Anlayana sivri sinek saz
önce bir fıkra, sonra da bir hatıra: Temel’in Dursun’dan alacağı varmış. Mahkemeye düşüyorlar. Temel: “Ha bu Dursun’dan şu kadar alacağım var. Vermiyor” diyor. Hâkim Dursun’a: “Neden borcunu ödemiyorsun?” diye sorunca Dursun: “Ha ben bu adami tanimayrum” diyor. Hâkim Temel’e dönüyor. “Bak bu adam seni tanımıyormuş. Buna ne diyorsun” deyince… Temel “Ha o beni tanimayursa, ben oni hiç tanımayrum” diyerek çıkıp gidiyor.
Şimdi de bir hatıra: Kısa devre yedek subaylığımı, Antalya’da yaptım. çanakkaleli bir tuğgeneral vardı. Kafası estikçe birliğimize gelir, bize siyasî nutuklar çekerdi. Benzerleri gibi o da mert bir askerdi. Ecevit’çi olduğunu açıkça söylerdi.
Bir gün bizi içtimaya çağırdılar. Tam teçhizat gittik. Yaz günüydü. Gölgede bile sıcaklık 40 derecenin üzerindeydi. önce yüzbaşı, sonra binbaşı, arkasından da albay, birer konuşma yaptılar. Tam 2 saat güneşin altında kavrulduk. Yedek subay öğrencilerinden biri, doğrudan doğruya tuğgeneralle konuşmak istemiş. Böylece Silsile-i Meratibi çiğnemiş oluyormuş. Böyle bir laubaliliğin askerlikte asla kabul edilemeyeceğini bize anlatmaya çalışıyorlardı. Alayın büyük bir hangarı vardı. Hepimizi oraya götürdüler.
“Komutanımız gelecek ona göre hazır olun” dediler. Yanılmıyorsam, yedek subay öğrencileri olarak, 1000 kişiden fazla idik. Aramızda her meslekten insanlar vardı. Prof.lar, doçentler, öğretmenler, kaymakamlar, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar, avukatlar vs…
Biz avukatlar olarak 250 kişiydik. Ancak avukat denince akla ilk gelen ben oluyordum. Bermutat kısa zamanda koca alayda herkes tarafından tanınmıştık. Aramızda Yurdaer Doğulu, Mehemte Barlas, gibi ünlüler de vardı. Yılmaz Yalçıner de arkadaşlarımız arasındaydı. Ancak onlar terbiyeli insanlardı. Büyüklerle nasıl konuşulacağını bilirlerdi. Ben olayı paşaya anlatmayı, kafama koymuştum. Ona göre içerde sıra başına oturdum ki, rahat hareket edebileyim. Birden Dikkaaat! Komutu verildi. Hep birden ayağa kalktık. General geldi. oturun dedi. Oturduk. Başladı konuşmaya… Bana göre her cümlesinde hatalar vardı. Hele din hakkında söyledikleri ile epeyce çamlar devirdi. Kalkıp bir laf söylemek kimin haddine idi. Nihayet, sözlerini noktaladı. Anlaşılan gidecekti. “Bir sözü olan var mı?” diye sordu. Ben el kaldırdım. “Silsile-i Meratibi çiğnemiş olmayacaksam konuşacağım” dedim. “Konuş!” dedi. 2 saat güneş altında kavrulduğumuzu kısaca anlattım. “Ben bundan şikâyet etmiyorum. Analarımız bizi ya şehid ol, ya gazi ninnileri ile büyüttüler. Biz buraya ölmeye bile hazır olarak geldik. Komutanlarımızın emri ile seve seve ölüme gideriz. Ama ben mesela sizin emrinizle ölüme gitmem! dedim. Koca hangar bir anda suyu kesilmiş değirmene döndü.
Paşa: “Devam et!” dedi. Kepimi çıkardım. Manken gibi kendi eksenim etrafında dönerek, kılık kıyafetimde bir noksanlık olup olmadığını sordum. Yine “Devam et” dedi.
Yanındaki bir yedek subay öğrencisini gösterdim. “Başında kepi yok. Saçlarını kadın saçları gibi omuzlarına kadar uzatmış. Palaska takmamış. Biz 22 gün çok sıkı eğitim yaptık. Onu eğitim sahasında hiç görmedik. Belki de biz yerlerde sürünürken, o komutanımızla birlikte çayını yudumluyordu. İşte sizin karşınızda bile önünü düğmeleme ihtiyacı duymuyor. Siz ona kendinizi saydırmadıkça benden itaat bekleyemezsiniz. Eğer o arkadaşımızın yaptığı, efelik, yiğitlik ve külhanbeylik ise… Analar ne evlatlar doğurmuştur.
Benim saygım şahsınıza değildir. üzerinizde taşıdığınız üniformayadır. O üniforma milletimizin şerefidir. Onun uğruna bin defa ölürüm!” dedim. Birden bir Dikkaaat! komutu verildi. Hepimiz ayağa kalktık. Paşa gitti.
Bu hatıram, yazmakta olduğum Hayat Bir Maceradır adlı kitabımda sayfalar tutuyor. Geri kalan kısmı kardeşlerim o kitabımızdan okurlar inşallah. Şimdilik bu kadarla yetiniyorum.
Yarınki yazımda, bu konuyu neden anlattığım anlaşılacaktır. Bu sistemde, Mayın Tarlasındaymışız gibi yürümeye mecburuz. Sayın Başbakan’ın bile en doğru ve en masûm bazı sözleri nasıl çarpıtılıyor. Her gün bunun örneklerini görmüyor muyuz? Allah (cc) Milletimizi kötü niyetlilerin şerrinden korusun.
En derin sevgi, saygı ve dualarımla…