D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Seğmen Gökçek!

Seğmen Gökçek!

Dün Mehmet Âkif’in vefat yıldönümü dolayısıyla Taceddin Dergâhı’nda yapılan mütevazı anmadan söz etmiştim. 27 Aralık aynı zamanda resmî bir anmanın da günü: Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişinin yıldönümü. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek bu sefer 27 Aralık kabul resmine seğmen kıyafeti ile katılmış, eşi Nevin Hanım da misafirleri bindallı elbisesi ile karşılamış. Gazeteler haberi ünlemli (!) başlıklarla verdiler. Bu onlara göre şaşırtıcı veya tuhaf bir durum olmalıydı...
Asıl şaşırtıcı olması gereken ise Türkiye’de konuyla ilgili hiç bir bilgiye sahip olmayan ve olmaya da çalışmayan gazeteci zihninin hakimiyeti idi.
Enver Behnan Şapolyo, tarihle ilgilenenlerin hâlâ hatırladığı bir isimdir. Gazi Lisesinden tarih hocamdı. Çok sayıda telif eseri olan Enver Hoca, bize 27 Aralığı büyük bir heyecanla ve renkli ayrıntılarıyla anlatırdı. O zaman fazla önemsemediğimiz bu hadisenin teferruatlı bir tasvirini yıllarca sonra Millî Mücadele Tarihi isimli kitabında gördüm.
“Öğleye doğru Ankara’nın meşhur tellallarından Ali Dayı gür sesiyle çarşıdan bağırarak geliyordu: Mustafa Kemal Paşa ve Yeşil Ordu geliyor. Herkes aşağı yüze insin!”
Mustafa Kemal Paşa, Padişah’ın fahrî yaveri ve bizzat onun tarafından Anadolu’ya gönderilmiş bir kumandan, ordusu da dinin son yurdunu kurtaracak mukaddes bir ordu, “yeşil ordu”... Halk böyle bir kurtuluş idraki içinde. O yüzden benzersiz, muhteşem bir karşılama için harekete geçiliyor. “Kızılca günlerde” olduğu gibi, büyük bir seğmen alayı düzenleniyor.
Şapolyo, bunun önemli günlerde hatırlanan çok eski bir Türk âdeti olduğunu söylüyor. Seğmen kahvesinin önüne sancak dikilmiş, civar şehirlerden, köylerden gelen seğmenler burada toplanmış. Civar dediğimize bakmayın, o zaman Ankara’ya bağlı olan Yozgat’tan gelenler de var. Yağcıoğlu Fehmi Efe, Enver Hoca’ya “seğmen alayında dini merasim vardır, mutlaka kurban kesilir” demiş. Seğmenler Hacıbayram Camii önüne gelmişler, türbenin önünde kurban kesilmiş ve dua edilmiş. Önde davul ve zurnalar, kafile yola düzülmüş. 7 yüz yaya ve 3 bin atlı seymenin hareket halinde olduğunu düşünün...
Bu kafilede sadece seğmenler mi var?
Seğmenlerin arkasında Ankara’da bulunan tarikatlara mensup dervişler; nakşiler, sadiler, rüfailer, kadiriler, mevleviler, bayramiler... kendi kıyafetleri ile yerlerini almışlar. Tabii Ankara esnafı, ahiler de mesleklerine göre, keçecisi, bakırcısı, demircisi, tiftikçisi, debbağı, sofçusu vs. vs. kendi kıyafetleriyle alaya dahil olmuşlar. Enver Behnan, rufai dervişi Muharrem ile görüşmüş: “Topçu şeyhi efendi dervişleri topladı. Taceddin ve Hacıbayram sancaklarını aldık, şeyh o gün hepimize ateş verdi, onu yedik. Ondan sonra kudüm çalarak, hu çekerek alaya katıldık” demiş.
Esnaf ve sanatkârların arkasında mektep talebeleri sıralanmışlar, Çankaya ve Dikmen tepelerinde güzel sesli hafızlar sala ve ezan okuyorlar...
27 Aralık işte böyle bir karşılama...
Bugün bu karşılama güya canlandırılıyor! Hadi bakalım canlandırın da görelim! Şeyhler, dervişler, hacılar, hocalar, hafızlar, tarikat bayrakları... Tekbirler, tehliller, salalar, ezanlar...
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek seğmen kıyafeti ile kabul resmine katılarak ufacık bir hatırlatma yapmak istemiş olabilir mi?
Türkiye gibi tuhaf ülke yoktur! Öyle bir “kıyafet devrimi” yaptık ki, millî kıyafetlerimizi giymemiz bile hâlâ hadise oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi