Zi’l evtad ve Tepeş
Zi’l evtad ve Tepeş birer sıfat. Birisi, Kur’an-ı Kerim’de sanı geçen Firavun’a tekabül etmektedir. Kazıklı demektir. İkinci de Romence veya Latince’dir ve yine kazıklı anlamına gelmektedir. Tepeş genel olarak Vlad Tepeş ile terkip halinde anılmaktadır ve Kazıklı Vlad demektir ve Türkçemizde iştihar etmiş haliyle Kazıklı Voyvoda anlamındadır. Yeni İrem yazısıyla alakalı olarak Kur’an-ı Kerim meal ve tefsirlerini karıştırırken Fecr Suresinde yer alan zi’l evtad üzerinde durdum. Celaleyn tefsirinde Firavun’un Kazıklı Voyvoda gibi hasımlarını veya kurbanlarını çarmıha gerdiği rivayet ediliyor. Öldürmek istediklerini ve kurbanlarını dört kazıya çakan Firavun, onları bu şekilde öldürmektedir. İki elini iki kazığa, iki ayağını da diğer iki kazığa bağlayarak veya çakarak işkenceyle öldürmektedir. Bu haliyle Firavun’un Kazıklı Voyvoda’nın öncü ve seleflerinden olduğu anlaşılmaktadır. Likülli Firavnin Musa denildiği gibi her devrin bir Firavun’u ve Musa’sı ve Kazıklı Voyvoda’sı dahi vardır. Günümüzün Kazıklı Voyvodalarından birisi de Vlad Tepeş gibi mutaassıp bir Hıristiyan olan Bush’dur ve onun Guantanamo ve Ebu Gureyb’de yaptıkları Firavun’un ve Kazıklı Voyvoda’nın yaptıklarıyla birebir uygunluk içindedir. Ve Bush günümüzün Kazıklı Voyvoda’sı veya yeni Vlad’ıdır. Kendilerini Hazreti Mesih’e nispet etmelerine mukabil, Mesih’den fersah fersah uzaktırlar ve onlar esasında Firavun ve Deccal soyludurlar. Bilindiği gibi, Hıristiyanların inancına göre, Roma Valisi Yahudilerin şikayeti üzerine Hazreti İsa’yı çarmıhta işkenceyle öldürmüştür. Bu da gösteriyor ki, çarmıha gerilen İsa ve benzeyenleri iken çarmıha gerenler ise Hazreti İsa karşıtları yani Deccal avene ve taraftarlarıdır. Dolayısıyla Kazıklı Voyvoda ve Bush zahiren Hıristiyan olduklarını iddia etseler de onlar AntiChrist yani Firavun ve Deccal soyludurlar.
•
Vlad III the Impaler Voyvoda III. Vlad Drakula ya da Kazıklı Voyvoda (Rumence: Vlad Tepeş) 1448 1456-1462 yılları arası ve 1476 yıllarında Eflak beyliğinin voyvodası (prens) idi.
Voyvoda III. Vlad düşmanlarını (özellikle esir aldığı Osmanlı askerlerini) kazıklara çakarak işkenceyle öldürmesiyle tarihe geçmiştir. Vidin Beyi Hamza Paşa’yı ve beraberindekileri kazığa vuran kişi de odur. Sonradan Bram Stoker’ın Drakula romanına ve Drakula filmlerine konu olmuştur. Babası Vlad, 1431 yılında Nürnberg’te yapılan bir toplantıyla, kutsal Roma-Germen imparatorluğunu korumak ve Katolik mezhebini yaymak gibi amaçları olan Ejderha Tarikatına kabul edilir. Bu Hıristiyan tarikatın tüm üyelerinin sayısı 24’ü geçmez ve bu üyeler soylu kişilerden oluştuğu için bu tarikata kabul edilmek Vlad için kuşkusuz büyük bir onurdur. Ejderha tarikatının üyelerine ölene kadar boyunlarında taşıyacakları, değerli taşlardan yapılmış ejderha şeklinde birer kolye ve biri yeşil biri siyah iki pelerin verilir. Sanki tarih ötesinden Bush’un batini Kuru Kafa ve Kemikler tarikatını andırmaktadır. Bir nevi İlluminati. Yıllar sonra Vlad ülkesine dönüp tahta geçtiğinde onun Ejderha Tarikatına üye olduğunu bilen az sayıdaki kişi ona Dracul (ejderha) ismini takarlar. Tarikattan habersiz olanlar ise Vlad’ın kalkanındaki ve bastırdığı sikkelerdeki ejderhalara bakarak ona aynı ismi takarlar. Daha sonra Vlad’ın çocukları olduğunda onlara da Dracul’un oğlu anlamına gelen Dracula ismi verilir. Vlad’ın 3 oğlu vardır. En büyükleri ve Vlad Dracul’un en düşkün olduğu oğlu olan Mircea’dır. Ama Mircea tahtta geçirdiği birkaç yıl dışında ülke tarihinde pek de etkili olmamıştır. İkinci oğul ise caniliğiyle tarihe geçecek olan Vlad Dracula’dır. En küçük oğlu ise yakışıklılığıyla hatırlanan Radu Dracula’dır. Vlad Dracula 11 yaşına geldiğinde babasının Osmanlılarla yaptığı bir anlaşmanın kefili olarak kardeşi Radu’yla birlikte Osmanlılara rehin olarak bırakılacak ve hayatının 6 yılını Osmanlı topraklarında geçirecekti.
•
Burada kaldıkları süre boyunca onların birer Prens oldukları göz ardı edilmez ve gerekli olan eğitim iki kardeşe de verilir. Hatta ileride birbirlerine karşı savaşacak olan ve neredeyse aynı yaşlarda olan Vlad ve Fatih Sultan Mehmet beraber eğitim görürler.
6 yıl sonunda Vlad ülkesine döner. Hayatının geri kalanını taht mücadelesi ve Hıristiyanları Türklere karşı birleşmeyi denemekle yani Haçlı seferleri düzenlemeye çalışmakla geçirir. Farklı devrelerde üç kez tahta çıkar ve indirilir. Ve tüm bunların sonunda Vlad Dracula Osmanlılar tarafından yakalanır ya da esrarengiz bir biçimde kendi askerleri veya hizmetçileri tarafından öldürülür, başı gövdesinden ayrılır. Vlad Dracula’yı günümüze taşıyan şey ise caniliği, ülkesi için savaşırken sergilediği dehşettir.
Hepsinin arasında en çok göze batan tutkusu kurbanlarını kazığa oturtmasıdır. (Kazıklı Voyvoda ya da Lord Impaler isimleri buradan gelir) İnsanları asmak ya da kafalarını uçurmak yerine kesinlikle daha acı verici olan bu yöntemi kullanıyordu. Kurbanların çoğu sivri kazıkların üstüne oturtuluyor, bazıları ise karınlarına ya da sırtlarına batacak şekilde kazıkların üzerine bırakılıyorlardı. Dracula isminin Vampirlikle özdeşleştirilmesinin ardında ise ünlü yazar Bram Stoker yatar. Stoker yazdığı romanda Vlad Dracula’yı ölümsüzleştirir ama bunu yaparken Vlad Dracula’ya ait olmayan özellikleri de ona maleder. Stoker ilk Vampir romanı yazan yazar değildir ama şu bir gerçektir ki bu edebiyat türü doruğa Stoker’ın Dracula’sıyla ulaşmıştır. Drakula’nın şatosu olarak bilinen Karpat dağlarındaki Bran Şatosu Veliaht Dominic Von Habsburg’a Romanya’da törenle 26 Mayıs 2006’da geri iade edildi. Romanya 1948 yılında şatoya el koymuştu.
Demek ki Bush gibiler Drakula ve Firavun gibilerin günümüzdeki uzantılarıdırlar. Aralarında zulüm ve azgınlık hattı ve çizgisi vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.