Kader, kısmet ve evlilik
Kız gelin olmuş, ata binmiş, “Ya kısmet!” denmiş. Gerçekten de öyle değil mi? Taraflar görüşmüş, konuşmuş, araştırmış, evlenmeye karar vermiş, bütün hazırlıkları tamamlamış, ama bir vesileyle sonuç olumsuz çıkabiliyor! Dolayısıyla yanlış anlaşılan meselelerden birisi de “evliliğin kaderle” ilgisidir.
Evlenme çağına gelen kimi gençler ve aileleri, “Allah kimi yazdıysa o olur!” diyor ve ciddî girişimlerde bulunmuyor. Veya, “Bunca araştırmama ve titiz davranmama rağmen, istediğimle evlenemedim, kısmetime başkası çıktı!” diyerek kadere itiraz oklarını yöneltiyor.
Burada dikkate alınmayan husus, evliliğin de büyük çapta “hür irade” çerçevesinde olmasıdır. Evet, her şey yazılmıştır. Ama, bu yazmak, emir ve cebir tarzında değildir. “Olmuş, olacak her şeyin levh-i mahfuzda yazılması” demek olan kader, Allah’ın “ilim sıfatı”na bağlıdır, yoksa irade sıfatına değil… Yani bilmek ve yazmak, yaptırımı gerektirmiyor. Diğer bir ifadeyle, Allah hangi eşi seçeceğimizi bilip yazdığından dolayı seçmiyoruz; Allah onu seçeceğimizi bildiği için yazıyor! Onun için, “Kader, ilim nev'îndendir. Yani nasıl olacaksa, öyle bilinmesidir. Yoksa malûm, ilme tabi değildir” denmiştir. Yani, bilmek ve önceden yazmak, “yapma”yı gerektirmez. Meselâ astronomi âlimleri, seneler önce, güneş ve ay tutulmasını bilip dakikası dakikasına yazarlar. Ve gerçekten de, aynı saatlerde tutulurlar! 100 bin astronomi uzmanı bir araya gelse, “Filan zamanda ay ve güneş tutulacak!” diye yazsa, elbette onlar yazdı diye ay veya güneş tutulmaz! Güneş ve ay, ilim adamları bilip yazdı diye tutulmuyor, bunların tutulacağını bildikleri için ilim adamları yazıyor! Güneşin tutulacağının önceden bilinmesi “ilim”dir, tutulması ise “malûm”dur. Aynen öyle de, Cenâb-ı Hak, ezelî ilmiyle, kiminle evleneceğimizi bilir ve yazar. O yazdığı için evlenmiyoruz, kiminle evleneceğimizi bildiği için yazıyor.
Evlilik de hür irademiz dahilinde olduğundan Peygamberimiz (asm), “Nutfeleriniz (spermleriniz) için dikkat ediniz, onu nereye koyduğunuza dikkat ediniz.”1 “Kadınlarla dört haslet için evlenilir. Malı, asaleti, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanı tercih et ki, mutlu olasın.”2 “Kadınların en hayırlılarıyla evlenmeye bakın”3 diyerek eş seçiminde dikkatli olmayı, derinlemesine araştırmayı tavsiye etmiştir.
“Kader ve evlilik” mevzuunda dikkate almamız gereken diğer bir nokta da şudur: Yukarıdaki hüküm geneldir. Ama herşeyde olduğu gibi, bu hususta da istisnalar vardır. Rahim, Âdil ve Hakim-i Mutlak olan Allah, bilemediğimiz pek çok hikmete binâen, sevdiği ve razı olduğu kullarının birbirleriyle evlenmelerine bir sebep yaratır.
Meselenin diğer boyutu da şudur: İmtihan için yaratıldığımıza, “Doğrusu, mallarınız ve evlâtlarınız bir imtihandır”4 buyurulduğuna göre, dindar veya geçimsiz, huysuz bir eşle de imtihan edilebiliriz.
Gayet tabiî ki, öğrencinin, bir işe girmek isteyenin, “Bana niçin böyle sorular soruyorsunuz?” deme hakkı olmadığı gibi; bizim de kısmetimize itiraz hakkımız yoktur. Vazifemiz, bizi yaratıp, kendine kul ve muhatap kabul eden; sayısız dahili ve harici nimetler veren Rabbimize teşekkür etmektir. Ayrıca, bizim vazifemiz; imtihan gereği, elimizden gelen çalışma, araştırma, incelemeyi yapmak; takdir-i İlâhiyeye karışmamaktır. Zira, biz, kişi ve olaylara anlık hazır zaman kareleri ile dar açıdan bakarız. Arkalarındaki hikmetleri ve güzellikleri göremeyebiliriz. Bunun için Kur’ân’da, “Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır” 5 diye beyan edilir.
Dipnotlar:
1- Keşfü’l-Hafa, 1: 302.; Camiü’s-Sağir, 3:237.; 2- İbn-i Mace, Nikâh, 6.; 3- Age, 48.; 4- Kur’ân, Tegabün, 15.; 5- Kur’ân, Bakara, 216.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.