Kanadoğlu “gizlice” kimle görüştü?!
Diyelim ki birisine “Uykusuz musun?” diye sordunuz. Ve diyelim ki şu cevabı aldınız: “Uykusuz değilim.. çünkü uykum var..”
Bu durumda bu cevabı veren kişinin uykusu var mıdır yok mudur?!
Birinci cümleye bakarsanız bu kişinin uykuya ihtiyacı olmadığını; ikinci cümleye bakarsanız uykuya ihtiyacı olduğunu anlarsınız, değil mi?
İşte bu cevap gibi absürt bir cevap veren Sabih Kanadoğlu dün CNN Türk'te demiş ki:
“Tayyip Erdoğan'a siyaset yasağı gelirse bu Meclis ara seçime gittiğinde yeniden aday olamaz.. Ama erken genel seçimde aday olabilir.. Fakat sadece bağımsız aday olabilir..”
Kanadoğlu ayrıca şunu da demiş: “Ergenekon iddianamesi açıklanamaz.. Darbede başarı sağlayanı yargılayamazsınız.. Darbe teşebbüsünde bulunmak suçtur.. Ama darbe hazırlığında bulunmak suç değildir..”
Evet, kafanız karıştı değil mi? (Cümleyi anlamadıysanız sebebi şu olabilir: Muhtemelen uykunuz var; dolayısıyla uykusuz değilsiniz!)
Şimdi birinciden başlayalım; Kanadoğlu ne diyordu? “Tayyip Erdoğan'a beş yıllığına siyaset yasağı gelirse bu meclis ara seçime gittiğinde aday olamaz..”
Peki niye aday olamıyor? çünkü siyaset yasağı var..
Yine peki, siyaset yasağı varsa altı ay sonra yapılacak olan erken genel seçimde niye yeni bir partiden aday olamıyor? çünkü siyaset yasağı var..
Bir peki daha diyelim; mademki siyaset yasağı var, o halde bağımsız aday niye olabiliyor? çünkü bir partiye mensup olmadığı için siyaset yapmış olmuyor..
öyleyse bağımsız Tayyip Erdoğan Meclis'e girince siyaset yapamayacak mı?
Siyaset yapamayacaksa, Meclis'te o zaman ne yapacak? Langırt mı oynayacak?!
Yani bağımsız seçilen bir milletvekili Meclis'te siyaset yapamayacak ama bir başsavcı milletvekili olmamasına rağmen siyaset yapabilecek!
Neden bir başsavcı siyaset yapabilecek ve neden siyaset yapmasına rağmen bu bir suç teşkil etmeyecek?
çünkü başsavcı “bağımsız” bir kişi veya kişiliktir!
E, Tayyip Erdoğan da “bağımsız” değil miydi?
Yani başsavcı üstelik “hariçten” gazel okumasına rağmen bağımsız olduğu için siyaset yapabilecek..
Ama Erdoğan üstelik “dahilden” bağımsız olmasına rağmen bırakınız gazel okumasını, “mırıldanmasına” bile izin verilmeyecek, öyle mi?
Şimdi gelelim Kanadoğlu'nun ikinci sözlerine:
“Ergenekon iddianamesi açıklanamaz.. Darbede başarı sağlayanı yargılayamazsınız.. Darbe teşebbüsünde bulunmak suçtur.. Ama darbe hazırlığında bulunmak suç değildir..”
Güzel.. Şimdi bir soru: “Bir il cumhuriyet başsavcılığının iddianameyi açıklama yetkisine sahip olmadığı hususu nerede yazıyor?” Cevap: Hiçbir yerde..
Peki “Anayasa mahkemesi kararları gerekçeli karar yazılmadan açıklanamaz” diye bir hüküm var mı?
Elbette var; Anayasa'nın 153. maddesinde bu açıkça, üstelik Kanadoğlu'nun dahi “üzerinde oynayamayacağı” kadar açıklıkta yazıyor..
Ha Kanadoğlu diyecektir ki: “Ben soruşturmaların gizli olduğuna işaret ettim..”
Peki mademki soruşturma gizli, ki tabii ki gizli, o halde neden son göz altılardan hemen önce çıkıp “Ergenekon davasının sonu Şemdinli davası gibi olacak..” dediniz?
Savcı Zekeriya öz'ün odasına “gizlice” girmediğinize göre bu gizlilik unsurunu o zaman niye ihlal ettiniz?
Yoksa bunları “gizli” bir yerlerden öğrendiniz de bunu bizden mi gizlediniz?!
Evet Kanadoğlu devamında diyor ki: “Darbede başarı sağlayanı yargılayamazsınız.. Darbe teşebbüsünde bulunmak suçtur.. Ama darbe hazırlığında bulunmak suç değildir..”
Demek ki neymiş; birisinin kafasına “darbeli matkap”la vurup öldürürseniz bu kişiler yargılanamazmış..
Şayet darbeli matkabı birisinin kafasına vurmak için teşebbüste bulunursan ama “harici ve dahili bedhahlar”(!), ayağını kaydırıp yere düşürdüğü için bu girişim akamete uğrarsa, bu suçtur..
Yine şayet bir “Sarıkız Hırdavatçısı”na ya da “Ayışığı Nalburiyesi”ne gidip bir darbeli matkap siparişi verirsen ve sanki sadece bu hırdavatçının ya da nalburun oda başkanıymış gibi hareket eden Sinan Aygün'ün oda salonunda toplanarak “Bu matkabı kafalarına geçireceğiz” dersen, bu suç olmazmış..
Peki neden suç değilmiş? çünkü “harekete henüz geçilmemiş”miş..
İstanbul Cumhuriyet Savcısı da zaten “Harekete geçildi..” demiyor ki..
Sadece “harekete geçmeden önce hareket çekenleri” tutuklamış oldu!
Tabii bu arada Kanadoğlu çıkıp “Ama hırdavatçı ve nalburdan alınan darbeli matkabın faturası ticari defter kayıtlarında görünmüyor..” diyebilir..
Elbette görünmez; çünkü “Atatürkçülük tüccarları”nın tuttuğu defter kambiyo defteri değil mühürsüz “günlükler”dir!
Mühürü nereye mi basıyorlar? Pek tabii ki “kalp gözü”ne!