CHP’lilerle birlikte... Matrak bir gün!.
Dış hatlar o kadar yoğun ki; Ankara’ya ara sıra uğrar vaziyetteyiz.
İşte yine Ankara’dayız... Güzel bir 10 Kasım sabahında, Devlet Demir Yolları’nın “Atatürk Demiryolu Sevdalısı” adlı sergisinin açılışına katılmak nasibi müyesser oldu.
¥
Atatürkçülüğün ne olduğunu anlamış değilim; lâkin teknolojiyi iyi kullanmak, çağın en gelişmiş imkanlarını vatandaşa sunmak filan ise, Genel Müdür Süleyman Karaman iyi bir Atatürkçü.
Öyle bir teknoloji kurmuş ki demiryollarına, müthiş... Oturduğumuz yerden bütün hızlı trenlerin seyrini izledik; hangi tren nerededir, kaç kilometreyle gitmektedir, dahası tren hattını sürekli olarak kontrol eden 4 çarpı 4’lerin pozisyonları nedir...
Hepsini, önümüzdeki ekranlardan milimi milimine takip ettik.
Trenin biri, 252’ye çıkmıştı.
Atatürk yaşasaydı, 252 kilometre sürat yapan trenden zevk alır mıydı?..
Bilmem...
Ben 10 Kasım’da “ileri teknoloji” takibinden zevk aldım, onu bilirim...
¥
Bu mutlulukla, Meclis’e varıp, “açılım” muhabbetine girmek de var...
Kapıdan giriş yaptığımda, Deniz Baykal bağırıyordu:
“Erkeksen açık konuşsana!..”
¥
Erdoğan’ı “erkeklik ispatına” çağırıyor!..
Aklıma geldi; bir Ortadoğu lideri, kendisinin “erkek olup olmadığını” soran bayan gazeteciye ispatta bulunmuştu da... O gazeteci bu ispat biçimini kitabında yansıtmıştı!..
Akla neler geliyor bu 10 Kasım’larda.
Yok hayır; Baykal, Erdoğan’ı “erkeklik ispatına” çağırınca, grup salonunda oturan, ileri yaşlardaki CHP’li bazı bayanların hararetle alkışlamaları tuhafıma gitti!..
Düşündüm: Niye böylesine hararetle alkışladılar ki?!.
¥
Ya, ileri yaşlardaki CHP’li bayanlardan bahsedince...
Bak sen, 10 Kasım’da aklıma gelen bir başka meseleye:
Şu son yerel seçimlerden önce, CHP grup toplantılarına bir dolu “başörtülü” kadın getirilirdi... Biz de o zamanlar, bunların köylerden filan “bedava yemek, bedava yolculuk” eh “üç beş kuruş da harçlık” karşılığında, paketlenerek taşındığını gözler önüne sererdik.
Ve bu tutumun, “Örtü istismarının en berbat yöntemlerinden biri” olduğunu dile getirirdik.
O günlerde inanmayanlar da olurdu bize,
CHP’nin bu kadarını da yapmayacağını söylerlerdi...
Dün baktım, koca grup salonunda başörtülü yok!.. Niye yok?..
Getirmemişler de onun için yok!..
Ufukta seçim yok ya; şimdilik “istismar” lazım değil.
Görün bakın, seçim yaklaşsın kıyıya...
“Taşımalı sistem”e geçmezlerse ne olayım!..
¥
Deniz Baykal’ın konuşması bitmiş, ben “başörtülü” ararken...
Millet dışarı dökülmüş; Önder Sav...
Bizimki!..
Önümüzden geçiyor; şöyle bir koluna dokunup, hal hatır sorduk...
“Mahkemeye niye gelmiyon” makamında bir şeyler diyecekken...
Hızlandı gitti... Kavanoz dipli dünya!..
¥
Biz de gidelim gayri...
CHP’liler iyi bilenmiş...
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, kürsüde “Atatürk’ün anlam ve önemi üzerine” döktürürken, yanından geçtiğim CHP’liler kulisteki ekrandan takip ettikleri Sayın Başkan’a ağza alınmayacak küfürler yağdırıyor.
İçlerinden birine; “Arkasından atıp tutma, gelin yanına gidelim orada söyleyin” dedim. “Boş versene, sana ne, bana ne” yollu karşılıklar aldım.
¥
Genel Kurul’a hakim mevkie çıkmışım... Kürsüde, AK Parti Kahramanmaraş Vekili Avni Doğan var... Fevkalade gürlüyor; “Açılım” meseleleri filan işte...
Avni Bey, muhalefeti Türkiye’nin önünü tıkamakla, “darbecileri” alkışlamakla, “tetikçilik yapmakla” suçluyor.
CHP’nin ağır topu Kemal Anadol ayakta.
MHP’liler daha ziyade “tetikçi” lafına bozuk...
Her iki kanattan, “özür dile” yüklenmeleri var. Avni Doğan geliyor kürsüye; özür dilemiyor... Aksine, 28 Şubat, 27 Nisan darbelerini alkışlayanları işaret ediyor...
Kemal Anadol da, “CHP’de darbecileri alkışlayan bir tek şerefsiz yoktur” makamında bağırıyor... Hani var mı yok mu; bütün millet biliyor da... Darbecileri alkışlayan (Anadol’un tabiriyle) “şerefsizse”; darbeleri yapanlara ne demeli!..
¥
“Tetikçi” meselesine gelince...
Avni Doğan’a birileri “tetikçi” deyince; “Kimin tetikçi olduğunu bu millet biliyor” karşılığını aldı. MHP’liler de, bu “tetikçi” lafını üzerlerine alınca ortalık biraz karıştı... Bir de “CHP ağzıyla konuşuyorsunuz” suçlaması ağırlarına gitmiş MHP’lilerin. E tabii, bundan ağır hakaret mi olur!..
¥
Ya bu CHP’liler de amma işkilli... Kemal Anadol’un rahatsız olduğuna bak... TRT 3’ün spikeri 10 Kasım sabahı “Keyifli bir gün diliyorum” demiş de, “İşte bu böyle bir zihniyet”miş!..
“Hayırlı günler” dilese, Atatürk’ün öldüğü günün hayrı mı olurmuş!..
“İyi günler” dese, böyle bir günün neresi “iyi”ymiş!..
Kelimelere büyüteç tut, öküz altında buzağı ara...
Ve bu kafayla “demokratik açılım”a da “ihanet” de!..
¥
Ya bir de bu “10 Kasım’da genel görüşme mi olur” itirazına takılıyorum.
Hasta bu adamlar; Atatürk “Ruhban” mıydı?..
Ölüm yıl dönümünde dünyadan elimizi eteğimizi çekeceğiz, o gün dünyevi işler konuşulmayacak, tartışılmayacak, alışveriş yapılmayacak, otobüse-trene binilmeyecek, pazardan “hıyar”, köylüden “davar” alınmayacak!..
Atatürk yaşasaydı, bunların alayını oyardı!.. (Bu da amma saçma bir laf!)
¥
Sonracığıma... Samanyolu televizyonunun Ankara Temsilcisi Abdullah Abdülkadiroğlu kardeşimin yazdığı gibi; CHP’lilerin 10 Kasım’larda verdiği en az yüz soru önergesi var, 10 Kasım’larda dünya kadar kanun çıkartıldı... Bu kanunların müzakerelerinde CHP’liler de yer aldı.
Ne yani; “rejim dini” hükümlerince günaha mı girmiş oldu bu CHP’liler!..
Atatürk’ün aziz hatırasına ihanet mi etmiş oldu!.. Git işine!..
¥
Bir de... Amma tuhaf; Avni Doğan, konuşmasında Victor Hugo adlı ünlü Fransız şair ve yazardan alıntılar yaptı diye “hain” ilan edildi CHP’liler tarafından!...
Ey şaşkın gençlik; Victor Hugo solcunun önde gidenlerinden..
İyi laflar da etmiş; “Bir okul fazla yapın, bir hapishane eksiltmiş olursunuz” mesela, hoşuma gider...
Bu adama niye taktılar anlamadım...
Hugo öldüğünde Atatürk henüz dört yaşındaydı!.. Küçük Mustafa o gün ne demiş de, Hugo takmamış!.. Hugo da kaynadı gitti arada... Şu kavanoz dipli dünyada!..
¥
Böyle bir oturum izliyoruz. İçinde bulunduğumuz anlarda CHP’liler pankart açıyor, slogan atıyor...
Çocuk gibiler 10 Kasım’da... Çocuklar gibi şenler!..