Berbera Şehri Osmanlı’nın Getirdiği Suyu İçiyor
Somali denilince ister istemez akla korsanlar geliyor ve bizim de gemimizi hâlâ bırakmadılar. Şu ayrıntıyı hemen belirtmeli ki, Somali’nin güneyinde devlet diye bir varlığa rastlamak mümkün değil. Teröristlerin ve aşiretlerin idare ettiği topraklar oralar.
Korsanlar da bu bölgede bulunuyor. Kuzey Somali yani “Somaliland” denilen bölgede huzur ve güven hâkim. O bölgede zaten korsanların barınması mümkün değilmiş. Bu bölgenin halkı Türkiye’yi çok seviyor ve duacılar.
Keşke Aden Körfezi’nin güneyinde muhatap olunabilecek birileri bulunabilse, belki mesele çözülebilir ama Somali de yetkili kişilerin de görüşebileceği, konuşabileceği kimseler yokmuş ve kimse kimseyi dinlemiyormuş. Nasıl dünyanın pek çok yerinde terör varsa, Somali’nin de güneyinde böyle bir terör varmış.
Mesela yine Aden Körfezi’nin kuzey ucunda, Osmanlı’nın mamur ettiği “Berbera” şehri var ki, orada huzur ve güvenden söz etmek mümkün. “Osmanlı ve Türk” denilince hemen büyük bir ilgi ve misafirperverlik gösterip, Osmanlı eserlerini anlatmaya başlıyorlar.
Somaliland’ın Hargesia şehrinde bir okulu ziyaret ettiğimizde bize kendi tarihlerinde yazan Osmanlı’yı şöyle anlatmışlardı.
“Portekizliler bizim buraları işgal edince Somalili bir heyet Kanuni Sultan Süleyman’a müracaat etmiş ve Portekizlilerden kendilerinin kurtarılmasını istemişler. Kanuni bu müracaatın üzerine denizde kim varsa bölgeye sevk etmiş. Osmanlı donanmasının Aden körfezinde görülmesiyle birlikte Portekizliler de geldikleri gibi gitmişler.
Osmanlı donanması Berbera’ya gelince, çeşitli meslek sahiplerinin de içinde bulunduğu 40 kişilik bir grubu bırakarak geri denize dönmüş. Berbera’da kalan askerler ve sanatkârlar, önce şehre su getirmek istemiş ve yerleşim yerine beş kilometre uzaklıkta su kuyuları açarak şehri suya kavuşturmuş, kuyuların olduğu bölgeye de kale yapmışlar.
Su kuyuları hâlâ kullanılıyor ve Berbera şehri bu suyu içiyor. Kuyuların tepesine yaptıkları kalenin ise duvarları o günkü özelliğini koruyor. “Su medeniyettir” diyen Osmanlı, sonra şehre inmiş ve valilik binaları, idare binaları ile konutlar inşa etmiş. Şehrin yönetimine çekidüzen verdikten sonra cami yapmışlar.
“Türki Mahal” adını verdikleri mahallede, hâlâ Osmanlı evleri kullanılıyor. Valilik binası ile idare binası ise harap hale gelmişse de kullanılabilecek durumda. Cami ibadete açık, sadece minaresi Ortadoğu mimarisi ile sonradan yapılmış. Kapı ve pencereleri orijinal haliyle duruyor. Kapılar, pencereler ve şadırvan hiç tamir görmemiş.
Kuzey Somali’de sadece Berbera’da su sıkıntısı yok. Onu da Osmanlı’ya borçlu olduklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Ve yine şunu sıkça vurguluyorlar. “Ah Osmanlı bizi hiç terk etmeseydi. Osmanlı gitti, bizde de huzur ve güven kalmadı. Hâlâ Osmanlı’yı arıyoruz.”
O tarihlerde öyle bir teknoloji ile şehre su getirilmiş ki, bölgeyi ziyaret ettiğimizde su borularını daha yeni değiştiriyorlardı, değiştirilen boruları gördük. Dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı su kuyularını öyle güvenli yapmışlar ki, kirlenmesi veya kirletilmesi mümkün olmayacak şekilde inşa etmişler.
Su kuyularının üzerine yapılan kaleden ise bütün şehrin ve kuyuların güvenliğini sağlamak mümkün. Kalenin içinde sosyal ihtiyacı giderecek her unsuru yerleştirmişler. İnsanca yaşam adına, medeniyet adına ne varsa hiçbir şeyi eksik bırakmamışlar.
Bunları gördükten sonra insan ecdadıyla nasıl övünmezse övünmesin. Osmanlı’nın bölgeye yerleşmesiyle yılda iki üç kez zabitlik olay meydana gelirmiş. Söylediklerim bizim tarihlerde yazmıyor, Somalilerin tarihinden anlattılar. Ders kitaplarında böyle yazıyormuş. Bizler de onlardan öğrendik.
Kuzey Somali topraklarına ya da Somaliland bölgesinde vardığımız ilk şehir Berbera idi. Uçaktan iner inmez Türkiye’den geldiğimiz anlaşılınca, öyle bir hürmet ettiler ki hemen heyecanla VIP’e aldılar ve vizelerimizi vermek için elimizden pasaportlarımızı bile almadılar. Dönüşümüzde ise yine aynı muamele ile karşılaştık. “Biz size çok şey borçluyuz” diye uğurladılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.