“Âlimlerimiz ve biz!..”
Yalova’daki bir panele katılan Büyük İslam Âlimi İbrahim Canan, evine feribotla dönmeyi planlıyormuş.
Ancak...
Feribot seferleri lodostan dolayı iptal edilince yola bir şehirlerarası firmanın otobüsüyle çıkmış.
Evine de, aynı firmanın “servis aracıyla” gidecekmiş.
•
İbrahim Canan Hoca, otobüsten indiğinde, “cep telefonunun yanında” olmadığını fark etmiş...
Ve durumu hemen yanındaki “akademisyen arkadaşlarına” anlatmış.
Firma yetkililerine başvurarak, “cep telefonunun bulunması” için yardım isteyen arkadaşları da, geri döndüklerinde İbrahim Canan Hoca’nın bıraktıkları yerde olmadığını fark etmiş.
•
Telefonunu Yalova’dan geldiği şehirlerarası otobüste unuttuğunu “servis beklerken” hatırlayan Hoca’nın koşarak otobüse yetişmeye çalıştığı...
Ve bu esnada arkasından gelmekte olan servis aracının altında kaldığı söyleniyor.
•
Başta hadis ilminin temel kaynağı kabul edilen “Kütüb-ü Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi” olmak üzere, birçok kıymetli esere imza atan bir Büyük İlim Adamı’nı şehirlerarası otobüs firmasının tesislerinde ve bir servis aracının altında kaybetmek!..
•
“Paneli düzenleyenler ve diğerleri, bu kadar büyük bir Âlimin o Lodosta feribot arayışına girmesine, seferlerin iptal edilmesinden sonra da şehirlerarası otobüse yönelmek mecburiyetinde kalmasına nasıl izin vermişler?” diye düşünüyordum ki...
Bir yazı takıldı gözüme.
Makalelerini ilgiyle takip ettiğim bir dost kalemden:
“Böylesine değerli bir akademisyenin yolculuğunu şehirlerarası otobüsle yapması, evine firmanın servis arabasıyla gitmesi alışılmış bir durum değil. Canan Hoca’yı bilmeyenler için şaşırtıcıdır belki ama bilenler için asla öyle değildir. Yoksa davet edildiği bir toplantıya ‘bana araç yollayın, alıp-bıraksın’ dese sanırım herkes koşarak gidecekti. Ama öyle yapmazdı rahmetli Hocamız, araç kullanmaz yürürdü, uzak mesafelerde ise toplu taşıma araçlarını tercih edip, halkla hep iç içe olurdu. Prof. Dr. İbrahim Canan’ı önemli kılan özelliklerden biriydi bu. Mütevazı ve halktan biri oluşu.”
•
Evet, kendisini yakından tanıyan bütün ilahiyatçılar bunları söylüyor:
“Son derece mütevazı.”
“Halkla iç içe.”
•
“Güzel yaşayan” Hocamız, Hocalarımız “tevazularının”, “halka yakın oluşlarının” karşılığını inşallah “güzel mekânda” alacaklardır.
•
Biz, bir yandan bu güzel insanları överken...
Diğer yandan da...
Eksik etmeyelim hürmetimizi!..
•
Onlar,
“Ben kendi imkânlarımla giderim” deseler de...
Israrcı olalım.
“Bana araç yollayın, alıp-bıraksın” demeseler de...
Biz ısrarla teklif edelim.
Zorda kalmalarına fırsat vermeyelim!..
•
Ömürlerini ilme vakfeden hocalarımızın ola ki birtakım rahatsızlıkları vardır.
Söyleyip canımızı sıkmak istemezler ama belki romatizmaları azmıştır, gözleri hele geceleri iyice zor seçer olmuştur.
•
Zihinleri sürekli olarak ilimle meşgul olduğu için ortalama insandan “çok daha unutkan”dırlar.
Onları, rahatsız olmayacakları bir mesafeden ama dikkatle takip edelim.
Unuttuklarını toplayalım, tökezlediklerinde düşmelerine mâni olmaya çalışalım!..
“Lodoslu havalarda feribot bakınmalarına”, seferlerin iptal edildiğini öğrendiklerinde ise “şehirlerarası otobüs arayışı” içine girmelerine müsaade etmeyelim!..
İlim adamlarımız, bizim “manevi karanlıklara” düşmemize engel olmaya çalışırlar ömürleri boyunca.
Bizler de, onların “gecenin karanlığında servis altında kalmamaları” için elimizden ne geliyorsa onu yapalım!..
“Güzel yaşayan” Hocamız, Hocalarımız “tevazularının”, “halka yakın oluşlarının” karşılığını inşallah “güzel mekânda” alacaklardır.
Biz onlarla beraber olmaya gayret edelim!..
•
İbrahim Canan Hocam’a Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır niyaz ederim.