Siz destek oldukça, Vakit’in sesi daha güçlü çıkacaktır
Vakit’in yayın politikası hakkında hemen herkes çok şey söyleyebilir... Kimi, “Vakit yüreğimizi soğutuyor” derken, kimi de “sert, incitici ve acımasız” olduğumuzu iddia edebilir... Ama, hiç kimse, bu gazetenin, “yerli” olduğunu, “bu ülkenin mayası”nı taşıdığını inkâr edemez... Bu gazete, “bu toprakların ürünü”dür... Hemen her zaman söylediğimiz gibi; bu gazetenin arkasında “yabancı sermaye” yoktur... Bu gazetenin arkasında, “yabancı mahfillerin Türkiye’ye yönelik projeleri” yoktur... Bu gazetenin arkasında, yine her zaman söylediğimiz gibi; “holding”ler yoktur, “banka”lar yoktur ve hatta bir “bakkal dükkânı” bile yoktur... İşte bu yüzdendir ki; bu gazete “denge hesapları” yapmaz, “bağımsızlık, bağlantısızlık ve güdümsüzlük” şiarı gereği; “haksız”ların ve “zalim”lerin karşısında bir cengâver, “haklı” ve “mazlum”ların yanında ise “pes etmez bir avukat”tır!..
Bu gazete; “Hak”, “Haklı”, ve “Halk”ın yanındadır... Bu gazete, “bu ülke”nin ve “bu millet”in sesidir!..
Gerek bu ülkeye, gerek bu ülkenin insanlarına yönelik herhangi bir “plân” veya “eylem” olduğunda, “uyarı” görevini yapanların başında bu gazete gelir...
“OYUNA GELME TÜRKİYE” DEDİK, ÇÜNKÜ!
“Apo’nun hücresindeki küçülme” bahane edilerek başlayan “sokak gösterileri”nin; Anayasa Mahkemesi’nin DTP hakkında verdiği kapatma kararından sonra tırmanmaya yüz tutması, “durumdan vazife çıkaran birileri”nin veya onların yönlendirip kullandığı “piyon”ların Türkiye’yi yangın yerine çevirmek istemesi üzerine, “ilk ciddi uyarı”yı Vakit yaptı.
Malûm, 16 Aralık Çarşamba günkü Vakit’in manşetinde, “Oyuna gelme Türkiye” başlığı vardı...
İşte bu başlıkla, halkımızı “provokasyona gelmemesi” için uyardık ve “uyanık” olmaya çağırdık.
Çünkü biz, hem “ülke”mizi, hem de “millet”imizi çok seviyor, bizleri “birbirimize düşürmek” isteyen “odak”ları da çok iyi biliyoruz... “Ücretli figüran”ları da çok iyi biliyoruz, “kullanılmaya teşne tetikçileri” de; milletin “dil”inden ve “dini”nden uzak “darbe plânlamacıları”nı ise, herhalde bilmeyen yoktur...
BU GAZETE, TÜM DARBELERE KARŞIDIR!
Biraz önce dediğimiz gibi;
Bu ülkeyi ve bu milleti çok sevdiğimiz için, “darbe”lere de, “darbeci”lere de, onlara “yardım ve yataklık” eden “medya”ya da hep karşı çıktık... Sesimizin çıktığı, gücümüzün yettiği kadar, hem de çeşitli “bedel”ler ödemeyi de göze alarak “cuntacı”ları “deşifre” etmeye çalıştık!..
Bazılarının yaptığı gibi, “sadece 12 Eylül cuntası” ve cuntabaşı Kenan Evren’e değil, 27 Mayıs Darbesi’ne de karşı çıktık, 12 Mart Muhtırası’na da...
Adına “Postmodern Darbe” denilen “28 Şubat cuntacıları”na karşı, hem de “yalnız başımıza kalma” pahasına nasıl bir “dik duruş” sergilediğimizi hemen herkes bilir!..
Öyle sanıyoruz ki;
“Kılavuzları Marksist Faik Bulut” ve “Bellendiniz Paşa” başlıkları hâlâ hafızalardadır... Ve tabiî; 28 Şubat sürecinde “BÇG’nin mimarı” olarak bilinen Güven Erkaya’nın ölümünün ertesi günü attığımız “Hakkımızı helâl etmiyoruz” başlığı da; değil hafızalara, herhalde tarihe kazınmıştır!..
Unutulmamalı ki; “27 Nisan e-muhtırası”na karşı en sert tepkiyi gösteren gazetelerden biri de Vakit’tir!..
Şunu demeye çalışıyoruz;
“Darbecilerin süngülerinin düşmeye başladığı” dönemlerde hemen herkes “demokrat”, hemen herkes “cunta karşıtı” veya “özgürlükçü” kesilebilir... Ama bu gazete; “cuntacıların gücü zirvede” iken onlarla mücadele etti, “özgürlük”leri savundu!..
Hem de, “sağanak yağmur” gibi yağan “dâvâ bombardımanı”na, “baskı ve silâhlı baskın”lara, “gözaltı”lara ve en önemlisi de “yargısız infaz” ve “ekonomik linç girişimleri”ne rağmen!..
En başta dedik ya;
Bu gazete hakkında, hemen herkes, her şeyi söyleyebilir ama asla “darbeleri ve darbecileri savunduğumuzu” söyleyemez!..
Bunu iddia etmek için ya “zırcahil” olmak, ya da Vakit’in haber ve yorumlarını “amuda kalkmış olarak” okumak gerekir!.. “Akıl ve mantık sahibi” hiçbir kişi, hele de bu konuda “iddia”da bulunamaz... Bulunursa da; “müfteri” olur!..
BAŞBUĞ’A YÖNELİK SERT ELEŞTİRİLER
Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim, geçen haftanın en çok tartışılan olayına... Geçen haftanın en çok tartışılan olayı, hiç şüphesiz ki, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un Trabzon’da, “Oruç Reis Firkateyni”nde düzenlediği basın toplantısıydı.
Org. Başbuğ, bu toplantıyı “deniz”de düzenlemeyi “özellikle” tercih ettiğini söyleyince, bütün dikkatler, ister istemez “Denizci askerler”e yöneldi... Öyle ya; “deşifre” edilen bütün “darbe plânları”nın arkasında “Denizci subaylar” vardı... Org. Başbuğ, bu toplantıyı “Özellikle Deniz”den yapmakla, bir anlamda “Denizcilerin arkasında” olduğunu gösteriyor, onları “sorgulayan” ve “yargılayan” savcı ve hakimlere de “üstü kapalı tehditler” savuruyordu.
Org. İlker Başbuğ’un, “askerlik harici her konuya değinmesi” ve bu arada “ortak değerler”den söz etmesi; malûmlarınız olduğu üzre, “STK temsilcileri”nin yoğun tepkisine yol açtı...
Vakit, gerek bu tepkileri, gerek kendi tavrını, “sürmanşet”ten şu başlıklarla duyurdu:
“Askerliği teğet geçti”
“Ortak değerden söz edene bak!”
Öyle ya; ASDER Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın dediği gibi; “toplumun yarıdan fazlası kıyafetleri sebebiyle kışlaya giremezken” Org. Başbuğ’un “ortak değer”den söz etmesinin hiçbir gerçekçi yanı yoktu.
Ve;
“Başbuğ haddini bilsin” şeklindeki dünkü başlığımız... Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik öyle diyordu;
“Silâhlı memur da olsa; kimse yargıya, hükümete ve medyaya muhtıra veremez! Devlet memurları hadlerini bilmek zorundadır!”
NİYE “SİNE-İ MECLİS” DEDİK?
Vakit, geçen hafta, sadece “uyarı” görevini yapmakla kalmayıp, “tansiyonun düşmesi” için de elinden gelen çabayı gösterdi... “Sine-i millete dönme” kararı alan DTP’lilerin, Diyarbakır’daki “gözlem ve istişare”lerinin ardından “Meclis’e dönme” kararı vermelerini, herhangi bir “kışkırtma”ya vesile olmamak için, “Sine-i Meclis” başlığıyla verdik... Diğer bazı gazeteler gibi, biz de “Talimat Apo’dan” veya “Emir İmralı’dan” başlıklarını kullanabilirdik ama “öyle olduğunu bile bile”, bu durumu öne çıkarmadık... Çünkü, böyle “kritik günler”de böyle “kışkırtıcı” başlıklar atmak, “siyasî tansiyon”u daha da yükseltir, bu da ülkeye zarar verir!..
Haa, “Meclis’e dönüş talimatı”nın Apo’dan geldiği gerçeğini örtbas mı ettik, görmezden mi geldik?.. Elbette hayır... O başlığı da kullandık ama öne çıkarmadık!.. Çünkü biz, bu ülkenin “huzur ve istikrar”a ihtiyacı olduğunu, devam edecek “gerilim” ortamının birilerinin ekmeğine yağ süreceğini görüyor ve insanımızın oyuna gelmesini istemiyoruz!..
SÖZ TV’YE TEŞEKKÜRLER!
Kaldı ki; gerek “sokak gösterileri”ne karşı gösterdiğimiz “duyarlı” tavır, gerek DTP’lilerin “Meclis’e dönmeleri” üzerine sergilediğimiz olumlu bakış, “Kürt vatandaşlarımız” da dahil, “kamuoyu”ndan büyük takdir gördü...
Bu arada; Vakit’in, “Oyuna gelme Türkiye” başlığını Diyarbakır Söz TV ekranlarına taşıyan ve bunun “örnek duyarlılık” olduğunu söyleyen Diyarbakırlı işadamı Mehmet Ali Altındağ’ın gösterdiği hassasiyete de teşekkürü bir borç biliyoruz.
Sadece bu tavır bile, Diyarbakır halkının, “barış, kardeşlik, huzur ve istikrar” istediğinin önemli bir göstergesidir!..
Biz, “oyuna gelmeme” konusunda M. Ali Altındağ’ın yalnız olmadığını, Diyarbakır başta olmak üzere, Güneydoğu’da yaşayan büyük çoğunluğun aynı hassasiyeti taşıdığına inanıyoruz... M. Ali Altındağ’ın yaptığı, bu hassasiyete tercüman olmaktır.
Bir kere daha tebrik ediyoruz kendisini...
“1+1” KAMPANYAMIZA İLGİ
Bir “tebrik ve teşekkür” de, “duyarlı” okurlarımıza...
Malûm, geçen hafta demiştik ki;
Okurlarına “49 kupon” karşılığında “Osmanlı Padişahları” albümü vermeyi taahhüt eden Vakit, siz değerli okurlarından gelen “yoğun talep” üzerine, geçen hafta “2. kampanya”yı başlattı...
Böylece, “duyamadık, göremedik” diyen okurlarımıza “bir fırsat daha” vermiş olduk.
Ve dedik ki;
“Şimdi görev sizde... Sesinizin daha gür çıkması için, 1+1 kampanyasına siz de katılın!”
Yani, mevcut okurlarımız “bir abone daha” bulsunlar ve “Vakit’in çıtası”nı daha da yükseltsinler!..
İşte bu çağrımıza kulak verip, “1+1 kampanyamız”a katılan okurlarımıza cân-ı gönülden teşekkür ediyoruz... Birçok okurumuz, gerek “abone” olurlarken, gerek “bayi”lerden veya “market”lerden “Vakit”lerini alırlarken; “biri kendime, diğeri fakir komşuma” dediler ki, biz buna bizzat şahit olduk ve oracıkta tebrik ettik kendilerini... Görüyoruz ki, “duyarlı” okuyucularımızın sayısı hayli çok... Bu, “Vakit’in yükselen çıtası”ndan da belli zaten...
Bir kere daha hepinize teşekkür ediyor, bu “ilgi, destek ve dua”larınız devam ettiği sürece, Vakit’in, “daha da ses getirici” yayınlar yapacağını bilmenizi istiyoruz...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...