Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

“Yezit nedir ne kızılbaş/Değil miyiz hep bir kardaş?”

“Yezit nedir ne kızılbaş/Değil miyiz hep bir kardaş?”

Sevgili peygamberimiz diyor ki: “Benim en büyük düşmanım cehalettir!”
Işığını, Kur’andan ve sevgili Peygamberimizden alan Mehmet Akif Ersoy’un şikayeti de cehaletten:
“Ey hasm-ı hakiki, seni öldürmeli evvel
Sensin bize düşmanları üstün çıkaran el.”
Aziz milletimiz, yakasını, o katran karası cehaletin elinden kurtarmadan huzura kavuşamaz. Birliğini, beraberliğini sağlayamaz. Dünkü yazımda birtakım cahil Sünnîler ve birtakım cahil Aleviler yüzünden, zaman zaman büyük çıkmazlara girdiğimizi, bir hiç yüzünden iki hasım haline geldiğimizi belirtmiştim. Devletimiz, hem Alevî, hem de Sünni camia içerisindeki birtakım cahil kişileri aydınlatmazsa, başımız daha çok ağrıyacaktır...
Şimdi burada size, şahit olduğum pek çok yanlıştan, cehaletten, bilgisizlikten kaynaklanan birkaç örnek vermek istiyorum... Önce Sünnî camiadaki şu dehşetli, şu utandırıcı cehalete bakınız:
1- Prof. Orhan Türkdoğan’ın Alevi-Bektaşi Kimliği isimli kitabının 356. sayfasında belirtildiğine göre, taşra üniversitelerimizde okuyan gençlerimizin %55’i, İstanbul üniversitesinde okuyan çocuklarımızın %35’i, Aleviler arasında “Mum söndü” âdeti olduğuna inanmakta imişler. Bu dehşetli bir cehaletin yedi başlı bir canavar eniğidir ki felaketi anlatılamaz.
2- Sivas’ımızın eski müftülerinden âlim ve faziletli Hasan Şakir Sancaktar Hocaefendi, kendisini ziyarete gittiğimde bana demişti ki:
“Bizim Kale Câmimizin birtakım zırcahil müdavimleri beş vakit namaz kılan bir Alevî gencini, aralarına almak istemiyorlar. Delikanlıyı en arka safa itekliyorlar. Bu dehşetli cehaleti öğrendiğim zaman dünyalar başıma yıkıldı. Bir akşam namazını gidip o delikanlının yanında kıldım. Sonra akşam yemeğini o Alevî kardeşimizin evinde yedim. İslâmda bu kabil yobazlıkların yeri kat’iyyen yoktur”
Şimdi bir de, Alevi camiasının bir kısmına musallat olan bilgisizlikten, Ağrı Dağı heybetindeki yanlışlıklardan birkaç örneğe dikkat buyurun:
1- Alevi vatandaşlarımız inanmaktadırlar ki: “Peygamberin vefatından sonra, halife olmak Hz. Ali’nin hakkı iken, bu hak onun elinden alınmış, ilk halife Hz. Ebubekir olmuştur.”
Evvela, böyle bir inanış Hz. Ali’ye büyük hakarettir. Çünkü ilmin kapısı, İslâmın kılıcı ve Allahın arslanı olan Hz. Ali efendimizi, haksızlık karşısında susan, korkan bir insan durumuna düşürmektedir. Ortada bir hak gasbı, kat’iyyen yoktur. Kaldı ki olsa bile, o konuda, bizim milletimize trilyonda bir bile bir hata yüklenemez. Çünkü sevgili peygamberimiz, 632 yılında vefat etmiş, milletimiz ise Hz. Ebubekir’in halife seçilmesinden 328 yıl sonra Müslümanlığa geçmiştir.
2- Alevi vatandaşlarımız, hem Hz. Ali’yi çok sevdiklerini söylemekte, hem de Ebubekir, Ömer, Osman isimlerinden hoşlanmamaktadırlar. Halbuki Hz. Ali efendimizin üç oğlunun ismi Ebubekir, Ömer ve Osman’dır. Ve Hz. Ömer aynı zamanda Hz. Ali Efendimizin damadıdır. Bazı Alevi vatandaşlarımız “Hz. Ali camiye giderken öldürüldü” gerekçesiyle camiye girmemektedirler. Bu nasıl bir mantıktır? Hz. Ali efendimiz sokakta, evde veya çarşıda öldürülseydi Alevi vatandaşlarımız sokağa çıkmayacaklar mıydı? Eve girmeyecekler miydi? Çarşıya-pazara adım atmayacaklar mıydı?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi