“Bu yolun geri dönüşü yok!..”
Bırakın “suikast teşebbüsü” gibi vahim bir iddiayı…
Şu CHP’lilerin, “Önder Sav’ın saçma sapan iddialarına” nasıl sarıldıklarını unuttuk mu?..
Doğan gazetelerine manşet yaptırmalar, genel merkezde, Meclis’te gruplar halinde basın toplantıları düzenlemeler…
“Bu işin altında kalacaksınız” yollu tehditler savurmalar…
•
Baykal’ın ortalığı hangi zırvalarla, nasıl ayağa kaldırdığını,
bir bardak suda ne kasırgalar koparttığını unuttuk mu?..
•
Yok;
Cumhuriyet tarihinin en vahim olayı ile karşı karşıyaymışız!..
Yok;
Ak Parti, CHP genel merkezini dinlettirip kayıtları VAKİT’e göndertmiş!..
Genel Sekreteri Önder Sav’ın “no” yerine “yes” tuşuna bastığı, özel bir tertibatla dinleme olayının filan olmadığı hem Telekom’un hem de Turkcell’in belgeleriyle ispatlandığı halde, susmadı adamlar!..
Aradan neredeyse iki sene geçtiği halde “rüzgârı” devam ediyor tezviratın…
Dikkatinize;
“Basit” bir “dinleme iddiası”ndan bahsediyoruz…
Ortada bir Vali ile bir CHP yöneticisinin “Başbakan ve bakanlar hakkındaki çirkin muhabbeti” …
“Çirkin seçim planları” varken…
Ve böyle bir muhabbetin varlığı, bizzat CHP yönetimi tarafından kabullenilmişken…
Olayın aslını değil de feslini tartıştırdılar haftalarca!..
Ve nasıl sahip çıktılar “zırvalarına” bile!..
•
Şimdilerde “gündemimize oturan” meseleye bakın:
“Başbakan Yardımcısını dinleme” ameliyesine çoktan razı olmuşuz; “Arkasından suikast teşebbüsü çıkmasın” diye dua etmekteyiz.
Meclis Başkanı’nın konutuna ait krokinin, Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, Bakanlara ait özel bilgilerin “O evlerde” ne aradığını tartışmaktayken yeni bilgiler geliyor…
Savcının dosyasında, “araçlardan çıkan iki evrakın” bulunduğu belirtilmekte…
Muvazzaflardan birinin “yutmaya çalıştığı” söylenen Bülent Arınç’ın oturduğu apartmanın isminin yazılı olduğu kâğıt ile üç bakanın oturduğu mekânlara nasıl ulaşılacağına dair kroki.
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir…
Ve son zamanlarda “yarsap zihniyetinin boy hedefi haline getirilen” Adalet Bakanı Sadullah Ergin.
“Tehdit altında olduğu iddia edilenler” listesine üç ilave daha!..
Ve unutmayalım;
Ergenekon sanığı Muzaffer Tekin ve DHKP-cilerle bağlantılar filan da gündemde hayli geniş yer bulmakta.
Ortada, herhangi bir batılı ülkenin aylar boyunca “tek gündem maddesi” olacak kadar vahim iddialar var.
Lâkin, o sıradan “Önder Sav vakasındakinin” yarısına denk bir tempoyla tartışamıyoruz bunları!..
Ve ne hazindir ki;
bazı AK Partili vekiller bile “bu meselenin fazla büyütülmemesi gerektiğini” telkin ve tavsiye edebiliyor etrafındakilere…
Grubun bazı mensuplarında, öyle bir hava var ki…
Ve öyle bir rahatlık…
Sormayın gitsin!..
Ülkenin ücra köşelerindeki AK Partililer;
bırakın AK Partilileri “derdi olan” diğer vatandaşlar gece gündüz bizi arayıp, endişe ve tepkilerini dile getirirken…
Onların Ankara’ya taşıdıklarından bazılarının alâkasızlığı çileden çıkartıyor adamı.
•
Yazının tam burasında Hasan Karakaya ağabeyin isyan dolu cümlelerini hatırlamamak mümkün değil:
“Şu hâle bakın, Türkiye’de öyle ‘vahim’ olaylar yaşanıyor, öyle ‘tehlikeli’ oyunlar oynanıyor, öyle ‘tüyler ürperten’ teşebbüslerde bulunuluyor ki; ‘yer yerinden oynar’ diye düşünüyorum... Oysa, bütün bunlar ‘sıradan olaylar’ gibi karşılanıyor... Elbette şaşırıyorum... Üzerimize ‘ölü toprağı’ mı serpildi, ‘uyku mahmurluğu’ mu yaşıyoruz, yoksa ‘olur böyle vak’alar’ şeklinde bir ‘kanıksama’ durumu mu var?.. Bu ‘suskunluk’ niye?.. Bu ‘heyecansızlık’ niye?..”
ARINÇ’IN TEPKİSİ
Kısa sohbetimiz esnasında…
Hasan Karakaya ağabeyin yüreğinden kopan duygulara şu sözlerle katılıyor Bülent Arınç:
“Bizim de canımız çok sıkıldı ama sorumluluklarımız gereği çok dikkatli konuşmak durumundayız.
Ailemiz de tedirgin oldu.
Bunlar, göğüslememiz gereken gelişmelerdir.
Derdi olanın çilesi de olur!..”
•
Bize bunları söyledi.
Basın açıklamasının finalinde ise “olay” hakkındaki kanaatini gözler önüne seren şu cümleleri kullandı:
“Ailem de bu işlerden tedirgin oldu. Bu işlerin birinci amacı da aileleri tedirgin etmektir!..”
•
Evet…
Mevzu budur!..
Sayın Arınç, bu sözleriyle, birilerine “gözdağı” verilmek istendiğini belirten VAKİT’e katıldığını göstermiştir.
Bundan sonra…
Yapılması şart olan…
O “Gözdağı”nı, (hukuki yollardan) un ufak etmektir!..
Başbakan’a çok yakın vekillerden birinin şu sözleriyle bitireyim bu bölümü:
“Ya geri adım atıp biteceğiz; ya sonuna kadar gidip memleketle birlikte kurtulacağız… Bu yolun dönüşü yok!..”
BAYDEMİR’İN TAVRI!..
PKK terör örgütünün şehir yapılanması KCK'ya yönelik operasyon çerçevesinde aralarında belediye başkanlarının da olduğu bir grubun gözaltına alınmasına fevkalade keskin bir karşılık verdi Osman Baydemir.
Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir’in dünya görüşünü, tavırlarını, üslubunu asla tasvip etmiyorum.
Lâkin;
"Her kim ki milletvekilliğinin düşürülmesinden, belediye başkanlığının düşürülmesinden korkar, o namerttir. Gözaltında olan 16 arkadaşımız hangi yasayı çiğnediyse biz de o yasayı çiğnedik. Yarın adliyenin kapısına gideceğiz. Ya bizi de alacaksınız, ya da onları da bırakacaksınız” şeklindeki sözlerinin; içeriği beğenmesem de “bir farklı duruş”u yansıttığını kabul etmek durumundayım.
Necip Fazıl üstadımızın dediği gibi;
“İnan da ‘odun’a inan!..”