Darbe hazırlığı mı?
"Son günlerde yaşananlar toplumu ne hale getirdi" diye şikayette bulunan Genelkurmay'ın kendisi. Patates taşıyan aracın durdurulması, aşçı, marangoz ve elektrik teknisyeni askerlerin polis marifetiyle der-dest edilmesi, koskoca garnizon komutanı korgeneralin duruma el koyması ve Cumhuriyet Savcısı'nın bu personeli sorgulaması, gerçekten tuhaf bir olay.
Ancak toplum yine de tatmin olmuyor. Dün bir arkadaşım, "Marangoz, teknisyen olmaları, arabada patates çuvalı taşımaları gayet doğal. Bir de resmî üniformalarla, koca telsiz antenleri taşıyan araçlarla mı düşeceklerdi hakimin peşine?" diye itirazda bulundu. "Asker, hakimin nerelere girip çıktığını, kimlerle teması olduğunu öğrenmek istiyorsa böyle takip eder." diye ekledi.
derin bir kuşku ve güvensizlik var. "Kurumlararası çatışma"dan, kaostan endişe edenler, Genelkurmay'ın bile şikayetçi olduğu bu güvensizliğin sebeplerine eğilmeli. Bu kuşkunun ve güvensizliğin kaynağı bizzat Genelkurmay'ın kendisi değil mi? Toplum art arda patlak veren skandallardan, tutuklu subaylarla derinleşen soruşturmalardan ve devam eden Ergenekon davasından gelen bilgilere bakıp endişeye kapılmakta, derin bir güvensizlik duymakta haksız mı?
Yargıcın Kozmik Oda'ya girebilmiş olmasını büyük bir adım olarak görürken, Genelkurmay'a yönelik güvensizliği derinleştiren bir ayrıntıyı atlıyoruz. Yargıç delilleri araştıran ve toplayan kişi mi? İki bilişim uzmanını bile o odaya binbir güçlükle sokan yargıcın oradaki görevi ne? O odaya doğrudan delil toplama işiyle görevli savcılar neden giremiyor? Genelkurmay bu engellemesi ile toplumdaki güvensizliğe katkıda bulunmuyor mu? Kaldı ki, bu kozmik belgelerden bazıları bir zamanlar Sauna Çetesi'nin elinde yok muydu?
Bülent Arınç'a yönelik suikast iddialarıyla ilgili bilgileri polisin soruşturmasından veya savcılık dosyasından değil, medyaya yakalanan subaylardan yansıyan savunma niteliğindeki bilgilerden öğreniyoruz. Önceki gün Radikal'de "çalınan minareye kılıf dikme" faslından, böyle uzun bir haber vardı. Yakalanan subaylar bir "polis komplosu"ndan bahsediyorlar. Üzerlerinde yakalanan krokinin ceplerine polis tarafından konulduğunu söylüyorlar. İnanalım mı? Şayet askere böylesine bir komplo tezgahlayan bir polis teşkilatı varsa ne duruyoruz? Bütün işi gücü bırakıp, bu komployu aydınlatmamız gerekmez mi? Ama Özel Harpçi bir bomba uzmanının bir köstebeği takip ettiğine, sonra bir yıldır takip edilen bu köstebeğin de tam bu sıralarda masumiyetinin anlaşılmasına da hiç kuşku duymadan inanalım, öyle mi?
Genelkurmay farkında mı, pek anlaşılmıyor ama Türkiye çok derin ve kurumsal niteliği olan askerî nitelikli bir krizin içinden geçiyor. Ve bu kriz, yüksek komuta kademesi tarafından çok kötü yönetiliyor. Karşımızda, peş peşe patlak veren ve TSK'yı bir tedhiş organizasyonu durumuna düşüren skandallara kılıf hazırlamakla meşgul bir yüksek komuta heyeti görüntüsü duruyor. Kriz kötü yönetiliyor, yani Genelkurmay toplumdaki güvensizliği derinleştiriyor. Genelkurmay'ın krizi böyle yönetmesinin üç farklı açıklaması olabilir. Birincisi TSK masumdur, skandallar komplodur. Öyleyse TSK'nın tek çıkış yolu her şeyi denetime açmaktır. İkincisi TSK içinde bir darbe takvimi işliyor. Skandalların hepsi zaten bu darbe hazırlıklarında patlak veriyor. "G" gününe kadar mızrak çuvala gizleniyor. Ne diyelim? Türkiye'nin sahip olduğu her şeyi iktidar hevesi için heba edecek generaller gerçekten var mıdır? Ben pek sanmıyorum. Üçüncüsü, Ordu kendi içinde zaten bu çetelerle boğuşuyor ve tasfiye ediyor. Bu arada bu işi mümkün olduğu kadar ayağa düşürmeden, yani Ordu'nun itibarını sarsmadan yürütmeye çalışıyor. Yine bu iyiniyetli çabayla kamuoyuna yansıyan skandalların üzerini örtüyor. Eğer öyleyse söylenecek tek söz var: Genelkurmay bu iyiniyetli çabaları beceremiyor.
16 Ocak 2006'da Genelkurmay'ın Özel Harp Teşkilatı'na dair bir açıklaması (hâlâ web sitesinde duruyor) olmuştu. Toplam dört cümleden mürekkep bu açıklamada on adet çelişki ve tutarsızlık vardı. Mesela bugün Genelkurmay, bu açıklamayı revize edip "Soğuk Harp döneminde teşkil edilmiş" bu birimin bugün ne işle meşgul olduğunu açıklayamaz mı?
Bu krizden çıkışın tek çaresi açıklık. Saklanan gizli bilgilerin tamamının açıklanması bile, TSK'ya duyulan güvensizlik kadar Türkiye'ye zarar veremez.