Faruk Çakır

Faruk Çakır

Tribündeki tahrik neyi hatırlattı?

Tribündeki tahrik neyi hatırlattı?

Bursaspor ile Diyarbakırspor arasında oynanan futbol karşılaşmasında yaşananlar haklı olarak tedirginliğe sebep oldu. Kısaca hatırlatmak gerekirse, Bursa’da oynanan maçta tahrik edilen seyirciler, Diyarbakırspor oyuncularına karşı ‘insaf’ sınırını aşan şekilde sloganlar atmıştı. Bu durum gazetelere manşet olunca Türkiye’yi idare edenler de “Ne oluyoruz?” demeye başladı.

Tabiî ki ürküten sloganlar sporla ya da taraftarlıkla ilgili değildi. Tribünlerden yükselen ‘küfür dolu sözler’ sadece Bursa ya da Diyarbakır’da da değil; maalesef bütün illerdeki stadlardan yükselmeye devam ediyor.

Bursa-Diyarbakır maçında çekilen tribün fotoğraflarını görünce “Bu organize bir iş” dememek için kör olmak bile yetmez. Nedense ilk günlerde hadisenin bu yönü dikkatlerden kaçırıldı. Elbette tribünlerdeki görüntü çok çirkindi, ama bu görüntünün meydana gelmesi organize olmadan mümkün değildi.

Fotoğraflara bakan herkes belli bir grubun bunu planlayarak yaptığını anlayabilirdi. Bunca pankart ve ‘döviz’in rahatça stada sokulması mümkün mü? O halde bu yanlışa imza atanları bulmak için haftalar geçmesini beklemek anlaşılabilir mi?

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şöyle demiş: ‘’Bursa’da bir maç olayı oldu. Onun üzerinde yoğun çalışıyoruz. Oraya bazı pankartlarla hazırlıklı gelinmiş. Yani bu provokatif hazırlığı kimlerin yaptığı, yaptırdığı, tahrik ettiği konusunda valilik şu anda bir çalışma yaptırıyor. Önemli görüyoruz bunu. Provoke amacı taşıyan hareketlerdir bunlar. Onun üzerinde çok yoğun, derinlemesine çalışma yaptırıyoruz. Bundan sonra böyle bir şey olmayacak. Bunu Bursa’ya mal etmek de anlamsız. Bu, küçük bir grubun yaptığı provokasyondur.” (AA, 1 Ekim 2009)

Bursa’daki tahrik üzerine, böyle bir çalışma yapılıyor olması elbette alkışlanacak bir durum. Ancak “Bundan sonra böyle bir şey olmayacak” demek ne kadar güven verici? Tabiî ki bu hadiseyi sadece Bursa’ya ya da başka bir ilimize mal etmek doğru değil. Ama ortada kabul etmemiz gereken bir hakikat var: Tribünler tahrik edilmeye müsait bir zemin!

O halde asıl buna karşı tedbir almak gerekmez mi? “Spor dostluk ve barış için yapılır” demekle işin içinden çıkabilir miyiz? Aksine, son hadiselerde sporun (elbette ki futbol) çoğu zaman ‘kavga’lara zemin hazırladığını görüyoruz. Anadolu’daki pek çok komşu il ve ilçe sırf bu yüzden birbirleriyle kavgalıdır. Türkiye’yi idare edenlerin yapması gereken şey, yeni kavgalara zemin hazırlamadan, eski kavgalıları da barıştırmak olmalıdır.

Bu tehlikeli tahrikin “demokratik açılım”ın tartışıldığı günlerde meydana gelmesi de her halde tesadüf değildir. Geçmişten alınan dersler sebebiyle sokaklardan iş çıkaramayan darbeseverlerin yeni hedefleri tribünler midir? Bu tuzağa düşmemek gerek. Bunun yolu da spora, futbola olduğundan fazla kıymet vermemekten geçer. İnsanları uyutmak için büyük stadlar yapmak yerine, onlara hayatın gerçeklerini tanıtmaya çalışsak çok daha iyi olacak.

Tribündeki tahrik, ihtilâlcilerin ‘düdük’ çalma arzusunu akla getirdi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi