33 erin hesabı soruldu mu?
Bundan 16 yıl önce Bingöl'de 33 er ve 4 öğretmenin şehit edilmesiyle ilgili tartışmalar yeniden alevleniyor. Söylediklerini tatminkâr bulmasam da emekli Orgeneral Necati Özgen'i takdir ediyorum. Hiç olmazsa cevap verme mecburiyeti duyuyor.
Ancak söyledikleri, yarayı kanatmaktan ve soru işaretlerini çoğaltmaktan başka işe yaramıyor. Geçen akşam Can Dündar'ın karşısındaki celallenmeleri de sorulara cevap olmadı. En başta şunu merak ettim: Hataların en tavizsiz cezalandırıldığı alan askerliktir. Çünkü oradaki hataların karşılığı candır. Görev alanı içinde terörle mücadele tarihimizin en dramatik, en kanlı eylemlerinden biri yaşanmış bir komutan nasıl terfi eder? Sanki mükafat verilir gibi orgeneral yapılır? Özgen'in durumu bile 33 erin hayatına mal olan hadisenin hesabının sorulmadığını göstermeye yetiyor.
Özgen konuştukça batıyor. Saldırının yaşandığı günlerde iddia edildiği gibi ateşkes bulunmadığını, saldırılar ve karşılığında operasyonların aralıksız devam ettiğini ileri sürüyor. 'Özrü kabahatinden büyük' durumu. Ateşkes olsa belki hafifletici sebep olarak değerlendirilebilirdi. Hem ateşkes yok hem de gariban erleri açık hedef olarak yola çıkarıyorsunuz. Askerlik yapan herkes bilir ki toplanma bölgeleri askerin güvenli nakli için bir tedbirdir. Kendi imkânlarıyla terörün tuzağına düşeceğinden endişe edilen erler, belirli bölgelerde bir araya getirilerek konvoylar halinde koruma eşliğinde intikal sağlanırdı. 50 asker bu amaçla toplanmış ama açık ve büyük hedef olarak terör örgütüne sanki servis yapılmış. 93 ortamında böyle bir 'ihmal' nasıl yapılabilmiştir? Hadi yapıldı, neden hesabı sorulmadı? Bırakın ihmali, ihanet ettiği ileri sürülen sivil şoförlerin bile izi sürülmemiş. Özgen öyle söylüyor ve bunları çok doğal karşılar tarzda konuşuyor.
Özgen, eylemi 300-400 kişilik bir grubun gerçekleştirdiğini de ileri sürüyor. Bölgede operasyonlar devam ederken 400 kişiden oluşan terörist grupla ilgili nasıl hiç istihbarat alınamamış? Özgen yine kendi doğallığı içinde "Bu böyledir, bazen onlar sizin etrafınızda dolanır, bazen siz onların" gibi cümleler kuruyor. Neresinden tutsanız elinizde kalacak ifadeler. Emekli General Özgen'in en sık başvurduğu mazeret ise 'Malatya'. Ne zaman başı sıkışsa 'o Malatya'nın göreviydi' deyip sıyrılmaya çalışıyor. Malatya başka bir ülkenin sınırları içinde ve oranın ordusu başka bir genelkurmay tarafından mı yönetiliyor? Malatya deyince akan sular duruyor, 'ha tamam o zaman' deyip susmamızı bekliyorlar. Özgen'in çok başvurduğu diğer savuşturma cümlesi de "sorumlular yargılandı" Genelkurmay açıklamalarında da benzer ifadeler yer alıyor: Yargı süreci tamamlanmış bir olay. Yargılandı da ne oldu? Orasını karıştırmayın!
Hunhar saldırının aydınlatılması pek çok açıdan önemli. En başta şehit kanlarının yerde kalmadığı cümle âleme gösterilir. Şehit yakınlarının ve gazilerin acısı bir nebze dindirilmiş olur. Ölmek değil, önemsenmemek acıtır canlarını. Hele hele ihmal ya da Allah korusun ihanet hepten can evlerinden vurur. Bu şüphenin zihinleri kemirmemesi için herkesi tatmin edecek bir şeffaf soruşturma gerekiyor. Özgen'in cümlelerinde vücut bulan 'olur böyle vakalar' yaklaşımı devlet ciddiyetiyle de bağdaşmıyor, hukuk devletiyle de. 33 erin hesabı sorulursa Reşadiye'lerde aynı senaryoyu seyretmek zorunda kalmayız. Not: Malatya dün akşam kendini savundu ve topu Elazığ'a attı. Bu arada ilginç bir tabir de kullandı: Sorumluluğu olanlar belli ama suç bulunamadı. Özetle, ortada 33 şehit var; onları koruması gerekenler görevlerini yapmamış; sorumlular var ama suç olmadığı için ceza da yok. 'Sorumlular' konuştukça kafalar daha çok karışacak gibi görünüyor.