Anlamlı nasihatler...
Ey sevgili dost;
Sükût cahilin örtüsüdür, âlimin ise süsüdür.. Âlim konuştuğu zaman, sükûtunun hikmetinden olduğu anlaşılır.. Cahil konuştuğu zaman, sükûtunun cehlinden olduğu anlaşılır..
Önemli din âlimlerinden Sâdık Solâkzade, kemâle ermenin reçetesini iki cümleyle bakın nasıl sunmuş; “Kelâmın fidde ise sükûtun olsun zeheb.. Kemâl ehli kemâlâtı sükût ile buldu hep”..
Samimiyet, büyük bir meziyettir..
Bu gök kubbe Yûnus’tan daha güzel söz söyleyen şairlere şahit oldu, ama hepsi saman alevi gibi yanıp söndüler, hiçbiri Yûnus gibi taze kalmadı..
Konuşurken düşün; eğer düşünmezsen, konuştuktan sonra kara kara düşünürsün!.. Söz vermek, başka şeyler vermeye hiç benzemez.. Sözünde durmak, randevularına sadık kalmak farzdır.. Allah(cc), İsra suresinde: “Ahitlerinizi yerine getirin” buyuruyor.. Ağzından çıkan sözü yerine getirebilen tek varlık, insandır.. Zira hiçbir hayvan randevu veremez..
Ey kıymetli kardeş;
Fotoğrafını itina ile koruyorsun, hatta çerçeveletip muhafaza altına alıyorsun. Ama fotoğrafın sahibi olan kendini, günahlara karşı neden çerçeveleyip koruma altına almıyorsun?.. Fotoğrafını buruşturup çöpe atmıyorsun ama, o fotoğrafın ait olduğu kendini her gün, günahlarla karıştırıp, buruşturup, niye çöpe atıyorsun!..
Gıybetten, yalandan, suizandan, dedikodudan, kul hakkından, hasetten, ne kadar uzak duruyorsun?..
Her günah, şeytana tabi olmak ve onu sevindirmektir.. Kişinin kendisini şeytana maskara yapmasıdır.. Ruhuna vurduğu büyük bir darbedir ve şeytana esaret zincirlerine yeni bir halka takmaktır.. Tövbe edilmezse ve tövbesi kabul edilmezse, Cehennem’de kendisini yakacak ateşe attığı bir odundur.. Günahlarından tövbe etmeyip devam ve ısrar eden, hakikatte kendisini Cehennem’de yakacak ateşine odun taşımakta ısrar ediyor, demektir.. Her günahta küfre giden bir yol olduğu unutulmamalıdır..
Şeytanı ve nefsini devamlı kuşatma altında tutman gerekir.. Şeytana karşı sadece müdafaa değil, sürekli taarruz halinde olmalısın.. Şeytana yapacağın taarruzda “teheccüd” (gece namazı) ile gece baskınları düzenlemelisin.. Şehvetini kontrol etmeyi mutlaka öğrenmelisin.. Onun seni oynatmasına izin vermemelisin..
Unutma, ayının en hassas yeri burnudur.. Zincirin bir halkası ayının burnuna takıldığında, diğer ucu ayıyı oynatacak bir çocuğun elinde bile olabilir.. Çocuk ayıyı oynatmak istediğinde, zinciri çektiği zaman canı yanan ayı, oynamaya başlar.. Şehvet de, sirkte oynatılan ayı gibi bizi oynatmamalıdır, zincirlerin iki ucu da irademizin elinde olmalıdır.. Kendini şehevi arzuların kölesi ve merkebi haline getirme!.. İçinde kirli duyguların kökleşmesine ve seni esir almasına izin verme!..
Ey Hâlik-i Zülcelal’ın özenerek yarattığı güzel kişi;
En büyük keramet, istikamettir.. Balıklar gibi suda yüzsen, kuşlar gibi havada uçsan, istikametin yoksa, beş para etmezsin!.. Oyuncaklarla, çocuklar meşgul olur.. Duygu ve düşüncelerinin rahmanî mi, şeytanî mi olduğuna dikkat etmelisin!.. Çünkü Allah(cc) şöyle buyurur; “Şeytan, taraftarlarına ilhâm verir.. Şeytanın hezeyanlarını ve ilhâmını hakikatle karıştırmak, büyük bir felâkettir”..
Duygularımızı aklîleştirebilmeli, aklımızı da naklîleştirebilmeliyiz.
Aklîleştiremediğimiz duygularımız ve naklîleştiremediğimiz aklımız, bir parmak bal için bize kilolarca keçiboynuzu çiğnetir, bir çiçeğe ulaşmak için, bize binlerce gülü çiğnetir.. Bir başka ifadeyle de, eşeğin bir tutam ot için uçurumdan yuvarlanması gibi, hayatımızı uçurumlara yuvarlar!.. Hafazanallah, basit bir duygu, kendini kontrol edemeyen insana Allah’ın yasaklarını, kırmızı çizgilerini çiğnetir.. Duygularımızı yalnız tatmin etmeyi değil, terbiye etmeyi de öğrenmeliyiz!..
Ey güzel insan;
Her sözün kalbine, gönlüne girmesine fırsat verme.. İçselleştiremediğin bilgiler, yakanda duran rozet gibidir.. Kötü sözler mahalli iman olan kalbini ne hale getirir, bir düşün!..
Unutma; her sabah dünyaya yeniden gönderiliyorsun.. O zaman; her sabah hayatında taze bir başlangıçtır.. Yeni bir güne başlarken Allah’ın sana olan selâmını duy!.. Her geçen gün ise, kabrine atılan bir adımdır ve ömür binândan düşen bir tuğladır.. Her nefes alıp verişinde bir parçan eksiliyor.. Her nefes, nefsinin son nefesi olabilir.. Nefsinin son nefesinde imanla kabre girmek için, her nefesini son nefes bilmeğe çalış!.. Yattığın zaman ölümü yastığının altında, kalkınca da, karşında bil!.. Fakat şunu da aklından çıkarma; ölümden ancak münafıklar ve kâfirler korkar!.. Mü’minler için ise ölüm, vatanı asliye dönüştür..
Bir misâl daha.. Tembel talebeler, ders yılı sonunun gelmesini istemezler.. Çalışkan talebeler ise, ders yılı sonunu iple çekerler.. Eğer ölüm yokluk, hiçlik olsaydı, ölmekten korkmaya hakkın vardı.. Allahuazimüşşan, “her nefis ölümü tadacaktır” diyor, “her nefis ölmeye mahkûmdur, her nefis yok olacaktır” demiyor!.. Tadımlık olan şeyler geçicidir, kalıcı değildir.. Ölüm tadımlıktır, ondan sonra gelen ebedî hayat ise, doyumluktur.. Doyumluk olan ebedî hayata, tadımlık olan ölümün kapısından girildiğini düşün; bu hakikate binaen, öleceğin için üzülme, mahzun da olma!.. Gençliğinin gitmesinden elem çekme.. Baki bir gençlik seni bekliyor, çünkü!.. Nimetlerin birer birer elinden çıkmasına mahzun olma!.. Her an; “ölümlüyüm, ölümlüyüm” diye haykıran dünya ve yine her an; “ebed, ebed” diye haykıran insanı nasıl doyurabilirdi?.. Mesele ölümse, gülümse, gitsin!..
Ölüm bilinci sana yaşadığın anın değerini ve kıymetini öğretir ki, şimdiyi yaşatmayan iki şeyi de sana tanıtır; dünü ve yarını..
“Şüphesiz ki bugün, hesabı olmayan bir amel günü içindesin!.. Yarın ise, ameli olmayan bir hesap günü içinde olacaksın”.. O yüzden, bugün bol bol hayırlı amel işlemeye bakmalısın!..
Ey Allah’ın kulu;
Abdestini güzel al.. Suyu israf ederek abdest alma ki; bir ibadetinin gerçekleşmesi, israf gibi dinimizin hoş görmediği bir şeyle mümkün olmasın!..
Hz. Ömer, İmam Şamil, Hz. Ali gibi kahraman zatlar, hançerlenince ölüm komasına girdiler.. Kendilerine geldiklerinde ilk sordukları soru; “namazımın vakti geçti mi” oldu..
Ey arkadaş;
Son olarak şunları söyleyeyim ve hasbihâli bitireyim.. Muhbir-i Sâdık Efendimiz; “din nasihattir” buyurmuştur.. Ancak nasihat çok pahalı olmasına rağmen, çoğu zaman ucuza gider..
Altının değerini sarraf, kelâmın değerini erbab anlar..
Erbab olmayan ise sözün kadrinden ne anlar?..