Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Telsiz konuşmalarının öncesi yok mu?

Telsiz konuşmalarının öncesi yok mu?

En son yazacağımı en baştan yazayım da, kafalarda “acaba” sorusu oluşmasın... Ben, “ikna” olmadım... Kesinlikle ikna olmadım... Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in dün yaptığı açıklamalar beni hiç ikna etmedi... Tam aksine kafamdaki “soru”lar ve “kuşku”lar daha da arttı... Korg. İsmail Hakkı Pekin’in açıklamalarında öyle “çelişkiler”, öyle “eksiklik”ler vardı ki; insan sormadan edemiyor; dün yapılan toplantı “bilgilendirme” toplantısı mıdır, yoksa kafaları daha da karıştırıp, “bilgilendirmeme” toplantısı mı?.. En önemli soru şu: Açıklama niye “8 Aralık veya 9 Aralık’ta” değil de “11 Aralık’ta” yapıldı?..
KONUŞMALARIN DEŞİFRESİ GECİKMİŞ!
Böyle bir “soru”nun geleceğini tahmin etmiş olmalı ki; Korgeneral Pekin, dünkü toplantıda “akredite gazeteciler”e şöyle demiş;
“Olay 7 Aralık 2009’da meydana gelmesine rağmen bugün açıklama yapmamızın nedenini ifade etmek istiyorum;
Türk Silahlı Kuvvetleri her zaman olduğu gibi bu olayda da öncelikle konuyu inceleyip, araştırıp elde ettiği verileri her yönüyle değerlendirmeyi, müteakip ulaştığı doğru sonuçları kamuoyuna sizler aracılığıyla aktararak bilgilendirmeyi esas almıştır. Kamuoyuna her zaman doğruları söylemeye devam edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Söz konusu saldırının PKK/KONGRA-GEL terör örgütü tarafından yapıldığı açık ve net olarak belirlenmiştir.
Eylemi gerçekleştiren teröristler ile bağlı oldukları terörist grup arasında 8-9 Aralık’taki telsiz konuşmalarındaki seslerin analizi yapıldı... Ses analizlerinin yapılmasında ses bankasından yararlanıldı... Bu da zaman aldı... Bu nedenle analiz işlemi dün öğle saatlerinde tamamlanabildi.”
İşte bu sözler, kuşkularımı arttırdı...
“Neden” diyecek olursanız;
“Korgeneral”in dediği gibi; Tokat Reşadiye’deki saldırı 7 Aralık günü meydana geldi... Genelkurmay’ın açıklaması ise, dün yani 11 Aralık’ta yapıldı!..
Peki, sormak gerekmez mi;
“4 gün niye beklendi?”
Korgeneral Pekin, bu “gecikme”nin sebebini, “telsiz konuşmalarındaki seslerin analiz edilmesi”ne bağlamış!..
Ne olmuş?..
“Deşifre”yi ancak 10 Aralık günü “öğle saatleri”nde tamamlayabilmişler!..
İşte bu, çok enteresan!..
Çünkü, “PKK grubu”nun “olayı üstlendiğini” duyuran açıklaması da “aynı gün öğle saatlerinde” yapılmıştı!..
Yani, “PKK’nın olayı üstlenmesi” ile “Genelkurmay’ın deşifre çalışmalarını bitirmesi” aynı saatlere denk geliyor!..
Merak ediyor insan;
Genelkurmay, “deşifre çalışmalarını tamamlamak” için, “PKK’nın üstlenmesi”ni mi bekledi acaba?..
NİYE HEMEN DUYURULMADI?
Hadi, diyelim ki;
Çalışmalar, gerçekten de “öğle saatlerinde” tamamlanmıştır, peki sormak gerekmez mi; niye “hemen” açıklama yapılmadı da “ertesi gün” beklendi?..
Genelkurmay “çalışma bittiği an”da pekâlâ “yazılı açıklama” yapabilir, “akredite gazetecileri” Karargâh’a çağırabilir ya da çalışmaların neticesini “internet sitesi”ne koyabilirdi!.. Koyabilir, sonra da, her zaman yaptıkları gibi “akredite”lere telefon açıp, “haber” verebilirlerdi!..
Ne yani;
“E-muhtıra” olayında öyle yapmadılar mı?.. Yazdıkları metni “gecenin körü”nde internet sitelerine koyup “malûm gazetecileri” haberdar etmediler mi?..
Şu hâle bakın;
“İlâhî okuyan kız çocukları”nı şikâyet etmek için “gecenin körü”nde açıklama yapıyorlar da, “toplumda infiale yolaçan bir olay” için, neredeyse “24 saat” bekliyorlar!..
Dedim ya;
“Bu açıklama, niye 4 gün sonra?”
Hadi, biraz daha insaflı soralım;
“Niye 24 saat sonra?”
Açıklama, “deşifre çalışmaları bittiği an”da niye yapılmadı?..
Ve niye “PKK’dan” sonra?..
KONUŞMALARIN NESİ DEŞİFRE EDİLDİ?
Şunu da anlayabilmiş değilim:
Saldırı “7 Aralık”ta meydana geldiğine, “PKK’lıların kendi aralarındaki konuşmalar” da “8-9 Aralık”ta gerçekleştiğine göre; bunların “ses analizleri”ni yapmak, olayı “deşifre” etmek niye bu kadar zaman aldı?..
Oysa, dün gazetecilere dağıtılan metinlerdeki “telsiz konuşmaları” gayet açık;
Mesela, 8 Aralık 2009 tarihinde saat 11.19’da yapılan şu konuşmalar;
“Mardin/Mervin - Tokat’ı duydunuz mu?
Mervan - Duyduk
Mardin/Mervin - Şehmuz’tur ha!
Mervan - Takip ettik, iyi oldu zamanında yerinde artık bir eylemdi, peki tekmil aldınız mı?(Eylemi yapan terörist gruptan)
Mardin/Mervin - ... not verdiğimiz zaman çıktılar.
Mervan - Tamam ... Artık bir şey söylemiyoruz, bir iki not vardı, önemli değildi... Bu Hakar ve Metin için...”
Ve 9 Aralık saat 11.22’deki şu konuşma:
“Şehmuz -...?? değerlendiriyorlar.
Mervan -...??
Şehmuz - Ya acil bir istihbaratı değerlendiriyorlar
Mervan - Acil bir istihbaratı mı?
Şehmuz - Doğru doğru.
Mervan -...??
Şehmuz - Doğru.
Mervan -...??
Şehmuz - Reşadiye, Reşadiye.
Mervan -Nasıl!
Şehmuz - Reşadiye.
Mervan - Tamam Reşadiye.
Şehmuz - Sazak karakolu Sazak.
Mervan - Sazak mı?
Şehmuz - Doğru.
Mervan -...??
Şehmuz - Sazak, Sazak Samsun ile başlıyor.
Mervan -...??
Şehmuz - Doğru doğru.
Mervan -...??
Şehmuz - Samsun, Adana, Zonguldak, Adana, Konya karakolu arasında devriye turu atan bir araca arkadaşlar pusuda vuruyorlar. Arkadaş, araç komple imha oluyor, Arkadaşlar üzerine gitmek istiyorlar. Arkadaş burada sivil halktan dolayı arkadaşlar üzerine gidemiyor.”
Siz de merak etmiyor musunuz;
Bu “telsiz konuşmaları”nın “deşifre” edilecek nesi var?..
Konuşmalar gayet net ve açık;
Adamlar “Tokat” diyor, “Reşadiye” diyor, “Sazak Karakolu” diyor!..
Ortada bir “saldırı” olduğuna, bu da Tokat Reşadiye’de yapıldığına, konuşmaların da “PKK’lılara ait” olduğu tesbit edildiğine göre, bunun neresi “deşifre” edildi?.. Dahası, bu deşifre niye “3 gün” sürdü?..
DAHA ÖNCE NİYE DİNLENMEDİ?
Ama, asıl soru şu:
“PKK’lıların telsiz konuşmaları madem ki dinleniyor”du, o halde bu dinleme niye “saldırıdan önce” yapılıp da “7 askerin şehit olması” önlenmedi?..
Atalarımız derler ya;
“Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur!”
“7 asker şehit” olduktan sonra, anaların bağrına “ateş” düştükten sonra, “telsiz konuşmalarını deşifre” ederek bu katliamı yapanın “kim” olduğunu “ispatlamak” bu kadar önemli mi?..
Önemli olan;
O konuşmaları “önceden deşifre etmek” ve “saldırıyı önlemek” değil midir?..
Öyle anlaşılıyor ki;
“Genelkurmay İstihbaratı”nın böyle bir birimi var... Yani, “telsiz konuşmaları”nı dinleyip, “PKK’nın eylemleri”nden haberdar olabiliyorlar!..
Peki, sormak gerekmez mi;
“Eylem sonrası” konuşan bu adamlar, “eylem öncesi”nde hiç konuşmadılar mı?..
Elbette konuşmuşlardır!..
O zaman soralım:
Genelkurmay İstihbaratı bu konuşmaları niye zamanında “deşifre” etmedi de “eylem”e engel olmadı?!?..
Yoksa, o “deşifre”de de mi gecikildi?..
Şimdilik bu kadar...
Ama, sormaya devam edeceğim.
“Kuşku”larım giderilinceye kadar!..
============
Emine Ayna niye yok?
Malûm; Anayasa Mahkemesi’nin kararı, Başkan Haşim Kılıç tarafından dün akşam saatlerinde açıklandı...
Haşim Kılıç, “bazı isimler” saydı ve onlara “5 yıl süreyle siyaset yasağı getirildiğini” açıkladı...
“İki isim” daha saydı; Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk...
Bunların da “milletvekilliklerinin düşürüldüğünü” bildirdi...
Dikkat ettim de; “37 kişilik liste”de Emine Ayna’nın ismi yok... Zaten, A.Yalçınkaya’nın “iddianame”sinde de yoktu...
Oysa Emine Ayna yaptığı açıklamalarla “DTP’nin şahin kanadı”nı temsil eden bir politikacıydı...
O kadar ki; “Çözümün adresi İmralı’dır” diyen odur!..
“Tabanımız diyor ki; siz hâlâ Meclis’te ne yapıyorsunuz, dağa çıkın!” diyen odur!.. Buna rağmen “liste”de yok!..
“Ilımlı”lara siyaset yasağı var, “şahin”lere yok!..
Yargıtay Başsavcısı’nın bir hesabı mı var, bir bildiği mi var?..
Ya da, ortada bir “plân” mı var?..
Bakalım, Emine Ayna’nın kokusu ne zaman çıkacak?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi