Erdoğan daha akıllı daha güçlü ve daha şanslı
Tamam, Baykal da rolünü oynuyor.. Alttan alsa Ergenekoncular CHP’yi terkeder ve yeni arayışlara girerler. Kendi liderliğini sorgularlar. Onun için sesi güç çıkacak ki, CHP ve Genel Başkanlık elden gitmesin..
Bir düşünsenize, CHP ya da Baykal yok Ana Muhalefet’in başında, Baykal ne kadar sinir bozucu olursa olsun, aslında bugünkü iktidar için daha iyisi yok.. Burada Erdoğan’a sabır dilemekten başka da yapacak bir şey yok aslında.. Burada Baykal’ın Erdoğan’dan daha zor durumda olduğunu da ifade etmek gerek.. Hele şu mektuptan sonra..
Hani Baykal, demokrasi havariliğine soyunsa, Anayasa değişikliğine destek verse, IMF, Dünya Bankası’na kafa tutsa, sokak göstericilerine destek verse ne olur... Onun zabtı rabt altında tuttuğu kalabalıklar, Ergenekoncu provokatörlerin peşine takılır ve bu iş kontrolden çıkar.. Şimdi hep birlikte Baykal’ın etrafında toplanmış, Kemalizme, lâikliğe ağıt yakıyorlar.. Ve giderek kendi tabanlarını kaybediyorlar.. Zaten geriye kim kaldı ki; eski tüfek sol Kemalistler, Beyaz Türkler, derin aile ve derin yapıda bir şekilde görev almış emekli subayların aileleri.. Ve AK Parti’den gayrimemnunlar topluluğu...
Devlet Bahçeli de öyle. Aslında özel hayatında bu kadar nazik biri nasıl oluyor da siyasette bu kadar agresifleşebiliyor? Rol ve görev icabı mı bunlar..
Mesela Türkçe’nin doğru telaffuzu için J ve Ğ’yi kabul ederken, niçin X, Q ve W’ye karşı çıkarlar ki? Türk dünyasından hiç mi haberleri yok. Hatta opsiyonlu olarak Rusça’dan da bazı harfler alalım. Kolay mı Osmanlıca’dan Latince’ye geçmek. Hem tek bir Latince ajandası yok ki; Fransızların, Almanların kendine göre ek harfleri var. Latince Latinler içindir.. Onu Türkçe’ye yeterli hale getirmek için de buna muhtaçsınız.. Türkçe’yi Latince’nin dar kalıplarından daha dar bir kısırlığa mahkûm edemezsiniz Sayın Bahçeli...
Ne yani, şimdi Bahçeli bağırarak neyi anlatmaya çalışıyor?..
Bahçeli de MHP’nin gençlik tabanını giderek tasfiye ediyor sanki. Gençleri sokağa bırakmamakla iyi ediyor. Baksanıza sokak birkaç PKKlı ve profesyonele kaldı.. Kapitalizmi protesto için sokağa çıkanların arasına karışmaya çalışanlar, camı çerçeveyi indirmeye başlayınca protestocular dağıldı, esnaf da profesyonellerin hakkından geldi. Derin güç, protestocuların profesyonel provokatörlerin peşine takılacağını, halkın da korkup kaçacağını sanıyordu herhalde..
Polis de işin farkında, ama daha dikkatli olması gerek. Erdoğan Kapitalizmin ağır toplarına karşı sokak göstericilerini sahiplenerek, onları karşısına alarak değil, arkasına alarak akıllı bir iş yaptı aslında. Tabiî cam-çerçeve indirenleri değil. Polis de demokratik hakkını kullanan protestocularla, provokatörleri ayırt etmesi gerek.. Onları koruması gerek..
Şu camilerdeki mevsimsiz mahyalara bayıldım doğrusu. Hani ilk aklıma gelen, birileri şu Ne mutlu Türküm diyeneye, orduya sadakattan söz eden mahyaları cami imamı kendi yapmış olamaz. Diyanet’in içinde her yerde olduğu gibi derin unsurlar olmakla birlikte, oradan da böyle bir talep gelmez. Zaten bu iş Ankara’dan gelen bir talimata bağlı ise her yerde birden olur. İstanbul Müftüsü de akıllı biri, böyle bir iş onun işi olamaz. O zaman Vali. Vali de durup dururken niye yapsın ki!.. Bunu ancak bir asker yapmış olabilir diye düşündüm.. Bir de halkın bu değerlere karşı öfkesini tahrik etmek, ülke gündemini gereksiz şeylerle meşgul etmek isteyen Ergenekoncu takımdan, dinle-diyanetle ilgisi olmayan birinin provokasyonu olabilir diye düşündüm.. Hani iyi ki adam “Beşiktaş gururumuzdur” diye yazdırmamış.. Öyle de yazdırabilirdi. Mahyalara Milli Takım reklamı da hiç fena olmaz hani.. Bu mahyalarda bir Türk Bayrağı, bir de Atatürk silüeti eksik. Gelecek sefere onu da bekleriz efendim.. Hani bunlar bütün çirkinliklerine rağmen, bazı gerçekleri anlamak, anlatmak için iyi oluyor.. Gündem oluşuyor, vesile oluyor..
En şık öneri “Feride”den geldi: “Diyanet işleri KURMAY BaşkanLIĞI”na bir göndermeyle “NAMAZ KILANLAR CAMİYE GİREMEZ.” Ya da “mahya kahya”larına “diyanet ordunun markası oldu” diye ek bir göndermeyle diyeceğini diyor: “ORDU BİZE BİR CEYLAN BORÇLUSUN!”
Genç Sivillere de yeni Mahya önerileri ile ufkumuzu aydınlatan katkılarından dolayı teşekkür etmeyi bir borç biliyorum!? Umarım, bu konuda Sayın Başbuğ ve Sayın Genelkurmay Basın Sözcüsü de mahya konusunda sürdürülmekte olan, TSK’yı yıpratmaya yönelik “asimetrik savaş”la ilgili bir açıklama yaparak gerçeğin anlaşılmasına katkı sağlarlar!.. (Peki sayın komutanım, Allahınızı severseniz bu haltları yiyenlerin, ihmali olanların, tedbir almayanların, sorumluları ortaya çıkartmayanların bu yıpratmada hiç mi sorumlulukları yok?!..)
Bakın mesela. Malum media direniyor.. Direnecek, direnmeli.. Önce tepki olacak.. Yargı yoluna başvuracaklar.. Sistem içinde güç odakları, suç ortakları ortaya çıkacak.. Bu iş zamana yayılınca güncü değil, güçsüzlüğünü görecek, ki tehlikeli maceralara kalkışmasın. Eski dostları ve gücünün olmadığının farkına varması gerek.. Bu süreçte başka ilişkiler, tehditler ve şantajlar deşifre edilebilsin.. Malum mediayla aynı çatının altındaki diğerleri de bu süreçte daha yakından izlenebilsin.
Bu alemde yarış atı yaralanınca işini bitirirler. İyi bir yarış atının ayağı kırılınca ondan sütçü beygiri olmaz, işi biter.. Onun için bu adamlar yargıdan yakalarını özel ilişkileri sonucu kurtarsalar bile, arzı ihlas ettikleri, veli-i nimetleri tarafından affedilmeyeceklerini bilmeleri gerekir.. O defter bitti, kapandı.. Ama birileri bunu görmek, anlamak, bilmek istemiyor..
Bit-ti!
Ben “bitti” diyorum da, birileri bitmediğini göstermek için kendi tabanına karşı güç gösterisinde bulunmak, kararlılık gösterisinde bulunmak için, kırık kolunu yen içine saklayarak ve ağzındaki kanı “kızılcık şerbeti” içtim diye saklayarak, pek yakında sanki yeniden ortaya çıkacak gibi..
Hani şu Ekim sendromu dedikleri şey! Madem sokağa çıkan Anti Kapitalistleri bile peşlerine takamadılar, o zaman bakarsınız, hap bağımlısı tetikçiler ile nokta hedeflere yönelmeyi deneyebilirler.. Bazı polis şeflerini hedef seçebilirler mesela. Bazı yargıçları da..
Herhalde MİT’in, polisin eli armut toplamıyor. O zaman bazı suikast timleri deşifre edilebilir.. Asker ne yapar bu arada bilmiyorum. Bakıp göreceğiz.. Ama şu kesin, bu tartışma Ekim’de bitmez, Kasım’a sarkar. Zaten sırada “10 Kasım” var. O zaman ben derim ki, Kasım’da, asker, yargı, media ve iş dünyasını da içine alan yeni bir operasyona, yeni bilgi ve belgelerin ortaya dökülmesine hazırlıklı olun... Birileri Atatürk, lâiklik üzerine yeni kartlar açabilirler. Bazı TV’lerin bazı muhafazakâr çevrelerinden yanlış yapan bazı kişilerin üzerine giderek, sansasyonel haberler yaparak ortalığı bulandırmak da isteyebilir.. Bulamazlarsa kendi ajanlarını deşifre ederler, olur biter.. İftira atarlar.. Amiral gemisinin cinleri boş durmuyorlardır herhalde. “Topyekûn savaş” daha bitmedi ki; belki de yeni başlatıyorlar daha.
Madem malûm media direniyor. Malûm patron direniyor. Onların arkası güçlü, o zaman çevresindeki, onlarla iş tutan, onların gölgesinde kalanın üzerine gidilebilir mesela.. Yani iş dünyasında yeni operasyonlara hazırlıklı olmak gerek.
Hani petrol ya da uyuşturucu kaçakçılığı ile darbecilerle iş tutmak, basın üzerine baskı kurmayı nasıl ilişkilendirecek birileri; arka bahçedeki işler ortaya dökülürse. “Amiral Gemisi” suçüstü olunca, basın özgürlüğü gibi birileri için çok sıradan, basit olması gereken bir bahaneye sarılarak bu işten sıyırmaya çalışmak, aslında bakanlar için köprünün altından çok sular aktığını gösteriyor..
Hani, şu Mumcu’nun araştırdığı, bulunca da işlerin karıştığı alemle ilgili işler..
Erdoğan bunların hepsinden daha akıllı, çok daha şanslı, güçlü ve konjonktür ondan yana!.. Bu adamlar kendilerinden o kadar emin bir şekilde o kadar yayılmışlar ki; tedbire bile gerek görmeden her haltı yemişler.. Şimdi ise sığınacak bir yer arıyorlar ama nafile..
Deniz bitti..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.