Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Şam’da eksen tartışması

Şam’da eksen tartışması

Esasında, 10 yıllık Türkiye’nin Şam açılımı Türkiye’de eksen kayması tartışmalarına neden oldu. Gerçekten de Suriye’ye açılma Türkiye’nin dış politikasında yepyeni ufuklar açtı ve boyutlar getirdi ve ilişkilerinin istikametini tadil etti. Eksen kayması tartışmalarına neden olan Şam’da, Türkiye’nin gerçekten de ekseninin kayıp kaymadığı masaya yatırıldı. İlginçtir, bu toplantıya Danimarka ev sahipliği yapmış. Ecevit’in siyasi modeli İskandinav ülkeleriydi. Köykent projesi bile oralardan aparma, aktarma ve mülhem bir proje idi. Ecevit’ten sonra İskandinav ülkeleriyle pek ilgilenen

yok gibi. Lakin onlar harıl harıl veya hummalı bir biçimde bizimle ilgileniyorlar. Şam’daki Türkiye’nin geleceği ve eksen kaymasıyla alakalı toplantıya Danimarka ev sahipliği yaparken bu toplantıdan birkaç gün önce de İstanbul’da Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki ilişkileri masaya yatıran bir toplantı organize edilmişti. Ne tesadüf bu toplantının ev sahipliğini de İsveçliler yaptı. Arkasında Amerikalıların olduğu söylense de neticede vitrinde İsveç vardı. Toplantı David Philips’in gözetiminde yapıldı. Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand gibi gazeteciler de katıldı. David Phillips, Amerikan hükümetinin desteğiyle oluşturulan Türk-Ermeni Uzlaştırma Komisyonu (TEUK) başkanı. American Atlantic Council araştırmacısı David Phillips, Amerikan hükümetinin desteğiyle oluşturulan Türk-Ermeni Uzlaştırma Komisyonu (TEUK) Başkanı olarak Ermeni raporu hazırlatmış. Ingmar Karlsson gibi geçmişte Türkiye’de görev yapan kimi İsveçli diplomatlar Türkiye-Batı ilişkileri üzerine kafa yormuşlar ve bu bağlamda İsveç’in sponsorluğunda bu alana matuf çeşitli toplantılar tertip edilmişti. Karlsson, Şam’da da büyükelçi olarak ülkesini temsil etmiş.
¥
Demek ki Türkiye’nin eksen kayması, esasında Batı-Doğu ilişkilerini kökünden değiştirecek bir etkiye ve kimyaya sahip. Türkiye konum değiştirdiğinde dünyanın siyasi yapısı sil baştan değişecektir. Bundan dolayı da Türkiye’nin eğilimleri ilgili çevrelerce merakla ve bazen de kaygıyla izleniyor. Kimi Yahudi çevreler ve Neoconlar gözleri faltaşı gibi açılmış vaziyette Türkiye’yi izlemeye çalışıyorlar. Bununla birlikte Şam’da görüşlerini paylaşan gazeteci ve akademisyenler Başbakan Erdoğan’ın infial veya refleksleri dışında kaygıya neden olacak bir durum ve değişim olmadığı görüşünde birleşiyorlar. Yani açılımı tabii görüyorlar. En azından el Hayat gazetesinin Yayın Yönetmeni Cihad el Hazin’in gözlemi ve tartışmalardan çıkardığı sonuç bu. Rıdvan es Seyyid’in belirttiği gibi esasında Türkiye bölgede İran ve Bush döneminde ABD’nin hilafına yumuşak güç olarak rol oynuyor. Lakin Hazım Sağiye gibi yazarların imparatorluk dürtüsü veya benzeri makalelerinin de ihsas ettirdiği gibi yumuşak gücün sınırlarını da sorguluyorlar. Yumuşak gücün ulaştığı ufukların taşıp taşmayacağını merak ediyorlar. Tebliğciler Ortadoğu’ya açılmanın mimarlarından birisinin Özal olduğuna ve bu bağlamda AKP’nin Özal’ın mirasını sürdürdüğüne değiniyorlar. Cihad el Hazin’in en Nehar gazetesinde yayınlanan ‘Şam Koltuklarında Avrupa-Türkiye Tartışması’ başlıklı yazısında ilginç gözlem ve tespitler aktarıyor. Bunlardan birisi toplantının Şam’da yapılmış olmasına rağmen yeterli Arap gazeteci ve akademisyen ile temsil edilmemesi. Bu yüzden de İngiliz gazeteci Patrick Seale’e bir şaka yapar ve ‘Toplantıyı sadece Araplardan ikimiz takip ediyoruz’ der. Halbuki, Patrick Seale Arap işleriyle ilgili olsa da Arap değildir ve ayrıca ilgi alanları arasında Türkiye de yoktur.
¥
Türkiye ve Ortadoğu konulu olan toplantıda The Economist dergisinden uzmanlar 2008 yılında Türkiye’nin Arap dünyasına yönelik olarak ihracatının 31 milyar dolara yükseldiğine işaret etmiş ve hatırlatmışlar. Bu, 7 yılda ilişkilerin 7 kat büyümesi anlamına geliyor. Dolayısıyla OECD ülkelerine nazaran Türkiye’nin şarka yönelik olarak ekonomik ilişkileri giderek artıyor. İstanbul’da yapılan 25’inci İSEDAK zirvesinde, İslam ülkeleri arasındaki ticari ilişkilerin hacminin yüzde 16’dan yüzde 29’lara çıkarılması karar ve imza altına alındı. Buna mukabil, Şam’daki Türkiye toplantısında Türkiye’nin 10-15 yıllık öngörülebilir bir sürede AB üyesi olmasının zor olduğu dile getirilmiş.
¥
Rıdvan es Seyyid ise bir yazısında Şimon Peres’in 1990’lı yıllarda kaleme almış olduğu ve İsrail’e yumuşak güç olmayı teklif eden Yeni Ortadoğu kitabıyla Türkiye’nin Doğu’ya açılmasını ve Ahmet Davudoğlu’nun komşularla pürüzsüz ilişkileri tezini mukayese ediyor. Lakin Türkiye’nin Arap dünyasına açılmasıyla birlikte İsrail’in Araplara açılması bir değil. Netice itibarıyla, Türklerle Araplar daha 100 yıl önce kopmaz bir parça olarak telakki ediliyordu. İsrail’in Araplarla kan akrabalığı olsa da inanç akrabalığı bulunmuyor. Belki zıddiyeti bulunuyor. Bundan dolayı, Şimon Peres’in Yeni Ortadoğu’su ile Paul Salem’in dile getirdiği Ortadoğu’da yeni Türk yüzyılı birbirinden farklı şeyler. Eskilerin tabiriyle kıyas maa’l farık denilen bir durum. Ya da tutarsız bir kıyaslama...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi