Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Üç Filtre Testi

Üç Filtre Testi

Türbandı, sınır ötesi harekâttı derken yine kendimizi iki gündeme hapsediverdik. Ama hayat hiçbir zaman iki-üç gündeme hapsedilebilecek kadar renksiz ve tekdüze değildir.
Bendeniz çok çeşitli, çok farklı, çok renkli gündemlerden yanayım. çünkü hayatın güzelliği farklılıklardan ve çeşitlilikten oluşur.

Bir gün bir tanıdığı meşhur filozof Sokrat’a geldi ve dedi ki: “Yakın arkadaşlarından birine ilişkin çok önemli şeyler duydum azizim” dedi, “öğrenmek ister misiniz?”
“Lütfen bir dakika bekle” dedi Sokrat, “arkadaşım hakkında duyduklarını bana söylemeden önce seni küçük bir testten geçirmeliyim.”
“Nasıl bir test” diye sordu adam şaşkınlıkla…
“Merak etme çok küçük bir test; ben buna ‘üçlü Filtre Testi’ diyorum.”
“üçlü Filtre Testi mi dediniz?” diye soru adam, “daha önce hiç duymamıştım.”
“Duymamış olabilirsin dostum, çünkü benden başka bunu hiç kimse uygulamıyor.”
Ve testini anlattı: “Arkadaşım hakkında duyduklarını anlatmadan önce, sana üç soru soracağım. Sorularımın cevabını düşündükten sonra, hâlâ anlatmak istiyorsan anlatırsın. Ben de dinlerim.”
“Tamam” dedi adam.
“Birinci filtrenin adı ‘Gerçek Filtresi’ dedi Sokrat; “Şimdi sana Gerçek Filtresinin sorusunu soruyorum: Arkadaşıma ilişkin olarak bana birazdan anlatacağın şeyin tam anlamıyla doğru olduğundan emin misin?”
Adam biraz düşündükten sonra cevap verdi: “Hayır, ne yazık ki emin değilim, sadece duydum.”
“Yani” dedi Sokrat, “şu halde bana anlatacağın şeyin doğru olup olmadığını bilmiyorsun.”
”Ne yalan söyleyeyim bilmiyorum” diye yineledi adam.
“Şimdi ikinci filtreyi deneyelim” diye konuştu Sokrat, “bu filtrenin adı ‘İyilik Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey, iyi bir şey mi?”
“Maalesef” dedi adam, “hatta tam tersi: Kötü bir şey olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.”
“öyleyse” diye devam etti Sokrat, “arkadaşım hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ama bunun doğru olduğundan bile emin değilsin. Buna rağmen ‘üç Filtre Testi’ni geçme ihtimalin hâlâ var. Zaten geriye bir filtre daha kaldı.”
“Hazırım” dedi adam.
Sokrat devam etti: “Bunun adı ‘İşe Yararlılık Filtresi’dir. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim bir işime yarar mı?”
“Yaramaz” dedi adam.
“Peki, arkadaşımın işine yarar mı?”
“Yaramaz” dedi adam.
“Ya senin işine yarar mı?”
“Yaramaz” dedi yine adam.
Sokrat derin bir soluk alıp bıraktıktan sonra, gözlerini adamın gözlerine dikti, deler gibi bakarak konuşmaya başladı:
“Bana söyleyeceğin şeyin doğruluğundan emin değilsen, iyi olmadığını, arkadaşıma, bana ve sana iyilik getirmeyeceğini düşünüyorsan, neden söyleyesin ki?”
Sahi, dostlar, neden söyleriz ki?

19. Yüzyılın büyük İngiliz ressamlarından William Holman Hunt, bir bahçeyi
tasvir eden tablosunu Londra Kraliyet Akademisi’nde sergileniyordu.
Hunt’ın "Kâinat ışığı" adını verdiği bu tabloda geceleyin elinde bir fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adam görülüyordu. Adam, serbest kalan eliyle bir kapıyı vuruyor ve içeriden bir cevap bekler gibi görünüyordu.
Tabloyu tetkik eden bir sanat eleştirmeni Hunt'a dönerek: “Güzel bir tablo doğrusu, ama mânâsını bir türlü kavrayamadım” dedi, “adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona kapı kolu takmasını unutmuşsunuz da...”
Hunt, gülümseyerek şöyle cevap verdi: “Sevgili dostum; bu bir yürek kapısıdır. Yürek kapısının kolu olmaz, çünkü sadece içeriden açılır.”
Ne tesadüf: Osmanlı konaklarının harem kısmındaki (genelde kadınların bulunduğu kısım) oda kapılarının da kolu yoktu; kapılar sadece içerden açılabilirdi. Onca sert duruşlu olduğunu sandığımız Osmanlı erkeği buna rıza gösterir, kapı açılmadığı zamanlarda süklüm püklüm geri dönerdi.
Yani o erkek egemen Osmanlı asırlarında bile, erkeğin kadına saygı göstermesi ve saygı-sevgiyle kadını fethetmesi çok önemli ve öncelikliydi.
Belki de William Holman Hunt buradan ilham almış ve resmine “işin özü” olarak işlemiştir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi