Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Devletin zirvesi Kocatepe de ne dedi?

Devletin zirvesi Kocatepe de ne dedi?

Başörtüsünü ülke kalkınmasına engel görenler; başörtüsünü insan hak ve özgürlükleri açısından savunanlar oradaydı. Türban ismine takılıp ortalığı gerenler ve hatta askere davetiye çıkaranlar; ülkenin bu gibi konularla uğraşacak vakti yoktur diyenler hep oradaydı. Cenaze namazı kılmak için gelmişlerdi. Saf saf olmuşlardı. Biraz sonda Diyanet İşleri Başkanı öne geçecek ve cenaze namazını kıldıracaktı.
Vakit geldi ve binlerce ağız tek bir kelime ile ellerini kaldırıp haykırdı: Allah u ekber… Allah en büyüktür. Katından gönderdiği kitap, kitabının içindeki emirler, farzlar, bir özelliği vardı. Talimatlar da en büyüktü. Alternatifleri yoktu. Başörtüsünün de tartışmaya açılması caiz olmayan bir özelliği vardı. Böyle başlandı cenaze namazına.
Şimdi sırada bekleyen bir başka dua devreye giriyordu. Sübhaneke duası. Başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Ana muhalefet partisi başkanı ve diğer yetkililer hep bir ağızdan başladılar dua okumaya:
“Sübhaneke Allahümme: Ey Allahım, seni tesbih ve tenzih ederim. Ey Allahım sen ve senin gönderdiğin kitabın, kitabında bulunan tüm ayetlerin eksik sıfatlardan uzaktır. Senin varlığın, senin sıfatın ve senin fiillerin, emirlerin, farzların noksan sıfatlardan çok, çok uzaktır. Bunların dışında kalan bütün varlıklar eksiktir, hiçbiri mükemmel değildir.
Sübhaneke Allahümme: Ey Allahım. Sen ve katından gönderdiğin hayat kitabımız, hayat tarzımız olan Kur’an’ın, eleştirilmeyen, tenkit edilmeyen, dokunulmazlığı olan bir özelliğe sahiptir.
Ve bi hamdik: Ey Allahım. Seni överek tesbih ederim. Mecbur kaldığım için değil.
Ve tebareke ismüke: Ey Allahım. Senin ismin hayır dolu ve bereketlidir. Senin adına yapılan her iş bereketlidir.
Ve teala ceddük: Senin şanın, azametin pek yücedir. Büyüklük taslayanlar senin yanında pek küçüktür
Ve celle senaük: Seni övmek, seni methetmek ne güzeldir, ne hoştur.
Vela ilahe gayrük: Senden başka hiçbir ilah yoktur. Allahım. Tüm ihtiyaçlarımızı sen giderirsin. çalışmalarımızın karşılığını sen verirsin. Huzur ve sükûnet bahşeden sadece sensin. Bizi tüm kötülüklerden ancak sen korursun. Sadece ve sadece sana ibadet ederim…
Ve tek bir ağızdan haykırış: Allahü Ekber. Ve dört defa aynı haykırış: En büyük sensin Allah’ım…
Cenaze namazına iştirak eden devletin zirvesi başta olmak üzere herkes bu itirafı yaptı.
Namazın içindeki bu sözler, bu mütevazı sesler, namazın dışında başka bir şekil almaktadır. O da inkâr, alay etmek, tehlike görmek.
“Bu ne biçin çelişki, bu ne biçim tenakuz Ya Rabbi? Bizleri bu hale kimler getirdi Allahım. Sana ellerini kaldıran ve dua eden… Sana sığınan ve katından gönderdiğin kitabını hayat tarzı olarak itiraf eden insanlar, namazın bitiminde nasıl düşman oluyorlar söylediklerine? Vitir namazının kılarken: Ve netrüku menzyefcüruk diyen kulların:
“Allahım İslâm kaynaklı olmayan ne var ne yok hepsini terk ediyorum diyoruz. İslâm kaynaklı olmayan her şeyi hayatımızdan, evimizden, çevremizden söker atarız diyoruz. Küfür, şirk, nifak kaynaklı ne varsa onları terk edeceğiz diyoruz. Namazdan çıkınca hayatımız ile namaz içindeki sözlerimiz birbirleri ile adeta savaşıyor.
Allahım… Katından gönderdiğin kitabının ayetlerinden herhangi bir kelimesini inkâr edenlerin, herhangi bir hükmünle alay etmenin neticesinin dinden, imandan çıkmak olduğunu yine sen söylüyorsun. Ve sen her şeyi tüm ayrıntılarına varıncaya kadar takip ediyorsun. Ellerini kulaklarına kadar kaldırıp “Allahü Ekber” diyen bizler, namazın bitiminde, söylediği söze adeta savaş açıyoruz Allahım. Namazın içinde Musalaşıp, namazın dışında ise firavunlaşıyor muyuz Ya Rabbi? Senin katından gelen muhkem farzları hangi asrın müminleri tartışmaya açtı Allahım. Bugün başörtüsü tartışılıyor. Hâlbuki sen ayetlerini göndermiş ve ayetler üzerinde ayrıntılara pek girmezsin. Ne var ki Ya Rabbi başörtüsü ile alakalı emrin, ayrıntısını açıklayan da sensin. Hem kadın kullarının başlarını kapat demişsin ve hem de nasıl kapatılacağını açıklamışsın. Zekât verin diyen de sensin. Ama zekâtın ayrıntısına girmemişsin. Ama başörtüsünün değer ve kıymetinin, Kabenin örtüsünden çok üstün bir şerefe sahip olduğuna inanmaktayız Ya Rabbi. Her şeye rağmen bizleri affet. Ağızlarıyla dahi Allahü Ekber dediği halde, farzlarına karşı acımasız ve amansız savaş açanlara hidayetini lütfet. Sana karşı yüzümüz yok. Ama hiçbir zaman da senden ve affından ümidimizi kaybetmedik Allahım.”


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi