M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Trafik de sorunun bir parçası

Trafik de sorunun bir parçası

Trafik deyip geçmeyin!
Ülkede bu kadar sorun varken, bunu gündeme getirilip vaktin ve sütunun meşgul edildiğini düşünenler dahi olabilir. Nitekim, farklı konular işlendiği zaman bu rahatsızlığını dile getiren okuyucularımdan e-postalar alıyorum. Aslında hiçbir sorun, birbirinden bağımsız değildir! Trafik de, bu sorunlar yumağının önemli bir parçası.
Bilmem katılır mısınız?
Trafik kurallarına uymak, insanın diğer hayatını da disipline sokmayı öğretir.
İnsan kendini ne kadar özgür hissederse etsin, bunun bir sınırı olduğunu en iyi öğretenlerin başında gelir trafik. Hatta, insan bu sınırı zorladığı veya tanımadığı zaman, sadece başkalarının hayatını değil, kendi hayatını da tehlikeye attığını bilir ve yaşar.
Eğer bunlar çok küçük yaşlarda öğretilir, yaşatılır ve alışkanlık haline getirilirse, hayatı disipline etmek de kolaylaşacaktır.

***
Sık sık birbirimize dert yanar ve sorarız:
“Ülkemizde trafik kazaları niye bu kadar çok!”
“Savaşta şehit verir gibi, kazalarda can veren insanımız neden fazla!”
Yaralanan, sakat kalan, koltuk değneklerine veya tekerlekli sandalyeye mahkum olan binlerce insanımızı daha ne kadar çoğaltacağız?”
Çoluk çocuğun rızkından keserek aldığımız o güzelim arabaların hasarlarına ödenen paralar yine bizden çıkmıyor mu?
Bütün bunlar, bizim can sermayemiz, kan sermayemiz, mal sermayemiz değil mi?
Bize emanet verilen dini ve milli sermayelerimizi yok etmeye, hoyratça kullanmaya, dikkatsizce harcamaya hakkımız var mı?
Bunun maddi ve manevi vebalini hiç mi düşünmüyoruz?
***
Bizde korkunç bir kuralsızlık var.
Oysa her trafik kuralı, uzun tecrübe ve deneyimler sonucu ortaya çıkarılmıştır. Her kural ihlali, bir tehlike sinyalidir. Trafik kazalarının %90’ının bu ihlallerden ve insanların hatalarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Nedense bu oran batı ülkelerinde tam tersine çok düşüktür.

Neden dersiniz?

1975 yılından beri çeşitli aralıklarla yurt dışında bulunan ve farklı ülkelere gidip gelen biri olarak şahit olduğum sayısız örneklerden bir-iki tanesine işaret etmem cevap için yeterli olacaktır:

Yıllar önce bir Almanya seyahatimde, yaklaşık 5 cm. yükseklikteki kaldırımda yürürken caddeyi kalın çizgilerle karşıdan karşıya kesen yaya geçidine yaklaşmıştım. Arkamda kendi şeridinden gelmekte olan bir aracın hızını kestiğini ve yaya geçidindeki çizgiye yakın durakladığını fark ettim. Hayretle soluma dönüp baktığımda sürücünün beni izlediğini ve yaya geçidinden benim karşıya geçip geçmeyeceğimi beklediğini gördüm. Benim geçebileceğimi düşünmüştü, oysa ben caddeye adımımı bile atmamıştım! Düz yürüyüp yoluma devam edince, onun da hızlanarak yoluna devam ettiğini şaşkınlıkla izledim. Ne ince bir nezaket, ne dikkatli bir kural uygulamasıydı bu, doğrusu şaşırmış, takdir etmiştim!

Aynı konuda dikkatimi çeken başka bir şey de şuydu: Yaya olarak caddeye adımınızı attığınız anda, gelmekte olan araçlar zınk diye durmakta, kesinlikle size yol vermekteydiler ve karşı kaldırıma çıkıncaya kadar da hiçbir araç hareket etmemekteydi! Bu hassasiyet dün böyleydi, bugün de böyle.

Bu kadar hassas uygulanan kurallarla hiç hata yapılır mı?

Ülkemizdeki uygulamalar ve anlayışlarla bu iki örneği alıp mukayese ettiğinizde aradaki farkın ne denli büyük olduğunu üzülerek görüyorsunuz.. Bu ve benzeri trafik kurallarını alışkanlık haline getirip adeta bir yaşam biçimine dönüştüren başta Almanya olmak üzere gelişmiş batı ülkelerinde neden bizdeki kadar ölümlü, yaralanmalı ve hasarlı kazalar olmuyor sorusunun cevabı işte burada yatmaktadır.
Yani, kurallar bilinmekte ve kesinlikle uyulup uygulanmaktadır!
***
Geç de olsa, bizde de trafik yasasında çok köklü değişiklikler yapılıyor, önümüzdeki yıl yeni yasa uygulamaya geçecek. Kurallara uyma ile ilgili yaptırımlarda yenilikler var. Cezalar artırılıyor. Ehliyete el koyma uygulaması yaygınlaştırılıyor.
Şöyle düşünenler çıkabilir:
“Efendim yasak koymakla bir yere varılmaz!”
Bu düşünceye sahip olanlar, acaba hak ve hukuk’u nereye koyup bunu söylüyorlar?
Eğer bir yerde hukuk varsa, mutlaka yasalar çıkacak, kurallar olacaktır.
Suç’un işlendiği yerde, elbette ceza da vardır.
Aksi anlayış, bizi, karışıklığa, kargaşaya, anarşiye sürükler, cinayet ve katliam gibi felaketlere götürür.
***
Hak ve hukuku, adalet ve eşitliği uygulamak için en etkili ve öncelikli yöntem Allah sevgisi ve ahiret korkusunu kalplere yerleştirmektir. İnsan, yaptıklarının sürekli kaydedildiğini ve bunlardan bir gün mutlaka hesaba çekileceğini bilirse, kolay kolay hata yapmaz, suç işlemez.
Bu olmuyorsa devletin yasaları ve cezai müeyyideler devreye girer, yani dünyada Allah’la hizaya gelmeyeni Kanun hizaya getirir!
Bir ülkede bu ikisi de tam işlemiyorsa, o ülke anarşi ve felaket yurdu olmaktan kurtulamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi