Ekmek, elektrik, su israfı değil, insanın israfı
Ülkede ve dolayısıyla dünyada en ucuz şey insandır. Demokrasiyi göklere kadar medh ü sena edenler dahi asırlarca insanı israf etmişlerdir. Birtakım rejimler, sistemler ise insanı ekonomik bir varlık olarak değerlendirmişlerdir. Halbuki bu insanın yaratılması meleklere izah edilirken halife olarak tarif edilmiştir. Yaratılmış olanların içinde en güzeli, en şereflisi ve en kıymetlisinin insan olduğu, insanı yaratan Allah tarafından bildirilmiştir.
Ayağına giydiği ayakkabı kadar insana önem vermeyen zihinler ve sistemler insanın şerefli yerini hiçbir zaman idrak edemeyeceklerdir. İnsanı saadete götürecek müesseselerin sansüre tabi tutulmadan insana takdimi, onlar için hazırlanmış sanki tahrip bombalarıdır. İnsanın önce biyolojik ihtiyacını giderip, sonra da hakiki hürriyeti takdim etmeyen kimseler ve sistemler insanlığa en büyük darbeyi indirmiş demektir.
Akl-ı selim sahibi olarak şöyle bir etrafınıza bakarsanız, insanlığın saadeti (!) için yapılmış ve yapılmakta olan sosyal yapılanmanın görüntüsü tüyler ürpertmektedir. Deniz kenarlarındaki plajlar, gece hayatındaki bar ve diskolar, masalar üzerindeki oynanan kumarlar, köşe başlarında yapılan beyaz kadın ticaretleri, “aşk yap, çocuk yapma” felsefesinin uygulatıcısı olan doğum kontrol hapları, namusu, iffet ve hayâyı temelden sarsan şehvet tabloları... Ve daha nice nice tuzak ve ağlar... Evet, bütün bunların varlığı, insan varlığına ters düşmüyor mu? Serbestçe hayat süren bu sosyal yapının kolları arasına alınmış insanın akıbetini hiç düşünüyor muyuz? O insanın ekmeğini, suyunu, yolunu, elektriğini, hastanesini, köprüsünü düşünürken, Allah’tan gelen ruhunu da hesaba katıyor muyuz?
Devletler planında ve sistemler önünde bu acı sona terk edilen insanlık, İslam’ın dışında kalan hiçbir şeyle saadete kavuşamayacaktır. 1917 ihtilâlinden 1947 yılına kadar 65 milyon insanın rejim adına öldürüldüğünü de hesaba katarsak durum bir daha katmerleşecektir. Senelerce emek, sermaye, kâr ilişkilerini gündemde tutup “İşçiler, köylüler, emekliler” gibi edebiyat yapan lisan saltanatına sahip kimseler bu insanımızı, yapsa yapsa ancak israflarına alet etmiş olacaklardır.
Madem iyi idi, güzeldi, istikbal vaat ediyordu, niçin komünist ülkelerdeki “komünizm levhası” indirildi? Bunun izahı gayet kolay, insanın fıtratına, tabiatına aykırı olan sistemler bir gün gelip onlar da levhalarını indirmek mecburiyetinde kalacaklardır. Kapitalizmin rahminde büyüyen sosyalizm dünyaya gelse bile geçici olarak oksijen çadırına alınacak ve komünist olmadan ölecektir. Tıpkı Varşova Paktı’na üye olan ülkelerdeki ölüm gibi.
Peki, burada söz konusu olan insan kıyma makinesi sadece komünizm midir? Bu soruya “hayır” cevabını vermekteyiz. Çünkü Yahudi’nin sadece bir koludur o. Kapitalizme yer ayırtmak için bazen komünizmi devre dışı bırakabilir. Senelerce cami kürsülerinden, minber ve mihraplardan komünizm aleyhine konuşmalar yapan vaizler, hatipler, bu görevlerini ifa ederken, kapitalizm yerine yerleşiyordu. Bir taraftan “komünistler Moskova’ya” sloganı atılırken, öbür taraftan kovulacak komünizmin yerine kapitalizmin geleceği hesaba katılmıyordu. Böylece Rusya’ya düşman olayım derken, Amerika’nın, müslümanın mutfağına, yatak odasına, vitrinine girme imkânı sağlanıyordu. O dönemlerde İslam bir bütün olarak anlatılmıyordu. Namazı, haccı, zekâtı, kurbanı olup; siyaseti, iktisadı, hukuku, sosyal yapısı olmayan(!) bir İslam anlatılıyordu. Sonra dünya yüzünde yaşayan Müslümanlar hakiki İslam’la tanıştılar, o İslam’la kaynaştılar ve o İslam’la birbirleri ile kardeş oldular. İşte bu inanç ve amelde olan Müslümanlar hem kapitalizmi ve hem de komünizmi Yahudi’nin iki eli olarak tanıdılar. Onlarsa kendilerinin bir türlü tanınmamasını istiyorlardı. Fakat yüzlerindeki maskeyi Rabbimiz düşürdü. Firasetli bakışlar maske altındaki çehreyi bütün yönleri ile tanıdı.
Her iki düşman güç, dünya insanını ekonomik bir varlık olarak düşündü. Ezdi, istismar etti, kandırdı, zulmetti, öldürdü, evini ocağını bombaladı ve böylece ona en büyük darbeyi indirdi. İslam için verimli olacak insanı, israf ederek verimsiz hale getirmeye sebep oldu. Bir kısmı zulme uğrayarak şehit olurken, diğer bir kısmı ise batıl inancı üzerinde yıkıldı gitti.
Böyle bir son ile yıkılıp gidenler sadece yıkıldı gitti. Çünkü İslam’ın dışında kalan sistemler, tebaasına şehitliği garanti edemezler. Şehitlik başlı başına bir sıfattır.
Netice: İslam’ın dışında kalan her şey batıldır. Batıl namına insana götürülen her şey onu israf etmektir. Bu israfa sebep olanlar ahirette israf ettikleri insanlardan hesaba çekileceklerdir. İnsanı ekonomik varlık olarak değil, yeryüzünün ıslahı ve imarı ile görevli olarak bilenlere, tanıyanlara selam olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.