Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Açılıma karşı çıkanlar bayramlaşmayı ne yapacaklar?

Açılıma karşı çıkanlar bayramlaşmayı ne yapacaklar?

Hayırlı bayramlar. Bayramlaşma; “ötekini düşünme, anlama, sevme, barışma, dayanışma ve paylaşma” demektir. Müslümanlar kurban kestiklerinde kurban etini sadece kendileri yemez, ihtiyaç sahibi ve muhtaç ailelere dağıtır, dağıttıkları insanların kimliklerine, ırklarına, dillerine, kin ve öfkelerine bakmadan paylaşırlar.
Her Müslüman, kestiği kurbanın etinden ulaşabildiği yerlere kadar dağıtmayı ibadet sayar ve kurbanın amacı da budur. Bu gayenin dışında farklı bir eylem içerisine girenler, kurban kesmek yerine kendilerine et yemek için kesmiş olurlar.
Kurban Bayramı veya Ramazan Bayramı, “ayrışma” değil, “bütünlüktür.” Her iki bayramın bir diğer güzelliği ve özelliği de bayram namazlarıdır. Bayram namazları kılındıktan sonra cami hemen terk edilmez ve tanıdık tanımadık herkes birbiriyle tokalaşır, kucaklaşır, sarılır, hal hatır sorar ve birbirlerine ikramda bulunurlar.
Olur ya, açılıma karşı çıkanlar gibi Türkiye’de huzur ve güven istemeyenlerden de camilere gidenler olabilir. Diyelim ki, büyük kentlerdeki herhangi bir camiye böyleleri gittiler ve bayram namazından sonra cemaatle bayramlaştılar. Normal bir Müslüman’ın içinde; “birlik, beraberlik, sevgi, saygı ve ibadet” duygusu vardır ve bu hislerle hareket eder.
Açılım karşıtlarından biri de bu camilerden birinde namaza gittiyse, çıkınca; “Ben bir Türk’üm, diğer kökenlerden kimsenin elini sıkmam, boşuna bana ilişmeyin” diye anons mu edecek? Veya Kürt kökenli biri; “Ben Kürdüm, Türklerle bayramlaşmam” mı diyecek?
Açılım karşıtlarının Din-i İslam’a karşı inanç değerlerini ölçecek değilim, ama 14 asırdır İslam dini çatısı altında kendisine “Müslüman” hüviyetini layık görmüş ve yakıştırmış her insanın ortak noktası “Müslümanlıktır” ve bu inançla karşısındakine ayet buyruğunda olduğu gibi “Mü’minler kardeştir” gözüyle bakar ve öyle düşünür.
Belki PKK’lı bir teröristin masum babasıyla bir şehidimizin babası birbirlerini tanımadan ve bilmeden el sıkıştı ve kucaklaşıp bayramlaştı. Yine PKK’lı bir teröristin masum annesiyle bir şehidimizin annesi, bayramlaşma sırasında aynı evlerde buluşup sohbet edecek. Demek ki, toplumun hangi kesiminden olursa olsun, pek çok noktada buluşabiliyor ve kaynaşabiliyoruz. Bayramlarımız da bu işe ev sahipliği yapıyor.
Öyleyse bu kavga niye? Kavga derken terörü kastetmiyorum. Siyasilerin, sivil toplum kuruluşlarının, basının veya başka kurum ve kuruluşların arasındaki sözlü çatışma niye? Kimin adına kavga ediyor, kimin adına kamplaşıyor ve kimin adına neyi paylaşamıyorlar?
Türk’üyle, Kürd’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla, Rum’uyla, Ermeni’siyle, Roman’ıyla, Yahudi’siyle öylesine bir arada yaşıyoruz ki, Ankara’daki açılım karşıtları, Türkiye’nin bu fotoğrafını göremeyecek kadar kör ve sağır olabiliyorlar.
İnsan olan insan, yurdumuzun herhangi bir şehrinde, kasabasında, beldesinde ve hatta köylerinde kısa bir gezinti yapar. Şehirdeki herhangi bir apartmana girer, o apartmanda kimlerin oturduğuna bir bakar. Üçüncü katta bir Alevi, beşinci katta bir Sünni, yedinci katta bir Kürt, dokuzuncu katta bir Türk oturuyordur ve bu insanlar birbirleriyle kuzu kuzu geçinip gitmektedir. Komşuluklarında da zerre ihtilaf yoktur.
Öyle köylerimiz var ki, aralarında üç ila beş kilometre mesafe bulunur. Birisi Sünni köyüdür, diğeri Alevi köyü. Birbirlerinin sofralarına otururlar, birbirleriyle selamlaşırlar, alışveriş yaparlar. Alevi köyünün içinden Sünni köyüne yol gider, Sünni köyünün içinden Alevi köyüne. Yolda kalanlar misafir edilir, açlara ekmek aş verilir.
Yüzyıllardır barış içerisinde yaşamış toplumumuzu mevcut açılım karşıtları gibi daha önce de bölmek, parçalamak ve yutmak isteyenler oldu ve başarmışlardı. Ama bu sefer oyuna gelinmeyecektir. Sonuçta kaybedenlerin bütün bir halk; kazananların ise açılımcılar gibi belli rant çevreleri olduğu ciddi faturalarla öğrenilmiş oldu.
Kısacası, açılıma karşı çıkanlar ve kendi siyasi geleceklerinin tehlikeye düşeceğinden korkanlar her türlü faciayı göze alabiliyorlar. Bunlar görmeli ve bilmeli ki; toplumumuz birbiriyle kaynaşmış vaziyettedir. Türkiye’nin bütünlüğü ve büyüklüğü, bayram namazlarında görülür. Allah her türlü beladan ve felaketten bütün bir milletimizi korusun. Amin



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi