Bu mektupları lütfen “Paşalar”ımız da okusun!..
Tamamına habervaktim.com adlı internet sitemizden ulaşabileceğiniz “Askerlerim ülkenize girer” başlıklı yazımızda, Hazret-i Muhammed’in (s.a.v) hükümdarlara gönderdiği mektuplardan misaller sıralanıyordu.
O mektuplarda “İnanıyorsanız üstünsünüzdür!..” emrinin net bir şekilde tatbiki vardı.
Diyordu ki “onlara” Hz. Peygamber (s.a.v.):
“Kabul ettiğin takdirde yerinde hükümdar olarak kalacaksın!..”
“Kim kaçınırsa, Allah ve Peygamber’ine savaş açmış demektir!..”
“Eğer İslâm’ı kabulden çekinirseniz, hükümdarlığınız elinizden gider!..
Askerlerim ülkenize girer!..
Ve peygamberliğim memleketinizde hakim olur!..”
•
O yazıyı bitirirken demiştim ki;
“Bu mektupları okudukça... Günümüzün zalim krallarına ‘Buyruk’ gönderecek ‘Hükümdar’ın özlemiyle yanıyorum!..”
•
Meğer ne çok yanan varmış; dünyanın dört bir yanından gönderilen “mektup”lar, “azâmet” özleminin yürekleri kavurduğunu göstermekte...
Bir Emr-i Şâhâne ile imparatorları titrettiğimiz o muhteşem dönemlerden, “One Minute” tavrına bile tav olduğumuz bu güne geliş, hazmedilir gibi değil!..
Taarruzu çoktan unutmuşuz; “savunma” imkânımız da “gâvurun” satmaya razı oldukları ile sınırlı!..
Gâvur imalatı uçaklar ile “racon kesiyoruz” her 30 Ağustos’ta; ağızlarımız açık havaya bakarken, bizimkinin “ecnebi” uçağındaki “şoförlüğü” ile övünüyoruz...
Gözyaşı bile akıttığımız oluyor; kırmızıyla beyaza boyadığımız “ecnebi imalâtı uçaklarımız”ı seyrederken!..
•
Neyse yara derin, daha fazla deşmeyelim...
Bugünün yararı yoksa, tarihimizle övünelim...
O tarihten, hem de yakın tarihten misaller var elimin altında.
Yine “mektuplar”..
Ve yine PTT Genel Müdürü Osman Tural’ın hediye ettiği “Geçmişten Günümüze Posta” adlı nefis kitaptan...
Orada Hazret-i Peygamber’in (s.a.v.) mektuplarının yanı sıra, “O Ruhla” cehdeden “Mehmetçik”in kaleminden çıkanlar da var.
Pek çok misal, seçmesi zor...
Eş değerdekilerden birini çekip alayım...
Ve dikkatlerinize sunayım:
Şehid Kolağası (Ön yüzbaşı) Mehmet Tevfik’in, Çanakkale Arıburnu’ndan Anne ve Babasına Yazdığı Son Mektup:
Sebeb-i hayâtım, feyz-i velinimetim, Sevgili Peder, Vâlideme;
Arıburnu’nda ilk geçirdiğim müthiş muharebede, sağ yanımdan ve pantolonumdan kurşun geçti.
Hamdolsun kurtuldum.
Fakat bundan sonra gireceğim muharebelerden kurtulacağıma ümidim olmadığından bir hatıra olmak üzere, şu yazılarımı yazıyorum:
Hamd ü senâlar olsun, Cenâb-ı Hakk’a ki, beni bu rütbeye kadar isâl etti.
Yine mukâdderat-ı İlâhiye olarak, beni asker yaptı.
Siz de ebeveynim olmak dolayısıyla beni vatan ve millete hizmet etmek için ne sûretle yetiştirmek mümkün ise öylece yetiştirdiniz.
Sebeb-i feyz-i rıfatım oldunuz.
Cenâb-ı Hakk’a, sizlere çok teşekkür ederim.
Şimdiye kadar milletin bana verdiği parayı bugün hak etmek zamanıdır.
Vazîfe-i Mukaddese-i Vataniye’yi ifâya cehd ediyorum.
Rütbe-i şahâdete suûd edersem, Cenab-ı Hakk’ın en sevimli kulu olduğuma kanaat edeceğim. Asker olduğum için bu her zaman bedenime pek yakındır.
Sevgili Peder ve Vâlideciğim, gözbebeğim olan zevcem Münevver ve oğlum Nezih’ciğimi evvelâ Cenâb-ı Hakk’ın, sâniyen sizin himâyenize tevdî ediyorum.
Onlar hakkında ne mümkün ise lütfen yapınız.
Oğlumun ta’lim ve terbiyesine siz de refikamla birlikte lütfen sa’y ediniz. Servetimizin olmadığı malûmdur. Mümkün olandan başka bir şey isteyemem, istesem de pek beyhûdedir. Refikama hitâben yazdığım melfûf (zarflanmış) mektubu lütfen kendisine veriniz. Fakat çok müteessir olacaktır, o teessürü izâle edecek vechile veriniz. Ağlayacak üzülecek tabii; teselli ediniz. Mukadderât-ı İlâhiye böyleymiş. (..)
Sevgili Baba ve Vâlideciğim, belki bilmeyerek size karşı birçok kusurda bulunmuşumdur. Beni affediniz, helâl ediniz, ruhumu şâd ediniz. İşlerimizin tesviyesinde refikama muavenet ediniz. Mûin olunuz. (Yardımcı olunuz.)
Sevgili hemşirem Lütfiyeciğim, bilirsiniz ki sizi çok severdim. Sizin için ve sa’yimin yettiği nispetle ne yapmak lâzımsa yapmak isterdim. Belki size karşı da kusur etmişimdir, beni affet. Mukadderât-ı İlâhiye böyle imiş. Hakkını helâl et. Ruhumu şâd et.
Yengeniz Münevver Hanım’la oğlum Nezih’e sen de yardım et.
Ey akrabâ ve ehibbâ (dostlar); cümlenize elvedâ.
Cümleniz hakkınızı helâl ediniz.
Benim tarafımdan cümlenize hakkım helâl olsun, elvedâ.
Elvedâ, cümlenizi Cenab-ı Hakk’a tevdî ve emânet ediyorum.
Ebedîyyen Allah’a ısmarladım, sevgili Peder ve Valideciğim.
18 Mayıs 331 (1915) Pazartesi,
Ovacık Kurbimdeki Karargâhta
Oğlunuz Mehmed Tevfik Kolağası.