Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Sabah namazında cami açılışı

Sabah namazında cami açılışı

Nalçık, Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’nin başkenti oluyor. Bu cumhuriyet de Stalin döneminde uluslaştırma kampanyası sırasında kurulan irili ufaklı cumhuriyetlerden birisi. Kafilemizde bu bölgeyle en ilgili şahsiyetlerden birisi olan Abdurrahman Özdil Bey, Nalçık’ı öve öve bitiremiyor. Ben de onun vasfettiklerine nazaran Nalçık’tan Grozni’ye kadar ıhlamurlar altında gideceğimizi hayal ve tasavvur ediyorum. Yine şehir bir nevi Soçi veya Kırım gibi zaman zaman Yeltsin gibi Rus devlet adamlarının sağlık için sığındıkları bir sanatoryum kenti olarak da biliniyor. Tabii ki Nalçık’a gecikmeli olarak indiğimizden ve ortalık zifiri karanlık olduğundan ve buna ilaveten uyku mahmuru gözlerle sağı solu seçemediğimizden şehrin ne menem bir yer olduğunu göremiyoruz. Nalçık’tan geriye hoş seda mesabesinde yediğimiz leziz yemeklerin tadı kalıyor. Damakta kalan Nalçık yemeklerinin tadıyla yola koyuluyoruz. Temennimiz burasını bir de gündüz gözüyle görebilmek. O muradımıza da dönüşte eriyoruz. Ihlamurların altından gidiyoruz hissiyle yemekten sonra son model jeep veya 5x5 tarzı araçlara biniyoruz. Binmekle savrulmamız bir oluyor. Yusuf adlı şoförümüz parktan uçak hızıyla kalkıyor. Bize bir iki saatte Grozni’de olacağımız söyleniyor. Pasaportlar toplanıyor. Saat 24.00 suları veya gece yarısı 1.00 suları olsa gerek. Koltuklar rahat, yalnız araç hızlı gittiğinden ve yer yer yollarda kaymalar ve bozukluklar olduğundan bazen kafamız tavana değecek kadar zıplıyoruz. Bir iki saat içinde Grozni’de olacağımızı hayal ederken sık sık kontrol noktaları geçiyoruz, lakin yolculuk bir türlü tamama ermiyor. Çeçenistan’a kadar üç cumhuriyet geçiyoruz. Kabardin-Balkar Cumhuriyeti, Kuzey Osetya ve İnguşetya ve ardından da Çeçenistan...
¥
Yolculuk uzadıkça ıstırabımız da artıyor. Bir an önce Çeçenistan’a kavuşmak istiyoruz. Galiba armut sularını biraz fazla kaçırmış olacağız mesane baskı yapıyor. Yaşadığımız acıdan dolayı bir türlü çevrenin temaşasına ve zevkine de varamıyoruz. Bir an önce otele ulaşmak niyet ve derdindeyiz. Lakin bu gece tenimizin yatak görmeyeceği kesin gibi. Bize ancak sabah namazına yakın olarak Grozni’ye varacağımız söyleniyor ve bu durumda oteli unutacaktık. Varmamızla birlikte açılışlara katılmamız bir olacaktı. Meğerse 5 Ekim tarihi yerel dilde Ramzan Kadirov olarak anılan Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov’un doğum günü imiş ve bu gün münasebetiyle sabahtan akşama birçok açılışa davetliymişiz. Ben onda da değilim, bir an önce bir cami köşesi bulmak istiyorum. Vakit ne kadar geçti bilmiyorum ama yolumuz sık sık tren geçitleriyle ve polis kontrol noktalarıyla kesiliyor. Lakin buralardan teğet geçiyoruz. Yolda bazen şehirlerden ve benzin istasyonlarından geçiyoruz. Şehirlerde lambaları yanan evler var. Nihayetinde Grozni uzaktan gözüküyor ve şehre vasıl oluyoruz. Lakin yolculuğumuz yine bitmiyor. Bana Grozni, bitmeyecek bir tünel ve karabasan gibi görünüyor. Hayalimdeki Grozni bir üç beş evden ibaret olmalı. Sonunda uzaktan Hacı Ahmet Kadirov Camii’nin silüeti görünüyor. Araçlar reverans ederek hızlı bir biçimde cami avlusuna doluyor. Ayaklarımız yere değiyor. Hemen abdesthanenin bulunduğu mekana doğru koşuşturuyoruz. Lakin gündüzdeki gibi geceleyin de uzaktan caminin görünüşü muhteşemdi. Model, Sultan Ahmet Camii olmakla birlikte mekan ve boyut farklıydı. Gözümde bu farklı mekan, cami silüetiyle birlikte Brunei Sultanlığı’nı canlandırdı. Gerçekten de Çeçenistan kendi zenginliğini kullanabilse Brunei’den farksız olurdu. 1994’den önce Dubai ile yarışan Grozni, savaştan sonra da Brunei’ye benzemiş sanki. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla mamur ve bayındır bir ülke. Çok kaliteli petrol rezervleri var. Hatta Sovyet döneminde petrol üniversitesi burada kurulmuş. Sibirya petrolü kalitesiz olduğundan onu standart hale getirmek için Kırım Yarımadası gibi yerlerdeki petrol tesislerinde Çeçen petrolüyle karıştırıyorlarmış.
¥
Cami avlusunda şadırvanlar vardı. Lakin şadırvanlar bizdeki gibi biraz tezyin vazifesi görüyor. Abdesthane altta ve vakit geçirmeden abdesthaneye varıyoruz. Muslukları açtığımızda sabahın köründe veya gecenin ortasında elimiz birden sıcak suyla temas ediyor. Camiden sonra sıcak suyla da irkiliyor ve şok oluyoruz. Bize 15 dakika süre vermişlerdi. Bu süreyi tasarruflu olarak kullanmak zorundayız. Abdest tazeledikten sonra hemen camiye giderek yatsı namazını eda ediyoruz. Artık sabah için hazır vaziyetteyiz. 5 Ekim tarihinde ilk camiyi açmak üzere sabah namazıyla randevuluyuz. Cumhurbaşkanı Ramzan Kadirov’un Hosiyort köyünde İslam alimi olan dedesi hacı Abdulhamid Efendi adına yaptırdığı caminin açılışı için araçlar o istikamete doğru seyrediyor. Araçların farları gecenin karanlığını yararak ilerliyor ve çok geçmeden Hosiyort’tayız. Burada bir Hosiyort ve bir de Hasavyurt var. Hasavyurt’ta da Çeçenler ikamet ediyor, lakin orası sınırın ötesinde İnguşetya topraklarında kalıyor. Caminin hemen karşısında hacı Ahmet Kadirov’ların evi var. Uzun yıllar caminin karşısındaki evde yaşamış ve orada adet olduğu gibi küçük kardeşi büyüyünce de evi ona terk ederek başka bir eve/yuvaya taşınmış.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi