Bu 'pis' lafı söylerken sıkılmadın mı?
Dün başlayan operasyonla ilgili şimdilik şu kadarını yazayım; böyle bir operasyon dünya kurulduğundan beri bir “ilk”tir.
Bir ülkenin sınırını aşıp kara harekatı yapılması ilk kez yapılıyor değildir elbette..
İlk olan şudur: bu harekata “girilen” ülkenin merkezi yöneticileri de, ABD de, ABD'nin düşmanı İran da, İran'ın düşmanı İsrail de, İsrail'in düşmanı Filistin de, AB ülkeleri de, Rusya da itiraz etmemektedir..
Bunun dünyada bir başka örneği varsa ispatlasınlar, ben Gabar dağına çıkıp eşek gibi “anıracağım”!
Evet hani, “Türban Türk giysisi değildir..” diye laflar ediliyordu ya.. Hani, “Türkiye İran olacak..” diye vehimden daha vahim bir “fehim”e sahip adamlar analitik takılıyordu ya..
Hani, “Başörtüsüne özgürlük sıcak çatışmaya yol açar..” diye soğuk ve bayat stratejik sandwichler imal ediliyordu ya..
İşte dün Türk Ordusu Türk silahı olmayan silahlarla ve Türk helikopteri olmayan helikopterlerle İran'ın baş düşmanlarından biri olan bir ülkenin içine sıcak çatışmayı da göze alarak girdi!
İyi mi oldu, iyi mi olacak, “iyi saatte olsunlar” sıfatıyla maruf olanlar bu işe ne diyecek bilmiyorum..
Hakikaten bilmiyorum; bilmiyorum çünkü ben “gerçek asker” değilim!
Evet “gerçek asker” diyordum.. Evet kaldı ki ben bazılarının bizim gibi “Amasız demokrasi..” diyen “Amansız demokrasi yanlısı” yazarlara atfettiği türden “kurşun asker” de değilim!
Zaten gerçek asker olsaydım belki de bu kara harekatından bile “laiklik hassasiyeti” çıkarır, çıkarmakla kalmaz bir de “giydirirdim”..
Pek tabii ki giydirirken laikliğe halel gelmesin diye baş kısmını açık bırakırdım!
Neticede, konuyla alakası yok ama aslında acayip derecede alakası olan ve bugün tüm gazetelerde kara harekatı sayfalarca yer işgal edeceğinden belki de güme gidecek olan bir haber dün internet sitelerinde geniş yer buldu.. Haber şu: 28 Şubat döneminde Irak'ın kuzey kesimindeki(!) Sultanbeyli isimli ilçede görev yapan ve bu ilçede yuvalanmış “dincilere” karşı sıcak temaslarda bulunan bir tümgeneral vardı; adı Doğu Silahçıoğlu idi..
İşte bu tümgeneral Cumhuriyet gazetesinde önceki gün bir yazı yazmış ve şunları demiş:
“Mehmet Akif isimli şeriat ümmetçisi, İstiklal Marşı'nın on kıtalık tüm metnine 'Hakk, ezan, cennet, iman..' gibi kavramları ustaca yerleştirmiş.. Milliyetçiler de, 'bugünkü düşman Araplar, yarınki düşman Amerika'dır..' diyen Nihal Atsız gibi bir Türkçüyü terk edip ümmetçilerin peşinden gittiler..”
Tabii, köşesindeki tüm metne “laiklik, Türkçülük, Atatürk, ulus millet, ümmet..” gibi kavramları ustaca yerleştiren “şeriat ümmetçisi mütehassısı” Silahçıoğlu'na burada boşuna değinmedim..
çünkü “bu tip” kişiler Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ne temsilcisidir ne de yardımcısı.. Elbette, bugün Kuzey Irak'taki operasyona katılan binlerce asker ve onlara komuta eden general ve subayı Doğu Silahçıoğlu'nun görüşünden münezzeh kılarım..
Şu garabete bakınız; bir tarafta 1980 yılında Konya'da İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkılmamasını ihtilal gerekçelerinden biri sayan bir 12 Eylül Komuta Konseyi..
Diğer tarafta ise, o günden beri değişmeyen ve zaten değiştirilemeyen bir Marş'ta “Hakk, ezan, cennet, iman..” gibi sözcüklere “tilt” olan cuntasever bir asker..
Utanmasalar, arzu ettikleri darbeyi yapmadığı için Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'a ve onun maiyetinde görev yapan tüm askerlere sırf AK Parti hükümetinin kararıyla oraya gittikleri için “Atatürk düşmanları-şeriatçı ümmetçiler” diyecekler.
Atatürk deyince aklıma geldi; 80'lerin sonuna doğru liseye gittiğim bir dönemde TRT'de bir yarışma izlemiştim. (İsmi galiba Tele Tombala idi..)
Yarışmada soru şuydu: “Mustafa Kemal'in Atatürk soyadını almadan önceki soyadı neydi?”
Sunucu doğru cevabın “öz” olduğunu söylemişti.
Oysa böyle bir soyada Atatürk hiçbir zaman sahip olmamıştı. Meğer anılan yasa 24.11.1934 tarihli ve 2587 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanırken cümle şöyle yazılmış: “Kemal öz adlı Cumhurreisimize Atatürk soyadı verilmiştir..”
Yani dizgi hatası sonucu “ö” harfi büyük yazıldığı için “önadlı” anlamında kullanılan “özadlı”daki “öz” takısı yanlış anlaşılmıştı!
“İyi de bunun konumuzla ne ilgisi var..” demeyiniz..
Bu yazımın içinde geçen ve birbiriyle birebir ilişkisi bulunan Kuzey Irak operasyonu, Türk Silahlı Kuvvetleri, emekli generaller, vatan, ezan, bayrak derken demek istiyorum ki:
“öz” önemlidir; “ö” de öyle büyütülecek bir harf değildir!