Kaostan Beslenenler
Benim evimde kaos yok. Mahallemde de yok. Dün şehre çıktım, gezdim dolaştım, orada da yok. Can sıkıcı haberler var ama, kaos maos yok.
Akşama doğru eve geldim ve gene duramadım, haberler gelince MAB’ı açtım. Hay açmaz olaydım, evin içi kaos doldu!
MAB gözleri fal taşı gibi açılmış, ne kadar “cin gibi” olduğunu kanıtlamak istercesine sağa sola bakarak heyecanla anlatıyor; “işte korkulan olmuş, üniversitelerde kaos olmuş, ülkede kaos varmış, her şey ortadan ikiye çatlamış…”
Görüntülere baktım, üç tane çocuk bir yerde, beş tane de başka bir yerde, karşılıklı bağırıp çağırıyorlar. Onların arka tarafında herkes işinde gücünde…
Hani Siirt miydi, yok Batman mıydı, polis müdürü kendilerine taş atan çocuklara muz alınca herkesle ahbap olmuştu ya, işte aklıma onlar geldi ve “acaba hangi muzır bunlara muz aldı?” diye düşündüm.
Yahu MAB, Allah’ını seversen doğru söyle, bu fikir senden miydi?
Sen bir sinek uçuşunu da “kaos”a çevirerek vermekte mahirsin. Zaten seni dinleyenler “savaş başladı” zannıyla sığınaklara koşmak istemişlerdir her zaman. Takdir etmemek elde değil. Bunu da yapar mısın, yaparsın, korkulur senden!
Seni anlıyoruz, anlayışla karşılıyoruz zaten. İşin gereği sana huzur fazla gelir. Seni huzur sıkar. Huzur ve sen, yan yana gelemezsiniz ki zaten. Sana huzurdan ekmek yok ki.
Sen iflah olmaz bir huzur düşmanısın, bu gidişle ıslah da olmazsın. öyle bir derdimiz de yok zaten. Paranı al, keyfine bak. Sen, tiryakilerine bol bol kaos üret. Alkolik gibi “kaoskolik” olanlar da var ülkede. “Gereksinim karşılamak da bir erdemdir” diyerek kaos üret sen. İşini yapmaya devam et yani.
Bir de rektörler var senin gibi kaostan beslenen.
Hani şu “28 Şubat” lafzı geçince alkışı patlatan rektörler. Kendilerini saklamıyorlar da zaten. Onlar, ne kadar 28 Şubat rektörleri olduklarını bir kez daha ispatladılar. Bağırıp çağırmalarını anlayışla karşılıyoruz onların. Biliyoruz; “Abbas yolcu”.
Dünyaya direk kalmayacaklar ya, onlar da gidecekler. Kendilerini oralara atayanlar gitsinler, beraber iş gördükleri adamlar gitsinler, anlı şanlı “adını gizleyen üst düzey askerî yetkililer”, “demokrasiye balans ayarı yapan” paşalar, “sokaklarda tank yürüten” babayiğitler gitsinler ama siz kalın, olur mu öyle şey sayın rektörler?
Olmaz tabi. Siz de gideceksiniz. Ama “savaşa savaşa” mı gidersiniz, yok “barışa barışa” mı gidersiniz, o da size kalmış. Sizin ne kadar vatansever, pardon yurtsever, bilimsever, halksever, özgürlükçü, laikçi, çağdaş, insancıl, aydınlanmacı, demokrat, (pardon, bu yanlış oldu, sizin için ne önemi var değil mi?) olduğunuza kalmış.
Gideceksiniz tabi. Herhalde birkaç ayınız kalmış rektörlükte. Son bir fırsatınız kalmış yani. İyi değerlendirin bu süreyi. Bak Nur Sertel nasıl becerdi? İyi bir iz bırakın, iyi bağırın çağırın, iyi kavga verin, iyi savaşım verin ve yaklaşan seçimlerde aslan sosyal demokratlardan bir makam koparın. Tuncay’a bırakmayın ortalığı.
Zaten alacakları kaç koltuk kaldı ki?