Yeni Bir Ortadoğu Haritası
ORTADOĞU'nun, Türkiye'nin yeni haritaları artık sır değil, gizli değil. Yıllardan beri TV'lerde, basında, internette bu konuda harita taslakları yayınlanıyor. En son, Fransızca yayın yapan alterinfo.net sitesinde böyle bir harita gördüm, büyültüp iyice tedkik ettim. Değişiklikler şöyle:
1. Suudî Arabistan parçalanacak, Hicaz (Mekke Medine) bölgesinde "Kutsal İslâm Devleti" kurulacak. Bu devlet petrol gelirine sahip olmadığı için güçlü olmayacak, ancak yardımlarla ayakta duracak.
2. Başta Necid bölgesi olmak üzere orta Arabistan'da Suudî Vehhabî Arabistan Devleti kalacak. Petrol dolayısıyla ABD'nin himayesinde yaşayacak.
3. Bağımsız, büyük bir Kürdistan devleti k0urulacak. Irak'ın kuzey bölgesi, Türkiye'nin güneydoğusu ve doğusu, İran'ın batı bölgesinin bir kısmı bu devlete verilecek. Orada da petrol olduğu için ABD'nin ve İsrail'in gölgesinde hüküm sürecek.
4. Türkiye küçülecek, belki de üçte biri elden gidecek.
5. İran küçülecek.
6. Pakistan: Belücistan bölgesi bu devletten ayrılıp bağımsız olacak... Pakistan diye dar uzun bir ülke kalacak.
7. ABD ve İsrail'e itaatkâr Ürdün büyüyecek.
8. Irak üçe ayrılacak: Bir kısmı Büyük Kürdistan'a verilecek. Bir kısmında Sünnî Arap Devleti, bir kısmında Şiî Arap Devleti kurulacak. Bağdad serbest/site şehir olacak.
9. Afganistan'a Pakistan'ın Peştunlarla meskûn bölgeleri verilecek.
Alterinfo sitesindeki haritada gösterilmemiş ama Mısır'ı parçalamak ve bir Kıptî Devleti kurmak istiyorlar. Sudan da parçalanmaya aday İslâm ülkelerindendir.
Türkiye'yi nasıl parçalayacaklar? Kuzey Irak'ı, Musul ve Kerkük bölgesini verir gibi yapacaklar, federatif bir yapı kuracaklar, sonra fazlasıyla kopartıp alacaklar.
1940'ta ilkokula başladığım tarihte Balkan Harbi faciasını, Birinci Dünya Savaşı sonrasında imparatorluğun tasfiyesini görmüş kimseler hayatta idi. Şimdiki nesiller yeterli tarih kültürüne sahip olmadıkları için bir ülke nasıl parçalanır, bir devlet nasıl çökertilir gibi konuları iyi bilmiyorlar.
Büyük Kürdistan kurulabilir mi?.. Türkiye'nin şu andaki etnik haritasına bakınız. İstanbul dünyanın en büyük Kürt şehridir. İzmir'de, Mersin'de, Adana'da, Bursa'da yoğun Kürt nüfusu bulunmaktadır. Kürt vatandaşlarımız ülkenin her yerine çil yavrusu gibi dağılmıştır. Türklerle Kürtler iç içe yaşamaktadır.Bir Kürdistan kurulduğu vakit nüfus dağılımı altüst olacaktır. Milyonlarca Kürdün Kürdistan'a göç etmesi istenecektir. Vaktiyle 1947'de Hindistan ile Pakistan'ın ayrılmasında olduğu gibi korkunç facialar yaşanacaktır. Bunları düşünmek bile istemiyorum.
Hem, Türkiye ve İran, ülkelerinin bir bölümünü Kürt devletine verirler mi?
Savaşlar çıkacak, kan gövdeyi götürecek, milyonlarca insan ölecek, yaralanacak, yersiz yurtsuz kalacaktır, mâmur şehirler ve bölgeler harabeye dönecektir.
ABD'nin ve İsrail'in planladığı Büyük Ortadoğu Projesi üçüncü dünya savaşının çıkmasına yol açacaktır.
Ortadoğu'da büyük değişiklikler olabilir ama bunlar, hep ABD'nin, İsrail'in, Siyonistlerin, Haçlıların istediği ve umduğu şekilde olmaz.
Hitler 1939'da Polonya'ya saldırıp, o ülkeyi Stalin ile paylaştığı vakit 1945 Almanya'sını hayal edemezdi. Almanlar, İkinci Dünya Savaşı'nda en az on milyon genç ölü verdiler. 1945'te kayıtsız şartsız teslim olduklarında bir milyon 200 bin Alman askeri esir düşmüş ve Amerikalılar bunları esir kamplarında aç susuz bırakarak, barınak vermeyerek, yaralıları tedavi etmeyerek öldürmüşlerdi. (The Other Losses -by James Bacque- adlı kitabı okuyunuz.)
Tarihin çok buhranlı bir devrinde yaşıyoruz.
Türkiye halkının, İslâm dünyasının, insanlığın büyük acılar çekmemesini niyaz ve temenni ederim.
* (İkinci yazı)
MERHUM ERTUĞRUL OSMAN EFENDİ
MUHYİDDİN Arabî hazretlerinin Osmanlı hanedanı ile ilgili keşiflerini düşünüyorum. Şecere-i Numaniyye kitabını, Hanedan-ı Âl-i Osman zuhur etmeden yazmış.Bu kitabın Topkapı Sarayı kütüphanesinde çok güzel yazılı, tezhipli, ciltli nüshaları var. Sadreddin Konevî onu şerh etmiş...
Sultan Abdülhamid Hân'ın torunu Ertuğrul Osman Efendi hazretleri hicrî tarihle 100 yaşında olduğu halde âlem-i bekaya intikal etti. Cenazesinde bulunmak için Sultanahmet Camii'ne gittim. Cami doldu, medya muhteşem kelimesini kullandı.Bence muhteşem değildi. Gönül arzu ederdi ki, o vakitte orada, cami ve civarında bir milyon Müslüman bulunsun.İnsanlar vefasız.
Öğle ezanı okunmaya başlandı. Minarelerde ne kadar çok hoparlör var... Sesin aşırı yüksek olması ezana çok zarar veriyor. Sorumlular ve vazifeliler ses aletlerini niçin ayarlamıyor?
Bendeniz sıradan bir vatandaş olduğum için cenaze namazında ön saflarda bulunmadım, gerilerde durdum. Tezkiye yapıldı, namaz kılındı, rahmet duası edildi.
Hükümet kadirşinaslık gösterdi, Padişah torununun Çemberlitaş'taki türbeye defn edilmesine izin verdi.
Hükümetin dört bakanı cenazeye gelmişti. Devlet ricalinden, üst bürokratlardan iyi giyimli, kravatlı kimseler gördüm. Hepsini tebrik ediyorum.
Cemaatin kılık kıyafeti pek iç açıcı değildi. Başlarda namaz takkesi yok, kısa kollu tişörtler, kot pantolonlar, yaka bir tarafta paça bir tarafta.
Geçen Ramazan'da Çin'de çekilmiş, teravih namazı kılan Müslümanları gösteren altı fotoğraf görmüştüm. Cemaatin hepsi de takkeli idi, bir tek başı açık yoktu. Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te UbeydullahAhrar Camii'nde bir öğle namazı kılmıştım, oradaki cemaat de, bir tek istisna olmaksızın yüzde yüz takkeli idi.
Erkeklerin namaz kılarken başlarını örtmeleri namazın sünnet ve edeblerindendir. Merhum Zahid el-Kevserî'nin bu konuda Mısır'da basılmış Arapça küçük bir risalesi vardır.
Merhum necabetli Ertuğrul Osman efendi Hanedan-ı Âl-iOsman mensubuydu, Hâtemü'l-Hülefa SultanAbdülhamid-i Sani efendimizin torunu idi. Biz Müslümanların bu aileye karşı çok minnet borcumuz vardır. Altı yüz küsur yıl boyunca din-i İslâm'a hizmet etmişlerdir. Bugün bu topraklarda, İstanbul'da ezanlar okunuyorsa, Müslümanlık varsa o aileye borçluyuz. Selatin-i Âl-i Osman'ın şahsî kusur ve günahlarını dilimize dolamayalım.
İstanbul'a bakınız: Fatih Camii... Beyazıt Camii... Yavuz Selim Camii... Şehzade Camii... Süleymaniye Camii... Sultanahmet Camii... Nuruosmaniye, Laleli, Tophane Nusretiye, Dolmabahçe, Ortaköy camileri... Bunlar ve daha nice mimarlık abidesi bizlere hep onlardan miras kalmıştır. Camisiz, kubbesiz, minaresiz bir İstanbul ne olur biliyor musunuz? Bizans olur.
Fatih Sultan Mehmed Hân hazretleri Ayasofya'yı cami yapmıştı, şimdi müze... 1930'lu yıllarda Ankara'dan emir gelmiş, Ayasofya'nın minarelerini yıkın buyrulmuş.Emre karşı çıkamayacaklar, kıvranıp duruyorlar. Nihayet şöyle bir rapor yazmışlar: Minareler yaşlı gövdeyi tutmaktadır, onlar yıkılırsa bina da çöker... Öyle durdurtmuşlar karakuşî kararı.
1924'ten sonra Osmanlı ailesi çok haksızlığa uğradı, çok acılar çekti. Nice nâzenin şehzade ve sultan (Padişah kızı) gurbet ellerde sefalet içinde süründü. Kundaktaki çocuktan, iki büklüm ihtiyarına kadar sürüldüler. Paraları yoktu, gelirleri yoktu. Ülkedeki mallarına el konulmuştu. Ey gafiller!.. Onların ahlarının acısı çıkmayacak mı sanırsınız?
Başbakan seyahatten döner dönmez, merhum Şehzade Ertuğrul Osman efendinin refika-i muhteremesini ziyaret etmiş, taziyette bulunmuş.Tebrik ediyorum.
Cenazede gözlerim SayınCumhurbaşkanımızı aradı. Önemli bir işi olduğu için gelemediğini sanıyorum.
Dünya budur. Şah da olsa, geda da olsa, âkibet iki metrelik bir kabir. Önemli olan hüsn-i hâtime ile ahirete intikal edebilmek. Bir de baki kalan bu kubbede hoş bir seda, iyi bir nam bırakabilmek.
Ahirete göçmüş bütün Hanedan-ı Âli Osman mensuplarına, Hazret-i Âdem Safiyyullah aleyhisselamdan bu güne kadar gelip geçmiş bütün müminîn mü'minata rahmet diliyorum. Mü'min olarak ölenlere ne mutlu... Asıl saltanat ve saadet bu...
"Bin yıl yaşasan yine cihan bu
Gerdiş bu zemin bu asüman bu"