Ne Mübarek İnsanlar!
Cemaleddin b. El- Ferec, kısaca İbnu’l Cevzî diye bilinir. Hicri 510 yılında doğduğu sanılmaktadır. Hakkında eser yazmadığı ilim dalı yok gibidir. Kur’an ilimleri, tefsir, hadis, akaid, fıkıh, siyer, zühd, va’z, rical, tarih ve diğer ilim dallarına dair yazdığı 185 eserin adını “Sfatu’s Safve”sinin başına koymuştur. Bunlardan bazıları tek cilt olurken, bazıları onlarca cilttir tabi.
Birgün torununa şöyle söyler: “İşte şu parmaklarımla bin cilt yazdım.”
Zamanına dair ne varsa yazan bu büyük allame, günde dört fasikül yazarmış. Bir fasikül 24 tabaka kağıt, yani 48 sayfa eder. Dört ile çarparsak, 192 büyük boy sayfa eder değil mi? Bizim kitap ebadıyla söylersek, büyük boy 200 sayfa rahatlıkla tutar.
İnanılmaz gibi geliyor değil mi? Bir günde yaklaşık 200 sayfa ilmi yazılar yazıyor. İlmi bir yazı yazmak için kaynak kitaplardan araştırma, inceleme ve gerekli not almaları da bir düşünün. Yani yazacağı konu ile ilgili ayetleri, hadisleri bulma, daha önce yazan alimlerin görüşlerini tesbit, tahlil, tenkit… Bütün bunlar ne kadar zamanını alır diye düşüneceğiz haliyle. Bunlar o zamanda şimdiki gibi bilgisayar teknolojisi ile kolayca elde edilir şeyler değil haliyle. Peki ama bunlar nasıl mümkün olur bir günde?
İşte onların büyüklüğü de burada zaten. Bu gün bizim bilgisayarımızda olan bilgiler, onların hafızalarında ezber larak duruyordu. Her bilgi için kalkıp o kitaptan bu kitaba koşmaz, iki saat kaynak karıştırmazlardı. Bilgisayarın tuşuna basmaya bile gerek yok, onların hafız adlı bilgisayarları tuşsuz çalışırdı.
Günde 200 sayfa yazmak… Eğer biz günde 50 sayfa kitap okuyabilirsek, kendimizi iyi bir okuyucu olarak bahtiyar sayıyoruz. İki konuyu öğrenirsek, iyi bir öğrenci, bir konuyu enine boyuna araştırırsak, alim ve uzman sayıyoruz. Bunu yeterli sayıyıor, her gün böyle yapabilmeyi başarırsak, kendimizle övüneceğiz…
“İrtica” olmasın ama geriye dönelim ve bir bakalım; günde 100 sayfa, 200 sayfa yazmış adamlar. İşte bir mukayese için ölçüler size. Dahası da var; bütün bunları yaparken, haftada bir hatim, geceleri teheccüd, evrad ve ezkar, gündüzleri nafile ibadetler, ders vermeler, va’z ve sohbetlerle ayrıca vakti değerlendirmeler, nurlandırmalar var…
Bütün bunları nasıl yapmışlar? Hangi vakte sığdırmışlar? İşte asıl marifetleri burada. Çok planlı, proğramlı, çok disiplinli bir hayat yaşamışlar. Vakti aziz tutmuş, boş vakit geçirmekten, faydasız meşguliyetten ve serseri yaşamaktan Allah (azze ve celle) a sığınmışlar. Oyun ve eğlence olmayan bir ömür sürdürmüşler. İşlerini severek yaptıkları için oyun ve eğlenceye gerek de duymamışlar zaten.
Onlar evlerinden sadece ders, sohbet, sıla-i rahim, Cuma namazı veya cenaze teşyii için çıkmışlar. Hatta evlerinden medreseye kadar ders vermişler etraflarında yürüyen öğrencilerine. Yemekte geçen zamanlarına acırlarmış… Sevenleri ziyaretine gelseler, hem konuşur, hem de kalem açmak, kağıt kesmek, cilt yapmak gibi sohbete zarar vermeyen işler yaparlarmış zaman kaybetmemek için.
Aynı zamanda yiğit insanlarmış onlar. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlarken sultan, emir, vali, komutan dinlemez, münasip bir dille söylerlermiş diyeceklerini. Sohbetlerini onbinler, yüzbinler dinlermiş. Bu yüzden bazen eziyet ve işkence de görür, evden ve kitaplarıdan sürgün de olurlarmış zaman zaman. Ama bitmezler, tükenmezler, direnir ve devam ederlermiş.
Ey kendim ve kardeşlerim!.. Sevgili ilim yolcuları, geçmişimizin hala yolumuzu aydınlatan yıldızlarını tanıyalım, okuyalım alimlerimizi, eserlerini. Allah (azze ve celle) dostlarını, medeniyet ustalarını iyi okuyalım. Hız alalım onlardan, onları okumalardan. İştahlarımızı alabildiğine açalım ve ilme dalalım. Derin nefes alalım okyanuslara dalmak için. İlgilerimizi uyandıralım. Tembelliği kovalım, vakit öldürmeleri kovalım, faydasız işleri, oyun ve eğlenceleri, boşboğazlıkları kovalım. İlme değer verelim ve her şeyin üstünde tutalım. Zamanın kıymetini bilelim, vakti aziz tutalım, ömrümüzü bereketlendirelim. Ellerimizde kitaplar evrilip çevrilsin. Adam olmak kolay değil. Ama çok tatlı, çok zevkli, çok hoş, çok güzel bir şey… Ama çok da kolay değil. Çalışalım, didinelim, gayret edelim. Cidden isteyen, muhakkak başarır. Herkese girdiği yol hem sevdirilir, hem de kolaylaştırılır ve amacına erdirilir.
Herkes için olduğu gibi bizim için de kurtuluş ve saadet, zamanı iyi kullanarak bilinçli çalışmalardadır. Bunun yolu yordamı bile okumakla, araştırmakladır.
İlim de, alim de mübarektirler bizim medeniyetimizde. Kitap, kalem, kağıt, mürekkep kutsaldır. “yaratan Allah (azze ve celle) ın adıyla okunan” mektepler, mescitler kadar kıymetli ve kutsal mekanlardır. Amacını iyi ayarlamış öğrenciler, camilerdeki abitler ve tekkelerdeki dervişler kadar, hatta daha fazla ibadettedirler. O derece kutsal ve kıymettardırlar. Öğretmenler, sadece öğrencilere değil, bütün bir millete ve insanlığa mürşit ve rehberdirler. Bu yolda olmak, cihadın en kutsalıdır.(Geniş bilgi için bkz. Cemal Nar, Alimin Önderliği, Ukde y. Kahramanmaraş, Nisan 2006)
Kendimizin kıymetini bilelim lütfen. Bilelim ve değerlendirelim.
www.cemalnar.com