Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Mevlana ve Deniz Baykal

Mevlana ve Deniz Baykal

Mevlana ile Deniz Baykal’ı aynı satırda zikretmek istemezdim şahsen. Birisi “Mevla”sını bulmuş din büyüklerimizden, diğeri ise zihniyet itibariyle “Mevlaya” inanan ve iman edenlere karşı insafsız ve vicdansızca mücadele eden bir partinin başı.
Baykal’ın “Mevla ve Mevlana” ile aralarında aşılmaz engeller var. Tabii Mevlana’nın engin hoşgörüsünde herkese yer olduğu için onlar da gidip gelebilir. Moğollar Anadolu’yu istila ederken, Konya’ya da girmişler ama Mevlana’nın “Mevla”dan koruma istemesiyle Moğollar Konya’ya zarar vermeden bölgeyi terk etmişlerdir.
Aynı Konya ve Konyalı, ne yazık ki CHP zulmünden kurtulamamış ve Merhum Adnan Menderes’e kadar, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Konyalılar da CHP’lilerin işkencesine maruz kalmıştır. Camilerin ahır yapılması, yakılması yanında, Beyşehir Eşrefoğlu Camii mihrabının altında “hazine” gömülü diye dinamitlenmesine kadar daha neler, neler.
Bir başka örnek: Yine Türkiye’nin her yerinde camilerden çıkan insanların takkeleri toplanırken, Konya’da bu “büyük zaferden (!)” nasibini almıştır. Hem öyle bir takke toplanır ki, Moğollar dahi böyle zulüm yapmamıştır. Şöyle ki; takkeyi caminin içinde giyeceksiniz, kapı önünde giyerseniz, cami yerine kodese giderseniz. Namaz bitti dışarı çıkacaksınız ve takkeyi unutup avluya kadar geldiniz. Takke elinizden alındığı gibi yine sorgu, sual ve dayak için, eviniz ya da işiniz yerine değil, karakola gideceksiniz.
Camiler CHP zihniyetine göre zulmün yapılacağı tek mekân değildir elbet. Geceleri sokak sokak dolaşıp, hangi evde Kur’an okunuyor, hangi evde namaz kılınıyor bir bir tespit edilip, gece baskınları yapılmaktadır. Konya ve Konyalılar bunları çok çekmişlerdir. Yoksa Allah’tan korkan, kuldan utanan ve herhangi bir inanca saygı olan hiç kimse, böyle bir uygulama yapar ve yaptırır mı?
Cami önleri ve avluları yasakların mekânı olmaktan kurtulamadığı gibi yatır ve türbe önleri de aynı akıbete uğramıştır. Türbeleri ziyaret eden insanların başlarındaki takkeler ve kadınların başlarındaki örtüler de toplanmıştır. Gelenekselliğini sürdüren bu din düşmanlığı ve din nefreti, CHP zihniyetinin vazgeçilmezliğidir. Kendileri de pek ala bilmektedir ki, dinle barıştıkları gün, sonları gelmiş ve artık siyasi hayatları bitmiş olacaktır.
Bu sebeple Deniz Baykal, bütün ömrünü Mevlana’nın huzurunda geçirse, hatta bütün CHP’liler Mevlana’nın çağrısına uyarak, bin defa tövbelerini bozup gelseler, Baykal ve avenesinin samimi ve inandırıcı olmaları mümkün değildir. Aldıkları “ah” onlara yeter.
Bir insan nasıl böylesine ikiyüzlü konuşma yapabilir. Soru: “Madem İslâm dini en mükemmel dindir, barış dinidir, Mevlana da bunun temsilcisi ve öncüsüdür, o zaman neden İslâm dinine ve Müslüman ahaliye karşı böylesine acımasız bir nefretle dolular?”
Bir soru daha; “Mevlana Hz.lerinin hoşgörüsünü beğeniyor ve kabul ediyorlar da peki millete ve iktidara yönelik darbecilerle, ihtilalcilerle, çetelerle, mafyalarla neden işbirliği içerisindeler?” Mevlana’nın huzuruna çıkan biri; kendisini “Ergenekoncuların avukatı” ilan edebiliyor ve savunabiliyorsa, bu kişinin hangi sözüne itimat edilebilir?
Mevlana bir “edeb” insanıdır, Mevlana bir “medeniyet” insanıdır, Mevlana bir “usul ve adab” insanıdır. Mevlana’nın huzuruna çıkmak isteyen kişilerin hiç olmazsa bunlardan birine sahip olması gerekir. Baykal “Şeb-i Arus’ta” konuşma yapmadan birkaç saat önce, bütün terbiye sınırlarını aşarak Başbakana “zavallı” ifadesini kullanmıştır.
Tüm terbiye ve nezaket kurallarını çiğneyerek devletin başbakanına; “zavallı” diye hitap eden birinin, Mevlana huzurunda konuşması kadar ayıp bir şey yoktur. Mevlana; “Gel, ne olursan ol, yine gel, bin kere tövbeni bozsan da gel” derken, her fırsatta din düşmanlığı yapanları, Peygamberimizle alay edenleri, İslâm kelimesini duyduklarında şiddetli düşmanlık ve nefret besleyenleri çağırmamıştır. Onun daveti İslâm dinini anlamak isteyenleredir.
Aklıma gelmişken bir örnek vereyim. Mevlana Hz.lerini ilk defa rahmetli Nezihe Araz’dan okumuştum. Nezihe Araz’ın çok genç yaşta saçları tamamen dökülmüştü ve bu yüzden peruk takıyordu. CHP’liler öyle acımasızca iftira atmışlardı ki; “Bilerek ve özellikle peruk takıyor” demişlerdi. Biz ne diyelim; “Haklarından Allah gelsin, hem de en kısa sürede” Amin.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi