İnternet yorumcuları rüzgar ekip fırtına biçiyor
Medya dünyasında yeni bir sektör doğdu: İnternet yorumcuları. Haberleri ve köşe yazılarını internet sitelerinden takip eden bir kısım insanlar; sevdikleri sevmedikleri, beğendikleri beğenmedikleri haberleri-yazıları okuyup, altına yorum yazıyorlar. Sonra o yorumlara başka yorumcular katılıyor ve mevzu uzayıp gidiyor.
Yorum yazanların kim olduklarını, nereden yazdıklarını, tanıyıp tanımadıklarını bilmiyoruz. Belki sokakta yan yana yürüyüp gidiyoruz, çarşıda pazarda karşılaşıyoruz ama birbirimizi tanımadığımız için kimse kimseye bir şey demiyor ve bu toplumun herhangi bir ferdi olarak, ortak alanlarda nasıl yaşanırsa öyle yaşayıp gidiyoruz.
Birbirini hiç tanımayan bu insanlar, yazdığınız bir yazıya öyle küfürler ve hakaretler savuruyor ki, yüz yüze gelseniz, belki de bir tek kelimesini dahi zikredemeyecekler. Fakat internette kim kimdir bilinmediği için önüne gelen yorumcu rüzgâr ekip fırtına biçiyor.
Benim yazılarım da diğer pek çok yazar gibi Habervaktim.com’da yayınlanıyor. Bazı haber siteleri de alıyor ama en çok Habervaktim’de yayınlanıyor. İlk zamanlar birkaç gün yorumu okumaya çalıştım. Sitenin editörü tarafından ahlaksız, küfür ve hakaret içeren sözlere yer verilmemesine rağmen, yine de art niyetli insanlar yazacaklarını yazıyorlardı.
M. Şevket Eygi ağabey de yorumlara dayanamayarak yazılarına ara verilmesini istemiş. Hadi Şevket ağabeye göre biz biraz daha genciz ve aldırış etmeyebiliriz ama insan olan insan, Şevket Eygi’nin en azından yaşına hürmeten biraz usturuplu yorumlar yapar.
Şevket Eygi’yi veya diğer yazarları eleştirmek için hiç olmazsa o yazarın seviyesinde bir kültürel ve sosyal birikime sahip olmak gerekir. Onun kadar medya dünyasında, siyaset arenasında tecrübe sahibi olunmalı ki söylenecek söz olsun. Sonra eleştiri ölçüsünü aşan kişiler, acaba hakikaten Şevket Eygi’nin karşısına geçince aynı şeyi söyleyebilirler mi? Asla mümkün değil. Şevket Eygi’deki nezaket karşısında mutlaka ezilirler.
Yorum yazılsın ama yazan kişiler, yazara karşı olan şahsi kin ve öfkelerini kusmak yerine, yazdıklarının yanlışlarını, eksikliklerini veya ilave edebilecek yararlı bilgiler varsa onları sunmalı ve paylaşmalıdır. Haber ve yazıların altındaki yorumlar savaş alanı gibi.
Bir de muhafazakâr sitelere bu tür yakışıksız yorumlar hiç uymuyor. Mesela adam benim yazıma doludizgin girmiş ve yazımla hiç ilgisi olmayan şeyler söylemiş. Yazımın içeriğine bakıyorum, yorumu yazan kişiyle veya herhangi bir şahısla ilgili satır yok. “Allah Allah, bu insan niye bana kızmıştır” diye başlıyorum düşünmeye.
Şimdiye kadar hiçbir yazımda sokaktaki vatandaşın ismini zikrederek veya ima ederek, okuyucumuz olsun, olmasın, kimseyi hedef almamışımdır. “Sadece iyi insanların” adlarını zikretmişimdir. Bunun dışında isimleri anılan insanlar vardır ama onlar bana veya başkasına yorum yazan okuyucular değildir. İsmi zikredilenler, toplumun önündeki isimlerdir ve herkes o isimleri yazabilir. Bir dertleri varsa zaten konuşur, anlaşır ve halleşirler.
Geçenlerde bir yazımda “Güneydoğu toprakları çok verimli” diye yazdım. Gördüklerimi yazdım. Pamuk tarlasına indim, pamuğa dokundum, domates tarlasına girdim, domates topladım, karpuz tarlasına girdim, karpuz aldım. Tarlanın her tarafı taş iken insanlar temizleyip tarlayı adam etmiş ve üretime katmışlar. Bunları yazdım. Adamın birisi bu yazıya nasıl bir yorum yapsa beğenirsiniz.
Demiş ki; “Sen rüya mı görüyorsun.” Hayır, rüya görmüyorum, bizzat gördüklerimi yazıyorum. Bir de üstelik “Sen” diyor. Kaç yıllık dostluğumuz ve tanışıklığımız varsa. En yakın dostlarım bile “Sen” diye hitap etmezken, hitabın ya sonuna ya başına; “dost, kardeş, bey, ağabey” ilavesi yaparken, hiç tanımadığım, belki de hiç tanımayacağım kişi ya da kişiler, rahatlıkla; “Sen” diye hitap edebiliyor ve ondan sonra döktürüyor ağzına gelenleri. Oysa kısa bir süre sonra ağzına gelenleri aklına sorsa, kendisi de kabul etmeyecektir söylediklerini.
Tabii ki insanlar düşüncelerini söylemeliler, fikirlerini açık açık yazmalılar ama hakaret etmeden, kimsenin onur ve haysiyetiyle oynamadan. Efendiler Efendisi (s.a.v.) buyururlar ki; “Güzel bir söz ve güler bir yüz sadakadır.” Şevket ağabeyi bilmem ama hiç tanımadıkları halde anlamadan dinlemeden yorum yazanlara hakkımı helal etmiyorum. Eğer ahirete inanıyorlarsa, mutlaka söke söke alacağımdan emin olabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.