TBMM'nin açılışı ve askerler
Askerler uzun bir aradan sonra, yeni yasama yılının açılışına katıldılar. Daha önce DTP ile aynı çatı altında bulunmamak için meclise gelmeyen askerlerin bu defa meclise gelmesi, komutanların yavaş, yavaş DTP yi hazmetmeye başladıklarını gösteriyor.
Öncelikle bir gerçeğin bilinmesinde fayda var, TBMM şu veya bu partinin meclisi değil, milletin meclisidir. Orada ayrılıkçı bir partinin olması bu gerçeği değiştirmez. DTP ye karşı alınacak en güzel tavır, DTP yi meclise gönderen şartları ortadan kaldırmak, devleti herkesin gögsünü gere, gere benim devletim diyecek hale getirmektir. Önüne geleni dışlayan, ötekileştiren bir devlet biçimi, kendi dışındaki çözüm arayışlarını kendi eliyle teşvik etmiş olur. Yıllardır bu yapılmıyor mu zaten?
Konulan her anti demokratik yasak, o yasaktan zarar görenleri demokrasi dışı arayışlara iter. Demokraside baş örtüsü olmaz derseniz, başını inançları gereği örten insanları, başını rahatça örtebilecekleri bir düzen arayışına itmiş olursunuz.İnsanlara Kürtçe konuşma derseniz, o insanlar Kürtçe konuşacak bir toplum düzeni aramak durumunda kalırlar.
Akıl dışı yasaklar demokrasinin dibini oymaktan başka işe yaramazlar.
Bu bakımdan askerlerin meclis açılışında tutum değiştirmesi isabetli olmuştur.
Ancak bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
Aynı askerler, uzun zamandır Cumhurbaşkanının, meclis’in verdiği eşli davetlere baş örtüsü karşıtlığı yüzünden katılmıyorlar. Cumhurbaşkanlığı makamını, Meclisi sadece başını açanların temsil edildiği bir makam gibi görüyorlar. Bu boykot, ülkenin omurgasını meydana getiren kesimler tarafından askere duyulan güvenin aşınması olarak geri dönüyor. Nitekim aksi istikametteki istastiki yalanlara rağmen, 28 Şubat’tan sonra askerin büyük mikyasta itibar kaybına uğradığı, yavaş, yavaş kimi problemlerin sorumlusu olarak görülmeye başlandığı biliniyor. Terörün bir türlü bitirilememesi, gerçek bir demokrasinin şu veya bu gerekçe ile engellenmesi, ETÖ davası ve Albay Cemal Temizöz’ün yargılanmasında takınılan tavır askerle ilgili bazı tartışmaları da beraberinde getiriyor.
TSK nın ülke güvenliği ve askerlik mesleğinin gerekleri ile ilgili bazı fikir ve çekincelerinin olması normaldir. Ancak bunlar için siyasi sonuçlar doğuracak iş ve eylemlerin içinde olması kesinlikle doğru değildir.
Türkiye’nin normalleşmesi için her kurum ve herkesin üzerine düşen görevleri yapması şarttır.
Ayrılıkçılardan, bölücülerden medet ummak yerine, önce anayasal kuruluşlar sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Hukuka uymak önce meşruiyetini hukuktan alanların, sonra da herkesin görevidir.
DTP sözcülerinin ülkeyi geren, terör ve şiddeti teşvik eden beyanlarına tepki koymak milli bütünlüğe bağlılığın bir gereğidir. Ancak bu tepkileri Türkiye’yi örselemeyecek nokta da tutmak da aynı milli şuurun bir icabıdır. Problemlerimizi çözmek için çok fazla fedakarlığa ihtiyaç yok, herkes görevini yapsın yeter. Kurumlar görevinden fazlasını yapmaya kalktığı zaman hem hukuk çiğnenmekte, hem de milletin bütünlüğü tehlikeye düşmektedir. Bunu anlamak için yakın geçmişe bakmak kafi. Onun için asker bu tavrını cumhurbaşkanını ile meclisin eşli davetlerinde de sürdürmelidirler. Aksi takdirde DTP yi hazmedip, baş örtüsünü hazmetmemek gibi bir suçlamayla karşı karşıya kalırlarki bu asker açısından daha yıpratıcı olur..