Hadi artık gülümseyin!
¥ Milyonlarca kişinin öldüğü bir gecenin sabahında, siz yatağınızdan sağ kalktınız…
Hadi hayata gülümseyin!
¥ Milyonlarca kişinin ağrılar içinde hastanelere kaldırıldığı bir gecenin sabahında sapa sağlamsınız…
Hadi hayata gülümseyin!
¥ Dün gece yakınlarınızdan birinin felaket haberini almadınız…
Hadi hayata gülümseyin!
¥ Dün gece yakınlarınızdan biri ölmedi…
Hadi hayata gülümseyin!
¥ Dün gece memleketin herhangi bir yerinde deprem meydana gelmedi, sel oluşmadı…
Hadi hayata gülümseyin!
¥ Ülkeniz işgal edilmedi, mal varlığınıza el konmadı, darbe olmadı…
Hadi hayata gülümseyin!
Mutlu olmak için daha ne bekliyorsunuz?
¥
Kalkın ve yirmibeş saniye kadar aynaya gülümseyin.
Gülümseyebildiğinize de şükredin. Zira gülümseme, yaratılmışlar arasında sadece insana verilmiş bir özelliktir…
İnsan olarak yaratıldığınıza şükredin. (Sakın aynadaki suretinize somurtup “bu suratla hayatta ne yapılabilir ki” diye düşünmeyin)
Yaşadığınıza şükredin…
İnandığınıza şükredin…
Bugün kendinizi küçük bir evren gibi, hatta evrenin merkezi gibi hissedin, güneşin sadece size doğduğunu düşünün.
Bugün başarılı olacağınıza inanın. (Siz inanırsanız çevrenizdekiler de buna inanır ve başarılı olursunuz)…
Unutmayın ki, beyninizde tam 65 trilyon sinir var. Bu potansiyelinizle siz zaten bir mucizesiniz…
Bilin ki siz güçlüklerin üstesinden gelmek için yaratılmışsınız.
Öyleyse bugün bir işe başlamanız gerekiyorsa, hemen başlayın. “Yarın başlarım” derseniz, yarınların sonu hiç gelmez.
Kendinizi iyi hissedin. (Nice yenmez otları “iyi” olduğunu düşünerek, üstelik para vererek yemiyor uyuz?)…
Sonuç almak istiyorsanız hemen eyleme geçin…
Değişmekten ve değişiklikten korkmayın!..
Dün ile meşgul olmayı, ya da yarınlar konusunda kuruntu yapmayı bırakın, siz bugüne bakın, bugünü yaşayın, bugünü kurtarmaya çalışın…
Yaşanmışı anlatmakla vakit kaybetmeyin, içinde bulunduğunuz anı yaşayın...
Sürekli şikâyet edeceğinize, şikâyet ettiğiniz şeyi değiştirin.
¥
Biliyor musunuz nice “işe yaramaz insan”, sırf kendilerine güvendikleri, yere sağlam bastıkları ve hedeflerine kilitlendikleri için, nice zor işin üstesinden geldiler ve dünya çapında isim oldular.
Nepal asıllı ufak-tefek dağcı George Mallory, başlangıçta çekingen, güvensiz, ürkek, utangaç, kendi halinde ufak-tefek bir dağcıydı.
Bir gün Everest Tepesi’ne (dünyanın en yüksek dağı) baktı baktı ve tırmanmaya karar verdi.
Yıllarca çalıştı. Defalarca başarısız tırmanışlar yaptı. Ama yılmadı, yıkılmadı, vaz geçmedi.
Gözü yılan, yüreği yıkılan, vazgeçen ve başarısızlıktan korkan, başarıyı hiçbir zaman yakalayamaz.
En sonunda Mallory dünyanın en yüksek tepesini fethetti…
Geri dönemedi, ama en azından adını ölümsüzleştirdi.
Siz de hayatı fethedebilirsiniz...
Bunun tek şartı hedefini belirlemek ve tırmanmaktan asla vaz geçmemektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.