Şimon Peres “CHP’nin Cumhurbaşkanı” mı?
O “fotoğraf”ı görünce, Bülent Ecevit geldi gözlerimin önüne... Bülent Ecevit de öyle yapmıştı ya!.. ABD Başkanı Bill Clinton karşısında; “emirleriniz başüstüne” dercesine “elpençe divan durmuş” ama “halkın oyu”yla seçilip Meclis’e gelen Merve Kavakçı’nın yemin etmemesi için “Bu hanıma haddini bildirin” diye höykürmüştü!.. Demek oluyordu ki, Ecevit’in saygısı, sadece “yabancı”yadır!.. “Yerli”ye gelince, hakaretin bini bi para!.. Karşısındaki Bill Clinton olunca süt dökmüş kedi, Merve Kavakçı olunca kükreyen bir arslan!.. Bill Clinton karşısında, “tahtaya kalkan öğrenci” ezikliği, Merve Kavakçı karşısında “öğrencisini azarlayan öğretmen” edası!.. “Yabancı” karşısında süklüm-püklüm, “yerli” karşısında kükreyen aslan!..
CHP ZİHNİYETİNİN GÖSTERGESİ
Dedim ya;
O fotoğrafı görünce, o günleri hatırladım... Gerçi, o fotoğraftan birkaç yıl sonra Bülent Ecevit, “hiç ayağa kalkamaz” hale geldi ve “yerinden kalkamayan Başbakan” olarak anılmaya başlandı ama, olsun... Benim hafızama, o “2 fotoğraf” kazındı!..
Bir: ABD Başkanı Bill Clinton karşısında süt dökmüş kedi ezikliği ile duran Ecevit!..
İki: Halkın oylarıyla seçilip Meclis’e gelen Merve Kavakçı karşısında avazının çıktığı kadar bağıran ve içinin karalığı olduğu gibi yüzüne akseden Ecevit!..
O zaman da demiştim;
Bu fotoğrafı kesin, saklayın ama, kesinlikle “çocuk”ların ve “hamile kadın”ların göremeyeceği yerlere koyun!..
Çünkü;
“İçinin karalığı yüzüne vuran” Ecevit’in bu fotoğrafını gören çocuklar, geceleyin “kâbus” görebilir!.. Hamile kadınlar ise “bebek”lerini düşürebilirler!..
Özetlemem gerekirse;
“Ecevit’e dair” iki fotoğraf kazınmıştır hafızama!.. Biri Bill Clinton karşısındaki fotoğrafı, diğeri de Merve Kavakçı karşısındaki fotoğrafı!..
CHP’DEN GÜL’E SAYGISIZLIK!
Şimdi, “iki fotoğraf” daha var ki; galiba onları da “hafızama kazımam” gerekecek.
Bu fotoğraflar, Ecevit’le ilgili olmasa da, nihayetinde “CHP zihniyeti”ni yansıtıyor!..
Hem, zaten Bülent Ecevit de, “eski bir CHP Genel Başkanı” değil mi?..
İşte şimdi;
Ecevit ölmüş olsa da, tavrı yaşıyor!..
Tavrı, yani;
“Yabancıya saygı, yerliye düşman!”
Olayı biliyorsunuz...
Önceki gün Meclis açıldı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, “Yeni Yasama Yılı”nın başlaması dolayısıyla Meclis’e gelip, bir konuşma yaptı!..
Buraya kadar normal!.
Peki, anormal olan ne?..
Anormal olan şu: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “devlet başkanı” olması hasebiyle, Genel Kurul Salonu’na girerken; “CHP’liler hariç” bütün milletvekilleri tarafından “ayakta” karşılandı!..
Bu, bir “saygı” göstergesiydi!..
Tabiî, “Cumhur”a saygısı olmayan, bunu da yıllarca gösteren CHP’nin “Cumhurbaşkanı”na saygı göstermesi beklenemezdi!..
Çünkü Gül, “Cumhurun başkanı”ydı!..
“Cumhur”un, yani “millet”in!..
“Millete saygısı olmayan... Milleti Haso’lar ve Memo’lar olarak aşağılayan!.. Milleti halk olarak, kendilerini vatandaş olarak gören” bir CHP’den “cumhurun başkanı”na saygı göstermesi elbette beklenemezdi!..
CHP’ye göre, “Cumhurbaşkanı” dediğin A.N.Sezer gibi olmalıydı!..
Yani “seçilmiş” değil, adeta “atanmış” bir Cumhurbaşkanı!.. Dahası; “CHP’nin Çankaya Şubesi” gibi çalışan bir Cumhurbaşkanı!.. “Milletin çoğunluğu”nu oluşturan “başörtülü” hanımları dışlayan, “milletin lehine olan yasaları veto eden” ama “teröristleri affeden” bir Cumhurbaşkanı!..
CHP, işte böyle bir Cumhurbaşkanı’na “saygı” gösterirdi!.. Evet; “Ecevit tarafından atanan, Meclis’e seçtirilen” bir Cumhurbaşkanı’na!..
Böyle bir CHP’den, “Abdullah Gül’e saygı” göstermesi elbette beklenemezdi!..
Çünkü Abdullah Gül; “CHP’nin dayatması”na boyun eğilmeden seçilmiştir!..
Nitekim; CHP Merkez Yönetim Kurulu Sözcüsü Mustafa Özyürek, dün AA’ya yaptığı açıklamada, ağzındaki baklayı çıkarmış ve demiştir ki;
“Biz cumhurbaşkanının uzlaşma ile seçilmesinden yana olduğumuzu daha önce ifade etmiştik. Fakat AKP uzlaşmadan değil, dayatmadan yana bir tavır izledi.
Kaldı ki; Sayın Cumhurbaşkanı Gül de tutumuyla milletin değil, AKP’nin cumhurbaşkanı gibi davrandı. Biz de o nedenle böyle bir tavır koyuyoruz.
Bu zaten ilk değildi. Devlet işlerinin görüşülmesi dışındaki davet ve resepsiyonlara da katılmıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Gül, ne zaman AKP’nin değil tüm Türkiye’nin cumhurbaşkanı gibi davranırsa, tüm Türkiye’yi kucaklayan bir tutum içinde olursa, biz de o zaman kendisini ayakta karşılarız.”
İSRAİL, CHP İLE UZLAŞTI MI?
Biraz önce dedim ya;
“O fotoğrafları hafızama kazıyacağım!”
Şimdi de diyorum ki;
“Bu sözleri de hafızama kazıyacağım!”
Çünkü bu sözler, hem CHP’nin “patolojik ruh hali”ni yansıtmakta, hem de CHP’nin “kimlerin partisi” olduğunu gözler önüne sermektedir!..
Gerçekten de, “kimin partisi”dir CHP!..
“Türkiye”nin değil de, “İsrail”in partisi mi?..
Ya da, şöyle soralım:
Şimon Peres İsrail’in Cumhurbaşkanı mıdır, yoksa Türkiye’nin Cumhurbaşkanı mı?..
Devam edelim sormaya;
Şimon Peres, “İsrail’in CHP ile uzlaşması” sonucu mu seçilmiştir ki; CHP’liler ona “saygı” gösterirlerken, Gül’e “saygısızlık” etmişlerdir!..
Şimon Peres, “tüm Türkiye’yi kucaklayan bir tutum” içinde mi olmuştur ki, CHP’liler tarafından ayakta alkışlanırken, aynı tavır Abdullah Gül’den esirgenmiştir!..
Niye acaba?
Abdullah Gül, “AKP’nin Cumhurbaşkanı”(!)dır da, Şimon Peres “CHP’nin Cumhurbaşkanı” mıdır?!?..
Olayı biraz açalım:
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre, bundan 2 yıl önce yani 13 Kasım 2007’de Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres Ankara’da buluşmuş, birlikte Meclis’e gelmişlerdi.
O günkü gazeteler, şunları yazmıştı:
“İsrail ve Filistin liderleri Ankara’da buluştu. İki lider, Meclis’ten dünyaya hitap etti. Peres kürsüden, Cahit Sıtkı’nın ‘Memleketim’ şiirini okudu... Liderler, barış mesajları verip TOBB öncülüğünde Batı Yaka’da kurulacak sanayi bölgesi için imza attı... Ayakta alkışlanan İsrail ve Filistin liderleri, vekillere hitap etti. Peres, Osmanlı’ya teşekkür etti, Türkiye’nin İslâm anlayışını övdü... Barış ve huzur umudunu Cahit Sıtkı Tarancı’nın Memleketim şiiriyle dile getirdi.”
İLLÂ YABANCI MI OLMAK LÂZIM?
Bilmem yoruma gerek var mı...
Haber, gayet net ve açık:
Meclis’e gelen, “terör devleti İsrail”in başı Şimon Peres olunca ayakta karşıla, ayakta alkışla!.. Meclis’e gelen “terörist affeden” A.N.Sezer olunca, yine ayakta karşıla, yine ayakta alkışla!..
Ama Abdullah Gül olunca;
Ne ayağa kalk, ne alkışla!..
Niye?..
Çünkü Abdullah Gül, “yabancı” değil, “yerli”dir!.. Çünkü Abdullah Gül; “terör devleti İsrail”in değil, “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı”dır!.. Çünkü Abdullah Gül; “CHP’ye rağmen” seçilmiştir!..
Bilmiyorum, daha fazla söze hacet var mı?..
Anlayın artık;
CHP’nin niye bir türlü “iktidar” olamadığını!..
Söyleyin Allah aşkına;
“İsrail Cumhurbaşkanı’na saygı” gösteren, onu ayakta karşılayıp, ayakta alkışlayan ama “bu ülkenin cumhurbaşkanı” için ayağa kalkma nezaketinde bile bulunmayan bir partiyi, bu millet niye sevsin, niye iktidar yapsın?!?.
Hele söyleyin, niye?!?..
========================
Tuncay Özkan da böyleydi!
Aralarında Ulaştırma Eski Bakanı Enis Öksüz, sinema oyuncusu Tarık Akan, tiyatro yönetmeni ve oyuncuları Müjdat Gezen, Levent Kırca ve Ferhan Şensoy, tiyatro oyuncusu Nedim Saban, şair Ataol Behramoğlu, gazeteci-yazar Ümit Zileli, gazeteci-yazar Banu Avar’ın bulunduğu bazı kişiler, tıpkı Tuncay Özkan gibi, kendilerinin de gözaltına alınmasını istemişler!.. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe yazan bu zevat demiş ki;
“Ülkemizin değerli yurtsever aydınları, siyasi parti genel başkanları, rektörleri, bilim adamları, komutanları, gazetecileri ‘Ergenekon’ adı verilen soruşturma kapsamında özgürlüklerinden mahrum edilmişlerdir. Tutuklulukları, cezaya dönüşmüştür.
Bu yurtseverlerin tek suçu, Atatürk Devrimlerini taammüden savunmak, vatanı ve milleti canlarından çok sevmektir.
İtiraf ediyorum! Ben de Atatürk Devrimlerini taammüden savunuyorum, vatanımı ve milletimi canımdan çok seviyorum. Eğer bu suçsa, beni de alın, beni de yargılayın!”
Ne yalan söyleyeyim, güldüm. Çünkü, bir zamanlar Tuncayım Özkanım da öyle diyordu... “Beni de gözaltına alın!” diye erkeklik taslıyordu... Gözaltına alınıp tutuklanınca da yalvarmaya başladı: “Benim ne işim var burada?.. Çıkarın beni buradaaannn!!!”