Mutlu olmak istiyor muyuz?
“İster kral ister hamal olsun, dünyada en mutlu insan, aile huzuru olan insandır” diyor, Alman şairi Goethe...
Son zamanlarda Goethe’nin bu sözünü sık sık hatırlıyorum. Çünkü gazeteler aile dramlarından geçilmiyor. Hayatın bu en dramatik boyutunda çocuklar savruluyor, yaşlılar savruluyor.
Belki farkında değiliz, ama toplum sallanıyor!
Ailelerimiz Avrupalı ailelere, toplumumuz Avrupalı toplumlara dönüşmesin diyorsak, aile hayatımız bakımından son derece dikkatli olmamız gerekiyor.
Bunu başarabilmek, erkeklerin aile bağlarını güçlendirmeleriyle sıkı sıkıya ilgili... “Neden erkekler” derseniz, ailenin erkekleri, yani babalar daha çok “dışarıda” yaşıyor...
Yemeklerini ya arkadaşlarıyla yiyorlar. Ya da yolda atıştırıyorlar!
Bunlardan bazıları “iş yemeği”dir, bazıları “keyif” yemeğidir, bazıları “atıştırma”dır.
Erkeklerimiz aile dışında yiyor, aile dışında eğleniyor, aile dışında yaşıyorlar.
Bu hayatın en açık mazereti, “Para kazanmak mecburiyeti”dir. Biraz üzerlerine gidilse, savunma hazırdır: “Sizin için koşturuyoruz!”
Sahi mi? Biraz da kendi keyfiniz için koşturuyor olmayasınız?
Hani sorumluluktan ve çocuklarla uğraşmaktan kaçmak gibi!
¥
“Başarı ayrıntıda gizlidir” derler...
Hayatı ancak tüm ayrıntılarıyla kavrayıp yaşayabilenler mutlu, umutlu ve huzurlu olmayı başarabilir. Yoksa hayatın kaba yönlerini, hayvanlar, insanlardan çok daha stressiz, çok daha mutlu yaşıyor. Çünkü hayvanların hafızalarında ne geçmişin “acı hatıraları” var, ne de gelecek endişesi...
Biraz yiyecek, bir miktar su onları mutlu etmeye yetiyor.
Oysa insan, her şeyle alâkadardır. Her şeyi ister. Her şeyden etkilenir. Bu sebeple mutlu olması zordur. Hayatından keyif alması ise hemen hemen imkânsızdır. Çünkü insanın mayasında karamsarlık vardır. İnsanların çoğu, istediklerine ulaşıncaya kadar karamsarlıkta ısrar ederler. Bu yapılarından dolayı da isteklerine kolay kolay ulaşamazlar.
Ulaşsalar bile ulaşamadıklarını öne çıkarıp yine mutsuz olurlar.
Sihirli anahtar Bediüzzaman’ın, “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” sözüdür.
Şimdi bu sözün ışığında bazı prensipler geliştirmeyi deneyelim.
¥
¥ Yıllarınla inşa ettiğin yürek saraylarını birkaç saniyede yıkabilirsin. (Yapmak zor, yıkmak kolaydır).
¥ Hayatta nelere sahip olduğun değil, hayattan neler götüreceğin önemli.
¥ Şirinlik yaparak kendine ancak yarım saatliğine ilgi çekebilir, beğeni toplayabilirsin. Gerçekten insanların ilgisini çekmek için dağarcığının (beyninin) dolu olması lâzım.
¥ Kendini en iyilerle kıyaslayarak değil, kendi en iyinle kendini kıyaslayarak mesafe alabilirsin.
¥ İnsanı başına gelenlerle değil, başına gelenler karşısında yaptıklarıyla değerlendir.
¥ Başkalarını oldurmak istediğin gibi olmak, başkalarına yapabileceğin en büyük iyiliktir.
¥ Cevap vermek, düşünmekten daha kolaydır. Yine de düşünmeden cevap verme.
¥ Sevdiklerinle, ayrıldıktan sonra bile dost kalman gerekir.
¥ Sen tepkilerini ve öfkelerini kontrol edemezsen onlar seni kontrol eder.
¥ Kahraman denilen insanlar, bir şey yapılması gerektiğinde, yapılması gerekeni, şartlar ne olursa olsun yapan insanlardır.
¥ Bazı insanlar seni sandığından daha çok seviyor, ama bunu sana gösteremiyorlar; tıpkı senin, sevgini sevdiklerine gösterememen gibi...
¥ Bazılarına ne kadar sevgi gösterirsen göster, asla karşılık vermeyeceklerdir.
¥ Para ucuz bir başarıdır, parasız başarılacak işler de vardır.
¥ Düşündüğün an seni tekmeleyeceğini zannettiklerinden bazıları seni kaldırmak için elini uzatır, seni kaldıracaklarını zannettiklerinden bazıları ise tekme atmaya başlarlar.
¥ Ancak her şartta dürüst ve kendisiyle barışık yaşayanlar uzun soluklu oluyorlar.
¥ Sürekli mutluluk yok, “mutlu anlar” vardır. “An”ı yakalayıp yaşamaya bakmalı!
¥ Mutluluğun tek anahtarı, insanın hayatından memnun olmasıdır. (A. J. Cronin).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.