Liste savaşları
12 Haziran'daki seçimler için en önemli dönemeçlerden biri geçildi. Partiler adaylarını belirleyerek Yüksek Seçim Kurulu'na teslim etti. İpi göğüsleyenler ve liste dışı kalanlarla ilgili tartışmalar biraz devam eder.
Ardından kampanyalar başlar ve 13 Haziran sabahı beklenmeye başlanır. Listelere bakıldığında parti içi dengelerle, taze kan ihtiyacı arasında orta yol bulunma gayreti göze çarpıyor.
AK Parti'de Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan uzun yıllardır kendine eşlik eden iskelet kadroyu bozmadan kan değişimi yapmaya çalışıyor. Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki çalışma arkadaşları iskeletin omurgası. Herkesin oyuna girebileceği düşüncesini sağlayarak yedek kulübesini diri tutmayı ve teşkilatı motive etmeyi düşünüyor. 335 milletvekilinden 167'sini listelere almayarak nadasa bıraktı. Bu, hemen hemen aynı sayıda yeni milletvekili demek. Siyaset bir anlamda ikbal mesleği; önü açık olursa insanlar tabanda çalışmaya, angarya yüklenmeye ikna oluyor. Erdoğan kendisi dâhil herkesin 3. dönemin sonunda mola vereceği sözüyle tepkileri minimize ediyor. Zaten iktidara gelmesi kuvvetle muhtemel partide küskünlüğe pek rastlanmaz. Ancak aşiret mensupları filan tepki koyup bağımsız seçilmeyi dener. Onun dışında 'iktidarın nimetleri' liste dışı kalanların kırık kalbini kolaylıkla tedavi eder.
Yeni CHP vaadiyle işbaşına gelen Kemal Kılıçdaroğlu, henüz proje ve ideolojide bunu başaramadı. Seçimler vesilesiyle kadroları yenileyerek işe başlayacak. Partide hizipleri bitirecek tasfiye operasyonu bekleniyordu. Ancak en azından belirli isimlere sus payı verileceği sanılıyordu. Listelerdeki ayıklama tahminlerden daha radikal çıktı. 101 vekilden 72'si liste dışında kaldı. Sorun, kadro yenileme harekâtının yegâne motivasyonu olarak tasfiye gerçeğinin önümüzde durması. Yeni projelerle halkla aradaki buzları eritecek isimler maalesef yok. Yerine Ergenekon davasının üç sanığı etrafında dönen tartışma var. Sanıklardan bir kısmını alıp diğerlerini almamak akıllıca. Tartışmanın ekseni oraya kaydı. Siyasî ahlak açısından ise Ergenekon sanıklarını Meclis'e taşımayı doğru bulmuyorum. Parlamentoyu ortadan kaldırmakla suçlanan ve haklarında mahkeme süren sanıkları o müesseseye taşımak savunulamaz. İsnat edilen suç alelade bir şey değil: Parlamentoyu ortadan kaldırmak. Suçları ispat olunmamış ama kuvvetli suç şüphesi var. Tacizden yargılanan birini anaokuluna tayin eder misiniz? CHP'nin ikinci hayal kırıklığı Güneydoğu'da beklenen hamleyi yapmaması. Diyarbakır birinci sıra adayı eski DYP'li Salih Sümer. Eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun İstanbul'a taşınması mağlubiyetin kabulü anlamına geliyor. Bu profil düşüklüğü iddia edildiği gibi BDP'yle zimmi anlaşma gereği ise CHP büyük yara alır. Çok iddialı olduğu sahil kesimlerindeki muhalif oyları MHP'ye kaptırır. MHP ikinci parti yarışına ortak hale gelebilir. Son söz olarak 'sadece eski DYP'lileri almakla birlikte sağa göz kırpan bir liste' diyebiliriz.
MHP liste sancısını en az yaşayacak parti diyebiliriz. İdeolojik bağımlılık, lideri eleştirmeyi mümkün kılmıyor. Fakat sessizlik seçim çalışmalarına doğrudan etki edebilir. 'Parti eski tabanıyla barışabilir mi?' beklentisi boşa çıktı; Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin eski düşmanlarıyla barışmasına dönüştü. Partiye sonradan gelip koltuk dolduran bürokratlar zümresine emekli General Engin Alan da katılmış oldu. Balyoz Darbe Davası sanığı olmasının yanında, başörtüsüyle ilgili negatif tavrı, Alan'ın teşkilatta hazmını zorlaştıracak. MHP tabanındaki bayanların çoğunluğu başörtülüdür, olmayan da keskin savunucudur. Engin Alan'ın bu konudaki sabıkası rakiplere malzeme, tabana ise kırgınlık vesilesi olacak. MHP de bazı illerde eski DYP'lilere yer açtı. Büyük şehirlerde araya kaynasa bile az vekil çıkaran yerlerde bu tepeden inme hali göze batar. Yerel teşkilat; "Çorbayı başkası içecekse biz niye tekkeyi bekliyoruz?" düşüncesine kapılır.
Partiler liste sancılarını kapatabilecek güçlü kampanyalar yaparsa sorunlar aşılır. Bir de 13 Haziran'da başarısızlık olursa hesap soran çok olur.