Savcılar “312 General Dâvâsı”nı da soracak mı?
Hikâyeyi mutlaka duymuşsunuzdur... İstanbul’un bu kadar modern, çağdaş ve metropol olmadığı, ulaşımın “eşek”ler ve “at”larla yapıldığı eski yıllarda, adamcağızın biri “Eminönü civarı”na gelip, eşeğini bağlamış ve işini görmeye gitmiş... İşini bitirip döndüğünde, bir de bakmış ki, “karakaçanı” yerinde yok... Başlamış aramaya... Şuradadır, buradadır derken, bakmadığı yer kalmamış... Bu arada çok da yorulmuş... Hani, “ayaklarıma kara sular indi” deriz ya, o derece yorulmuş... Artık Gülhane Parkı’nın çimenleri mi, yoksa Sultanahmet Camii’nin civarları mı, oturmuş çimenlerin üzerine... Ehh vücut yorgun ya, şöyle bir uzanayım derken, uyuyup kalmış... Uyandığında bir de bakmış ki, az ilerisindeki bir “bank”ta, bir genç delikanlı ile genç bir kız, sohbet ediyorlar... Delikanlı, belli ki nişanlısı olan genç kızın ellerini avuçlarının içine almış, gözlerine bakıp; “Hayatım” demiş, “Şu an gözlerinde tüm İstanbul’u görüyorum!”
Bizim yorgun vatandaş, hızla kalkmış yerinden, gelmiş delikanlının yanına, eğilmiş kulağına; “Aman iyi bak delikanlı” demiş, “Bak bakalım; gördüğün İstanbul’da benim kayıp karakaçanı da görebiliyon mu?”
3 KOMUTANA DARBE SORGUSU
Önceki günkü gazetelerde, “Paşalar ifadeye çağrıldı!.. Paşalar darbe plânlarının hesabını verecek!.. 3 eski kuvvet komutanına darbe sorgusu” başlıklarını okuyunca, yukarıdaki hikâye geliverdi aklıma...
Bu hikâyeyi niye hatırladığıma geçmeden önce, kısaca olayı aktarayım.
Efendim, olay şu:
26 Mart 2009’da mahkeme tarafından kabul edilen “İkinci Ergenekon İddianamesi”nde yer alan “darbe planları”nda ismi geçen emekli kuvvet komutanları, sivil savcılık tarafından ifade vermeye çağrıldı. İkametgâhlarına tebligat gönderilen eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına’nın hafta sonuna kadar Beşiktaş’taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ‘şüpheli’ sıfatıyla sorgulanması bekleniyor.
Kuvvet komutanları, emekli Oramiral Özden Örnek’in darbe günlüklerinde isimlerinin geçmesiyle gündeme gelmişti. Komutanların, ikinci Ergenekon davasında da yargılama konusu olan ‘Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven’ isimli darbe planlarında yer aldıkları iddia edilmişti.
Olayı özetle aktardığımıza göre, “olayın geçmişi”nden de kısaca söz edelim.
Darbe planları 2007’de ilk defa Nokta Dergisi’nde yayımlanmıştı. Derginin, 29 Mart - 4 Nisan 2007 tarihli, 22. sayısında “Hayret verici ayrıntılarıyla SARIKIZ ve AYIŞIĞI-2004’te iki darbe atlatmışız” başlığıyla verilen haber, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüğünde yer verdiği, kuvvet komutanlarının yaptığı darbe planlarını gözler önüne sermişti.
Günlükteki 6 Şubat 2004 tarihli notta şu ifadeler vardı: “Sabah doğruca Jandarma Genel Komutanlığı’na gittim ve orada üçümüz buluştuk. Durumu tekrar gözden geçirdik. Jandarma Genel Komutanı hâlâ darbe yapalım diye inat ediyordu.”
İşte bu dönemde “darbe girişimleri”nde bulunan komutanlar, önümüzdeki günlerde ifade verecekler!..
ŞU BİZİM DÂVÂYI DA SORUVERİN!
Ergenekon savcıları, “zanlı”lara sorular sorup, “darbe teşebbüslerinde kimin hangi rolü aldığını” ortaya çıkarmaya çalışacaklar!..
İşte benim, yazının girişinde anlattığım hikâye de bu “soru”larla ilgili...
Hani, “karakaçan”ını kaybeden yorgun adamcağız; “Bak bakalım, kızın gözlerinde benim karakaçanı da görüyon mu?” diye sormuş ya; ben de “Ergenekon savcıları”na seslenmek istiyorum;
“Darbe teşebbüsünde bulunan paşaları hazır karşınıza almışken, şu bizim dâvâyı da soruverin onlara!.. Sorun bakalım, Vakit aleyhine açtıkları 312 General Dâvâsı da darbe metodlarından biri midir?”
Ya da şöyle soralım:
“312 General Dâvâsı, Sarıkız ve Ayışığı kod adlı darbe operasyonlarının bir parçası mıdır?”
Savcı beyler, bu “soru”yu sormalı, kuvvet komutanlarından “açık ve net cevap” almalı ki; “312 General Dâvâsı’nı kimlerin nasıl tezgâhladığını” bilelim...
Biz de bilelim, “Vakit okurları” da bilsin... Bilelim ki; “darbeye giden yol”da en büyük engellerden biri de Vakit olmuştur! “Darbe plânlayanlar” da, “Vakit engeli”ni ortadan kaldırabilmek için, hem de “312 General”i seferber edip “taarruz”a kalkışmışlardır!..
AYTAÇ YALMAN-HİLMİ ÖZKÖK DİYALOĞU
“Komutanların sorgusu”nda madem ki “Özden Örnek’in günlükleri”ndeki notlar esas alınacaktır, o notlarda, “312 General Dâvâsı”yla ilgili “bilgi”ler de vardır.
Meselâ;
Günlük’teki; 15 Kasım 2003 tarihli notlarda; Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün gazetemizde yayınlanan bir yazıya karşı açılan 312 General Dâvâsı üzerinde tartıştıklarına yer veriliyor.
Özden Örnek, Aytaç Yalman’ın Genelkurmay Başkanı ile yaptığı telefon görüşmesinde konunun şöyle geliştiğini aktarıyor:
¥ Aytaç Yalman: “312 kişi “Onbaşı bile olamayacakları general yapıyorlar” diye bir gazetede haber yayınlandığında mahkemelere veriyor ve siz buna katılmıyorsunuz. Herkes bize ‘Acaba Genelkurmay Başkanı AKP partisinden mi, yoksa TSK’dan değil mi’ diye soruyor. Cevap vermekte güçlük çekiyoruz. Neden bizimle beraber siz de mahkemeye vermediniz?”
¥ Hilmi Özkök: “Genelkurmay Başkanı’nın o kadar bir gizemi olsun. Ben sizlerin de, yani kuvvet komutanlarının da vermesini tasvip etmedim. Bir gazetede küçücük bir köşede yer alan bir haber şimdi büyüdü. Tasvip eden var, etmeyen var.”
Bu diyalog da gösteriyor ki;
Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Org. Aytaç Yalman ile dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök arasında, “Vakit’le ilgili dâvâ” konusunda “sert tartışmalar” yaşanmış!..
Yalman, “312 general Vakit’e dâvâ açtı, siz niye açmadınız?” diyerek, adeta hesap sormuş Özkök’ten!..
Bu diyalog, “ast-üst ilişkisi”ndeki ciddiyeti ortaya koyması bakımından hayli çarpıcı!.. Ama, asıl çarpıcı olanı; bu dâvânın, “organize” bir şekilde ve “emir-komuta zinciri” içinde açıldığını gösteriyor olması!..
Hani, demek istiyorum ki;
Gerek Özden Örnek’e, gerek Aytaç Yalman’a bu “diyalog”lar da hatırlatılıp;
“Vakit’e karşı açılan 312 General Dâvâsı organize bir hareket miydi?..
Türkiye’nin en ücra köşelerindeki generaller nasıl ayarlandı, onların dâvâ açması nasıl sağlandı?..
Bu dâvânın açılmasını kim istedi?.. Generallere tek tek kim emir verdi, onlara nasıl ulaştı?.. Vakit gazetesinin adını bile duymayan; bırakın yazısından etkilenmeyi, yazıyı yazan Asım Yenihaber’in adını dahi duymayan generalleri kim organize etti, avukatı kim buldu, mahkemeyi kim ayarladı ki, 312 General Dâvâsı jet hızıyla sonuçlandı?”
Soruları yöneltilemez mi?..
SADECE MUTMAİN OLMAK İÇİN!
Malûm, “312 General Dâvâsı” halen devam ediyor... Ama, dâvânın açılmasından bu yana, bu dâvânın “organize bir hareket” olup olmadığını hep merak ettim.
Gerçi, “Özden Örnek”in günlükleri”ndeki ifadeler, bu dâvânın “darbe operasyonlarının bir parçası” olduğunu gözler önüne seriyor ama, şahsen ben, yine de “mutmain” olmak istiyorum.
Hem de “312 General” tarafından Vakit’e yönelik “taarruz”un gerçek sebebini bilmek istiyorum.
Onun için de, komutanları sorgulayacak “Ergenekon savcıları”ndan rica ediyorum:
“Komutanları hazır karşınıza oturtmuşken, darbe girişimlerini tek tek sorarken, şu bizim dâvâyı da bir soruverin!.. Vakit’e yönelik linç girişimini kim organize etti, kimler kullanıldı ve kimler tetikçilik yaptı, bilmek istiyorum!”
Sorun bakalım;
“Vakit’e linç”in, kim neresinde?..
Zahmet olmazsa, ne olur soruverin!..
=============
Danıştay benzetmeleri
İsviçre’nin “referandum” yapıp da “minareyi yasaklaması”na hiç gerek yoktu, diyorlar; “Danıştay üyelerini davet etselerdi, onlar 5 dakikada yasak kararı alırlardı!”
Danıştay’a “ayrı bir bina” tahsis edilmesine de gerek yok, diyorlar; “Genelkurmay’ın içinde bir birim olarak da çalışabilirler!”
“Çok parti değiştirdiği” için Kubilay Uygun’a kızmaya, hele hele “Fırıldak Kubi” demeye hiç hakkımız yok, diyorlar; “Son 5 yıl içinde Danıştay da çok karar değiştirmedi mi?.. İlk önceleri “Katsayı belirleme yetkisi YÖK’tedir” diyen, şimdi ise YÖK’ün yetkisini hiçe sayan Danıştay değil mi?..”
Doğrusu, bu “argüman”ları dillendirenlere hiçbir şey diyemedim...Bu tekliflerin hemen hepsi de “Danıştay’ın üzerine kitap gibi oturan” makûl teklifler!
Danıştay üyeleri boş yere kızıp da, “Biz hukuka bağlı karar veriyoruz” demesin!.. Kararların “siyasî ve ideolojik” verildiğini söyleyenler, pek de haksız sayılmaz!..
Danıştay üyeleri “kendilerini eleştirenlere” değil de “kendilerinin kararlarına” bir baksalar çok iyi olur!..