Devletin ve milletin iliklerindeki CHP zihniyetinden kurtulmak
Herkesin bulunduğu hemen her yerde sorulan klasik soru şu: “Bu işin sonu nereye varacak ya da ne olacak?”
Soruya verilen cevaplar ise iki şekilde oluyor. Kendisine güvenen, milletin ve devletin bütünlüğünden yana olup, barışı ve kardeşliği isteyenler, iyi neticeler doğacağına ve halkın yararına olacağına inanıyor ve böyle düşünüyor.
İkinci cevap ise hayatını doğru dürüst işlerle kazanmamış, hep devletin ve milletin sırtında sülük gibi yaşamış tiplerden geliyor. İşte bu çevrelere CHP zihniyetli kişiler deniliyor. Zaten bugünkü kargaşanın baş ve son aktörleri de malum zihniyet sahipleri değil midir?
Evet, “Hakikaten ne olacak bu işin sonu?” El cevap; “Çok güzel olacak. Gürbüz bir çocuk dünyaya gelecek. İnsanlık tarihi boyunca hiçbir baskı ve zulme yine dünyanın hiçbir halkı uzun süre katlanmamıştır. Eninde sonunda halklar kazanmıştır.”
İsmet İnönü memleketi yaktı, yıktı, insanların ocağındaki aşa göz dikti, yarısını aldı, aldırdı, aldıramadığını çöpe döktürdü, iki tencereden birini fazla gördü, halkı karanlığa, açlığa, yokluğa, korkuya, endişeye sevk etti ve bir düzen kurduğunu zannetti.
En asil nesil o nesildir ki, 1950’de İsmet İnönü zulmüne geçit vermeyerek Adnan Menderes’i iş başına getirdi. İşte bugünkü nesil, yani memleket ve millet sevdalısı nesil, iktidarda bulunan nesil, o gün İsmet İnönü’ye “yeter” diyenlerin çocukları ve torunlarıdır.
Dede ile torunlar arasında altmış yıl gibi büyük hüzün yılları geçmiştir. Memleket ve millet öyle tahrip edilmiş, nesiller öyle harcanmış, devletin kaynakları öyle har vurup harman savrulmuş ki; ne istikrar, ne barış, ne huzur, ne varlık, ne de insanlığa dair herhangi iyi bir şey bırakılmamış, taş üstünde taşlardan bile şüphe edilerek, Allah’ın taşına dahi zarar verilmiş.
CHP zihniyeti, altmış yıldır devletin ve milletin iliklerine kadar böyle bir düşünceyle işlemiş, hem öyle işlemiş ki, kim iktidara gelirse gelsin, yerinden kımıldatamamış, bırakın kımıldatmayı, bir de emirlerine girilmiş ve hep onların dediği olmuş. İktidara gelenler; “yöneten” değil, “yönetilen” olmaktan öte gidememişler.
Mesela bir örnek verelim. Bu iktidara kadar (kısmen Özal dönemi hariç) Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapan, konsoloslar ve büyükelçiler arasında bu milleti bilen, anlayan, tanıyan, halk hesabına orada görev yapan bir tek insan bulamazdınız.
Dışişleri Bakanlığı CHP zihniyetiyle öyle yoğrulmuştu ki, daha düne kadar büyükelçiler ve konsoloslar arasında, Mustafa, Ahmet, Mahmut, Hasan, Hüseyin, Ömer, Osman veya Müslümanlığı çağrıştıran diğer isimlere sahip kimseyi bulamazdınız. Bu isimleri taşıyan birisi, isterse aya yürüyerek çıksın, suda yürüsün, gökte uçsun, hiç fark etmezdi, adı Müslüman isimler arasında var mı yok mu? Göreve gelmemesi için yeterli sebepti.
Ne demek istediğimi anlatabilmek adına bir örnek daha vereyim. İsmetli yıllara götüreyim sizleri, o yıllarda Maarif Vekâleti tarafından Devlet Matbaasına 25 bin adet bastırılan tarih kitabının 89. sahifesinde şöyle yazıyor:
“Muhammet 40 yaşına geldiği zaman vatandaşlarını, kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davete başladı.” 14 asırdır Müslümanların yaşadığı bu topraklarda malum zihniyet, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i böyle anlatıyordu. İşte bu zihniyet bugün ne iktidar tanıyor ne de millet. Bütün olup bitenleri bu çerçevede değerlendirdiğimiz takdirde, kimin kimle neyin mücadelesini verdiğini açıkça görebiliriz.
Söz konusu tarih kitabının din ve insanlık adına işlediği fikri (!) cinayet bu kadarla bitmiyor. Daha neler var. Aynı sayfaya devam edelim. “Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir.” Bu ülkede Kur’an-ı Kerimleri kim yaktı, yıktı, yırttı, okuyanları ve okutanları hapislerde çürüttü, darağaçlarına çekti ve hâlâ kimler uğraşıyor? 1960 darbesinden sonra ardı arkası kesilmeyen bütün kesintilerin sebebi neydi?
İktidara ve millete kimler komplo kuruyorsa, devletin ve milletin iliklerini emen sülükler onlardır. Bugünkü kavganın temelinde, milletimizin artık kendisinin ve devletinin iliklerindeki sülüklerinden kurtulmak istemesi ve mücadelesi vardır. İnşaallah kurtulacaktır. İnsanlık tarihi boyunca hiçbir zulüm abad olmamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.