Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Çürük Salatalık

Çürük Salatalık

Hiçbirimiz bu memleketi hazır kucağımızda bulmadık ve hazır bir ülkeye de doğmadık. Birileri bizim için bu ülkeyi hazırladı. İnsan olan insan, en azından bizim için bir şeyler yapanları rahmetle ve saygıyla anmalı, ihya etmeli ve bu topraklara onların sahip çıktığı duygu ve inanç değerleriyle sahip çıkmalıdır.
ülkemizdeki huzur ve barış ortamını bozmak isteyen CHP ve paralelindeki zihniyet sahiplerine bu ülkenin nasıl bugünlere geldiğini ve topraklarımız altında yatan yüz binlerce isimsiz şehidimizin topraklarımıza “aminlerle, dualarla” bekçilik yaptığını hatırlatarak, bir seferberlik hikayesini sunmak istiyorum.
Serçavuş Şevki (Gürbüz) kendi tertipleri gibi, Doğu ve Batı cephelerinde yıllarca birçok harbe katılır. İşgaller, muhacirlikler, ölümler görür. Savaş bittikten sonra harap olmuş, adeta toprağı işleyecek insan kalmamış olan köyünde; çiftçilik ve bir ara da muhtarlık yapar.
Zamanının okumuş insanlarından sayılır. Şu anda ilçe olan köyü, daha sonra gerçekleşen göçlerle şenlenir. Anıları, kitapları ve İstiklal madalyası, oğlu tarafından özenle muhafaza edilmekte. En çok anlattığı anıları, çanakkale ve çanakkale ile ilgili savaşlardır.
ötüken Yayınları’ndan çıkan ve Uygun Ahmet Aker’in kaleme aldığı; “Seferberlik Hikayeleri” kitabından, Bayburtlu Şevki çavuş’un “Yokluk ve açlık günlerinde çürük salatalık hikayesini” bu ülke adına bir şeref levhası olarak sunuyorum:
“Bayburtlu Şevki çavuş’un birliği Erzincan’daki ordugahtan hareket ettiğinde, askerlerin büyük çoğunluğu, çanakkale’nin ismini dahi duymamışlardı. Hazırlıklar yapılırken, bin iki yüz kilometreyi aşkın yol, yaya olarak yürüneceği için; düztabanlar, hasta ve zayıf görülenler, ayrılarak karargahta bırakılmıştı.
Her gün altı saat yürüyüşten sonra kalan zamanda asker istirahat ediyordu. Bu istirahat sırasında; İngiliz ve Fransız’ların; tüm dünyadan topladıkları büyük ve teçhizatlı kalabalık ordularla çanakkale Boğazı’nı geçip, İstanbul’u işgal etmek ve Yunanlılara vermek istedikleri anlatılıyordu askerin arasında.
çok büyük bir kısmı şehit olacak olan bu insanlar, bir an önce çanakkale’ye varıp, düşmana haddini bildirmek için can atıyordu. Haftalar sonra kışın soğuk yüzünü gösterdiği günlerde İzmit civarında Geyve ovasında birliğe üç dört gün istirahat verildi.
Birliğin yiyecek stoku çok az kalmıştı. Asker ovada, bağ ve bahçelerde bulabildiği sebze, meyve ile karnını doyurmak mecburiyetinde kalıyordu. çok geçmeden ovada da yiyecek namına fazla bir şey kalmayacaktı.
İşte bu yokluk ve açlık günlerinde, bir grup asker bozulmaya yüz tutmuş bir bostan bağında, karınlarını doyurmak için salatalık arıyordu. Bu askerlerin arasında olan Şevki çavuş, epeyce aradıktan sonra bulduğu, büyükçe bir salatalığa elini uzatacakken vazgeçti. çünkü iyice çürümüş olan salatalık, el değince dağılıp gidecek hale gelmişti.
Şevki çavuş, diz çökerek ağzını salatalığa yaklaştırdı ve su haline gelmiş salatalığı bir nefeste içti. Ayağa kalktığında, burnundan ve genzinden hissettiği; şiddetli, etkileyici, gülden, karanfilden daha güzel, kendi ifadesiyle hoş bir esans rayihası ile adeta mest oldu. Günlerce hissetti bu kokuyu ve cephede dahi etkisinden kurtulamadı.
Savaşlı günler bittikten sonra, Bayburt’taki köyünde bulunan büyük arazisinin ufacık bir bölümünü bostan bağı yaptı. Burada her sene salatalık yetiştirdi. Onların bir kısmını soğuklar çöküp, kar düşünceye kadar bekletirdi. Kimsenin elinin değmesini istemez, üzerlerini çalı çırpı ile örterek çürümeye yüz tutmuş hale gelmelerini bekler, diz çökerek su içer gibi içer, çanakkale yolundaki çürük salatalığın o unutamadığı büyüleyici güzellikteki kokusunu arar dururdu.
Ne yazık ki, ömrünün sonuna kadar, bütün uğraşılarına rağmen; hasretini çektiği o esrarengiz ve güzel kokuyu bir türlü bulamadığını sık sık anlatırdı yakınlarına Şevki çavuş.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi