Pişmanlıkla ömür tüketenler
Dünyaya çeki düzen verme iddiasında olan ülkelerin ‘kudretli’ yöneticileri, yaptıkları ‘iş’lerden dolayı pişmanlıklarını ifade ediyorlar. ‘Pişman’ olan yöneticilerden biri de dönemin Eski ABD Dışişleri Bakanı Colin olmuş.
İstanbul’da TİKAD tarafından düzenlenen ‘’Anneler Teröre Karşı’’ konferansında bir konuşma yapan Colin Powell, ‘’2003 yılında BM Güvenlik Konseyi toplantısında ‘Irak’ta kitle imha silâhları var’ dediği’’ hatırlatılarak yöneltilen bir soruyu cevaplandırırken istihbarat birimlerinin kendilerini yanılttığını söylemiş.
Powell, ‘’Ama aslında istihbarat birimlerinin yanıldığını öğrendik. Kandırılmıştık ya da kendimizi kandırmıştık. Silâhlar orada değildi. Bu sonuçtan her zaman pişmanlık duyuyorum. Bu bilgi yanlıştı, orada silâh yoktu. Ve oradaki üs çatışma amaçlı değildi, ama bize söylenen bu şekilde. Böyle inanarak, istihbarat birimlerinin bize verdiği doğrultuda hareket ettik’’ diye konuşmuş. (AA, 20 Ekim 2009)
Tabiî ki ‘yanılan’ sadece eski ABD Dışişleri Bakanı değil. Bunun gibi onlarca, belki de yüzlerce örnek var. İnsanoğlu yanılır ya da yanıltılabilir. Fakat ‘dünyaya nizam verme’ iddiasında olan yöneticilerin yanılmasının faturasını sadece kendileri değil, milyonlarca kişi ödemek durumunda kalıyor.
Bu noktada asıl iş, Birleşmiş Milletler ya da İslâm Konferansı Teşkilâtı gibi kurum ve kuruluşlara düşüyor. Telâfisi imkânsız hatalara imza atılmaması için baştan tedbirler alınabilmeli. Irak örneğinde olduğu gibi bir ülkeyi ‘yok’ edip, sonra da “Üzgünüz, pişmanız, hata yaptık” diyerek işin içinden çıkmak mümkün mü? Zaten BM’nin kuruluş gayesi de bu değil mi?
Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar sadece ‘güçlü’leri değil de ‘haklı’ları da dinliyor olsa belki de bu yanlışlara imza atılmayacak. Meselâ, Irak konusunda pek çok ülkede sivil toplum kuruluşları ABD’ye itiraz etti. “Yanlış yapıyorsunuz, hataya düşmeyin” diye seslerini duyurmak istediler. Fakat yanlış istihbarata sarılan ABD; hem Irak’ı mahvetti, hem de kendisi ve dolayısı ile dünya bedel ödedi.
Keşke, Powell’in pişman olmasından ders alınabilse... Bu güne kadar ders alındığını gösteren bir adım atıldığını görmedik. Irak’ta yanlış yaptıklarını dolaylı da olsa itiraf eden Powell’dan sonra, meselâ Afganistan’da da yanlış yaptıklarını itiraf etmelerini mi bekleyeceğiz? Hatta ve hatta, yanlış yaptıklarını gördükleri halde Irak’tan çekilmeyi niçin birinci gündem maddelerine almazlar?
Hem yanlış yapıp, hem de yaptıkları yanlışta devam etmeleri, inandırıcılıklarını tamamen ortadan kaldırıyor. Daha da kötüsü, bundan sonra yanlış yapmayacaklarına dair bir umut da vermiyorlar. Benzer şekilde İran konusunda da yanlış yapmaya hazır görünüyorlar. Dünyanın gözünün içine baka baka, “İran’ın nükleer silâhı var” diyerek orayı da ‘yok’ etmeyi planladıkları akla geliyor. Bunu söyleyenler nedense “nükleer silâhın kralı” olan İsrail’i görmüyor, duymuyor.
Nükleer silâhların imhasına İsrail’den başlansın. Sıra ile Amerika’ya kadar gidilsin. Biz “sulh-u umumî’den, ‘dünya barışı’ndan yanayız. Ama bu barış isimden ve resimden ibaret olmamalı. Yani ‘sözde’ değil, ‘özde barış’ istiyoruz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.