.
Birbirine verilen hediyeler ne olacaktır?
*Erkeğin, mehre dahil olarak sözlü veya nişanlısına vermiş olduğu şeyler, isterse kullanma ile değişmiş olsun, mevcut ise aynen, değilse bedeli geri alınabilir ve iâde edilmeli.
*Erkeğin vefatı hâlinde iâdeler vârislerine intikal eder. Yâni, bu durumda da hediyeler geriye verilmeli. Erkeğin varisleri onları alır.
*Kızın vefatı halinde iâdeler, terekesinden alınır.
*Kızın sözlü veya nişanlısına verilen hediyeler, bağış hükmüne girerler.
*Bir kimse, evlenmek istediği kadına nişan nâmına bir miktar eşya verip de, sonra nikâhtan vazgeçerse ve eşya mevcut ise geri alabilir. Kadın da bunlara karşılık olarak gönderdiği şeyleri mevcutsa geri alabilir.
*Adaylardan birinin diğerine hediye olarak verdiği şey, yok olsa veya kullanılmış ise veyahut hediye alınan tarafın mülkünden çıksa, artık hediye eden tarafın geri almaya hakkı kalmaz.
Dipnot:
1- Kur’ân, Kehf, 23-24.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.