İhanet duygusunun tarifi yoktur
İhanet duygusu, yaratılıştan sonra kazanılan çirkin bir özelliktir. Kişi, içindeki “insani özellikleri” öldürerek, yerine “ihanet duygusunu, kini, öfkeyi, şiddeti” koyar ve artık her doğru onun için bir “tehlike”, her güzel “çirkin”, her iyi “kötüdür.” Başka şey görmez ve bilmez.
İhanet duygusunu içinde barındıran ve besleyen kişi ya da kişiler, gerçekleri göremediği ve görmek istemediği için sadece kendilerine inanır, kendilerine tapar ve kendilerinden başka her şey; “yabancı”, “yanlış”, “hatalı” ve “hastalıklıdır.” Tek doğruları, kendi söyledikleri ve inandıklarıdır.
Böyleleri, “eğer varsa” evlerinde zerre huzurlu değildir. Neden “varsa” diyorum. Çünkü bu tiplerin sıcak bir yuvaları yoktur, değişken evleri vardır, aile ilişkileri sağlıklı yürümez. Akraba, komşu, dost, arkadaş birliktelikleri uzun soluklu olmaz, sürekli kendilerini ve düşüncelerini ispat etmeye çalıştıklarından hep öfkelidirler.
Öfkelerinin sebebi ise kendilerinin doğru bildiğini, çevresindekilerin anlayamamasıdır. Bu ve benzeri tiplerin en belirgin özelliği; ister cumhurbaşkanı olsun, ister üç beş haneden ibaret dağ köylerimizdeki veya herhangi bir mezradaki yalnız yaşayan çiftçimiz olsun, kısaca kim olursa olsun, herkesi eleştirmek ve yargılamaktır. Onlara göre kendileri dışındaki tüm insanlar hatalı ve zavallıdır.
Yukarıda “varsa, evlerinde huzurlu olmazlar” dedim. Evleri yoksa bile barınacak bir yer elbet bulurlar. İşte bu insanlar sadece sokakta değil, hiçbir yerde insana huzur vermezler. Çalışıyorlarsa iş yerlerine bir faydaları olmaz. Hayra yarayan bir iş yapmazlar ama sürekli “hak” arayışı içerisindedirler. Haklarının yenildiğine inanır ve sermaye düşmanlığı yaparlar.
Genelde toplu yapılan eylemlerde en çok bunları görürüz. Niye ve kim için sokağa döküldüklerini bilmezler. Kırılmış, dökülmüş, millet zarar görmüş, halk huzursuz olmuş, çocuklar, kadınlar, aileler endişeye düşmüş, onlar için hiçbir önemi yoktur. Yeter ki, içlerindeki o malum duyguyu tatmin edebilsinler. Onların bayramı budur.
Eğer Türkiye’nin yerinde başka bir batılı ülke olsaydı, yani Müslüman bir ülke olmasaydık, bugün darmadağın olmuştuk. Allah’a şükür ki, Müslüman bir ülkeyiz ve milletin büyük ekseriyeti; dinini, diyanetini biliyor da ona göre insanca davranıp, insanca yaşamaya çalışıyor. Yoksa işimiz hakikaten zordu.
İslam dini; insan hak ve hukukunun, “öfkeyle, şiddetle, hiddetle” çözüleceğine cevaz veren bir din değildir. Bu sebeple kargaşa ve kaos çıkarmak için ilgili ilgisiz eylem yapanların, insan hak ve hürriyetlerini çiğneyenlerin şiddete meyyal tavırları, halk tarafından itibar görmez ve desteklenmez. Hal böyle olunca da millet onlara göre duyarsızdır.
Oysa milletimiz duyarlıdır. İyi insanlar, Allah’tan korkup, kuldan utanmayı bilen kişilerdir. Aksini düşünenler, “kin, öfke, şiddet ve ihaneti” kendilerine birer şeref madalyası olarak kabul edenlerdir. Bugün Türkiye’de görünen ve görünmeyen kavganın temelinde, işte bu iyilere karşı yapılan mücadele vardır. İyiliklerde ve iyilerde pozitif bir enerji görülürken, kötülerde ve kötülüklerde devamlı negatif bir duruş söz konusudur.
İhanetle beslenenler, hangi dinden, dilden, ırktan, coğrafyadan olursa olsun, insanlık tarihi boyunca içinde yaşadıkları toplumların başına bela olmuşlardır. Hemen her ülke, bu kişi ya da kişilerden çekmektedir. Böylelerin boyunları demirden halkalarla çevrilidir. Ne önlerine bakabilirler ne de arkalarına. Sadece burunlarının doğrusuna yürürler.
Bütün yaşam felsefeleri, mide ile yatak arasında boru hattı olmaktan ibarettir. “Yemek, içmek ve harcamak.” Kazanmak, onların işi değildir. Çünkü zaten hakları gasp edilmektedir, o zaman kazanma uğruna her yol denenmeli ve eylem yapmalıdır. “Helal ya da haram, doğru ya da yanlış”, değer yargılarında olmayan şeylerdir.
Kişi dünyaya gelirken insani duygular bakımından tam donanımlı olarak gelir. Çocuklar akıl baliğ oluncaya kadar günahsızdırlar. Yine her insan, Allah’ın sınırsız bahşettiği; “şefkat, merhamet ve muhabbet” duygularıyla büyür. Akıl baliğ olduktan sonra yetiştikleri ortama ve aldıkları eğitime göre bu özelliklerini ya yok eder veya güçlendirirler. Ve bu özelliklerine göre de toplum içindeki rollerini belirlemiş olurlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.