Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kafkaslar’da kaçırılan fırsatlar

Kafkaslar’da kaçırılan fırsatlar

150 yıllık Kafkas direnişinde 25 veya 35 yıllık bir döneme hükmeden Şeyh Şamil’in yeri unutulamaz. Onun kahramanlıklarıyla birlikte onu teslim olmaya iten veya esir alınmaya götüren süreci çok iyi analiz etmeli ve bundan güncel dersler çıkarmalıyız. Şeyh Şamil’in esir alınması bir süreçtir. Bu süreçte en temel mesele gidenin yerine yenisini koyamama yani süreklilik sağlayamamaktır. Bununla birlikte ‘sınırsız bir güce’ sahip olan Çarlık Rusya’sı da bu savaşlardan bitap hale gelmiş ve sonunda Bolşevizmin kucağına düşmüştür. Esasına Almanların da, Rusların da bir hedefi vardır. O hedef de, güneye inerek oradan da Hindistan’a ulaşmak ve uzanmaktır. Almanlar buna B hattı diyorlar. Berlin’den başlayarak Belgrad ve Basra ve Bağdat yoluyla Bombay’a kadar uzanma stratejisi. Rusların da böyle bir planı vardır. Bununla birlikte Türklerin bir kuzey planı hiç olmamıştır. Türkler bütün dikkatlerini Batı cephesine veya istikametine teksif etmişlerdir. Bu bir zafiyettir. Doğu cephesinde adeta Yavuz son sınırı belirlemiştir. Türkler kuzeyi ihmal etmiş lakin kuzey onları ihmal etmemiştir. Kanuni döneminde Devlet-i Aliyye adeta Kazan’ın düşmesine seyirci kalmıştır. Akabinde yine Kırım ilgisizliğimizin kurbanı olmuştur. İkinci Mahmut ve Mustafa Reşid Paşa döneminde ve akabinde de kuzey vizyonu olmadığından dolayı üçüncü Rus dalgasında Kafkaslar’daki ölüm kalım mücadelesine seyirci kalınmıştır. Ele geçen ve geç gelen fırsat değerlendirilememiştir. Safevilerle birlikte Osmanlıların şark vizyonu dumura uğramıştır. Buna paralel olarak bir kuzey vizyonları da ya hiç olmamış ya da eksik olmuştur. Bundan dolayı Rus ve Slav yayılmacılığı karşısında edilgen ve savunma pozisyonunda kalmışlardır. Batı, gerileme günlerinde Osmanlı’yı ‘mes’eletü’l şarkiye’ denilen Doğu sorunu çerçevesinde ve zaviyesinde değerlendirirken, Ruslar da Osmanlı’yı hasta adam mevkiine koymuşlardır. Rusya’nın toprak genişliği ve sırtını Sibirya’ya vermesi ona büyük bir yayılma istidadı vermiştir. Bir de Cengiz Han’dan kalma savaşçı stoku mesabesindeki Don Kazakları ve güneye inişte Gürcü ve Ermenilerin yardımları işlerini kolaylaştırmıştır.
¥
Belki de Osmanlı, Şeyh Şamil’in destansı mücadelesini vaktinde değerlendirebilseydi talih ters dönebilirdi. Kırım Savaşı heba edilmiş ve Osmanlı için Waterloo’dan daha beter olmuştur. Sureta zafer olan bu savaş Osmanlı’yı bitap düşürdüğü gibi Rus yayılmacılığını da önleyememiştir. Hatta önünü açmıştır. Belki Kafkaslıların deyimiyle Kafkas mücadelesinde tabuta çakılan son çivi olmuştur. Bunun nedeni, Osmanlı’nın müttefiki olan Fransızların ve İngilizlerin yanlış bir cephe seçmiş olmalarıdır. Bu cephe Kırım cephesidir. Halbuki, Şeyh Şamil’in teklifi kabul edilseydi savaşın seyri değişebilirdi ve Rus yayılmacılığı engellenir ve Osmanlı’nın yıkılması ya tamamen engellenebilir ya da daha fazla geciktirilebilirdi. Şeyh Şamil’in planı, senkronik yani eşzamanlı bir hareketle Osmanlı (Abdi Paşa) güçleriyle Kafkas güçlerinin Gürcistan üzerinde buluşması ve yukarı Kafkaslar ile Osmanlı arasındaki geçidi açmaları ve tampon ülke olan Gürcistan’a son vermeleriydi. Lakin Osmanlı biraz da müttefiklerin yanlış yönlendirmelerinin etkisiyle hayli geç davranmış ve girilen savaşlarda da başarı gösterilememiş, aksine yenilgiler alınmış ve ardından da mütareke olunca Ruslar rahat bir biçimde ellerini ve kollarını sallayarak Gürcistan üzerindeki tahkimatlarını güçlendirmişlerdir. Gerçekten de demir tavında dövülür kuralı burada uygulanamamış ve büyük bir fırsat heba edilmiştir. Bunun sonucu Kafkaslar’da 150 yıllık mücadele sönmüş ve Osmanlı da 150 yıllık istikrarsızlığın içine yuvarlanmıştır. Arkasında sağlam hedef ve stratejiler olmayan savaşlar kazanılsa dahi kaybedilmiştir. Önemli olan savaşın siyasi hedefler için yararlı bir biçimde tavzif edilmesidir. Celaleddin Harzemşah da nice savaşı kazanmasına rağmen bu savaşlar onu hedefine sevk ve isal edememiştir. Sonuçlarını siyasi alana taşıyamamıştır. Kırım Savaşı sadece Kafkaslar’ın kaybedilmesine değil Osmanlı’nın hazinesinin tam takır olmasına ve ilk saray darbesi veya askeri darbe yaşanmasına da zemin hazırlamıştır. Sultan Abdulaziz’in hesapsız harcamalarına bir de Kırım Savaşı giderleri eklenmiş ve bunun sonucunda Osmanlı’da Mithat Paşa’nın kışkırttığı ilk askeri darbe yaşanmıştır. Daha sonra Hüseyin Avni Paşa ile Mithat Paşa ikilisinin oynadığı rolü cumhuriyet tarihinde bazı paşalar ve erkanı harp ile CHP oynamıştır. Bu anlamda Mithat Paşa CHP’nin atası sayılabilir.
¥
Şamil’i dize getiremeyen I. Nikola’nın gözleri arkada ve açıkta gitse de II. Aleksandr babasının rüyasını ve vasiyetini yerine getirmiştir. Önce Kafkaslar’ı ele geçirmiş ve ardından çok geçmeden 93 harbinde Osmanlı’yı İstanbul önlerine kadar sürmüştür. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’dan sonra imparatorluk ilk defa böyle gaile hatta bir ölüm kalım cenderesi içine yuvarlanmıştır. Lakin Çarlık Rusyasının bu sureta ve zahiri ve parlak zaferlerinin arkasında büyük bir sefalet ve gerilim vardır. Köleliğin kaldırılmasına rağmen Rusya sosyal olarak galeyan ve patlama noktasındadır. 1904 yılında Japonya’ya feci bir surette yenilmiştir. II. Aleksandr’dan sonra II. Nikola ile birlikte Kartal Başlı Romanovlar sülalesi de Osmanlı ile birlikte tarihe karışmıştır. Lakin Çarlığın yerini alan Sovyetler yeni bir evrensel ideolojiyle birlikte Rusya’nın sınırlarını daha ileri noktaya doğru taşımışlardır. Buna mukabil, Jön Türkler ve İttihatçılar imparatorluğun yıkılmasına neden olmuşlar lakin Bolşevikler gibi ne kendilerini ne de imparatorluğu toparlayabilmişlerdir. Bunun nedeni ise cazip ve toparlayıcı bir ideolojiye sahip olamayışlarıdır. Sovyetler kısa bir dönem içinde dünyaya kök söktürürken Türkiye içine kapanan bir ülke olmuştur. Uluslaştırmada ve batılılaşmada model olmuş ama lider olamamıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi