Ruh sağlığı ve imân
Kimileri rûhî sıkıntı ve hastalıkları alkol ve benzeri maddelerle tedâviye yelteniyor! Oysa, onlar beden ve rûh sağlığını direkt bozuyorlar.
Modern tıp; “Rûhî alandaki stres, kurdeşenden kansere kadar birçok hastalığın sebebi olduğuna göre; en tesirli iki yoldan birincisi tıbbî müdâhale, ikincisi de problemleri kendi kendine çözme yoludur. Bunda da en etkili unsur dinî inançtır”1 diyor. Duygularımızdaki dengesizlik ve karışıklığı kaldırıp sağlığa kavuşmanın en iyi yolu mânevî hayata önem vermek ve inanmaktır. Çünkü, “yüksek imân gücü”, rûh ve beden koruyucu sağlık vazifesi de gören savunma sistemine enerji sağlar.
Geçtiğimiz senelerde, Belçika/Antwergen meşhur Tropikal Hastalıklar Enstitüsü’nden Prof. Aimee De Muynck, Müslümanlar üzerinde hazırladığı bir araştırma sonucunda, dindar Müslümanların daha uzun yaşadıklarını ortaya koydu. Belçika’da yaşayan 980 Türk ile 851 Fas asıllı Müslüman üzerinde hazırladığı araştırma sonucunda, dinini bilen ve yaşayan Müslümanların sağlıklarının diğer Müslümanlara oranla daha iyi olduğunu tesbit etti: “Din sağlık demektir. Derin inançlı Müslümanlar genellikle sigara, içki ve uyuşturucu kullanmıyor. Sosyal hayatları fazla, ama sosyal problemleri ve en önemli sıkıntı ve stresleri yok denecek kadar az.” Zaten tıbbın da tesbitlerindendir: Maddî hastalık, meraka (üzüntü, strese) dayanır ve devam eder. Merak gitse, o maddî hastalığın mühim bir kökü kesilir; hafifleşir. Merak kesilmesiyle, o hastalığın onda dokuzu gider.2 Pekçok psikolojik rahatsızlık da ortadan kalkar.3 Filozof William Cames de, “Şüphesiz üzüntünün başlıca ilâcı din ve imândır” sözüyle bu gerçeğe dikkat çekmiş. Gandhi, “Duâ ve ibâdet olmasaydı ben çoktan çıldırırdım” der. Dr. Mazhar Osman, “Mutedil, sâlih itikada mâlik dindar bir şahıs, sinirlerini metin bir zırhla muhafaza eder” 4 der.
İnsan mânevî dengeler içinde bulunmazsa, bütün olarak uyumunu, davranış düzenini kaybeder.5 Stres doğurabilecek büyük hâdiseler karşısında dindar kişilerin daha mukavemetli olduğu; nevrozlara, dindarlardan daha çok ateist veya agnostik kişilerde rastlandığını istatistikî rakamlar ortaya koymuştur.6 Ancak eğer din yaşanırsa kişiyi kurtarır.
Dini inancı olmayan bir sabun imâlâtçısı, bir vaize:
“Sizin anlattığınız dinin, dünyaya iyilik getirdiği görülmüyor! Bunca zaman geçmesine rağmen, dünya kötülerle dolu.”
O sırada, çamur içinde oynayan bir küçük çocuğun yanından geçiyorlarmış. Vaiz demiş ki:
“Sabunun da pek bir fayda getirmediği anlaşılıyor. Zirâ, dünya pis ve pislerle dolu!”
“Ama, sabun kullanıldığı zaman faydalıdır.”
“Evet, din de aynen öyledir. Eğer öğrenilir, anlaşılır, yaşanır ve uygulanırsa dünyaya ve herkese iyilik getirir.”
Dipnotlar:
1- Prof. Dr. Necati Öner, Stres ve Dinî İnanç, TDVY, 3. bask., Ank., 1988, s. 11-14.
2- Lem’alar, s. 211.
3- Dr. Norman Vicent Peale, Olumlu Düşünmenin Gücü, Sistem Yay., İst., 2001, s. 88.
4- Dr. Mehmet Tevfîk, Rûhî Bunalımlar ve İslâm Ruhiyâtı, s. 27.
5- Prof. Dr. Sabri Özbaydar, İnsan Davranışının Sınırları ve Spor Psikolojisi, Altın Kitaplar Yay., 1983, s. 23.
6- Prof. Öner, s. 14.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.