Sinop’taki Enerji Işığı Geleceği Aydınlatacak mı?
TPAO ve Brezilya firması Petrobras'ın işbirliği ile Karadeniz'de derin deniz sondajları yapmak için Norveç'ten yola çıkan 122 metrelik dev sondaj platformu’nun, bir zamanlar görev yaptığım Sinop Limanı'na ulaşması herkes gibi beni de heyecanlandırdı.
Şubat ayı ortalarında sondaj çalışmalarına başlayacak Platform’un günlük maliyeti 1 milyon dolar. Önceki yıllarda yapılan sismik çalışmalara dayanılarak Karadeniz'de 10 milyar varil üretilebilir petrol rezervi bulunduğu tahmin ediliyor ki, bu yüz güldürücü bir rakam.
Bilindiği gibi, dünyada ülkelerin gelişmişliğini yansıtan en önemli göstergelerden birisi, tüketilen enerji başına yapılan üretimdir, yoksa kişi başına düşen enerji tüketimi değil!. Yani tükettiğiniz enerji başına ne kadar ürettiğinizdir, gelişmişlik göstergesi.
En az bunun kadar önemli olan bir şey daha var. O da, bu ürettiğiniz/tükettiğiniz enerjiyi acaba ne kadar verimli kullanabiliyorsunuz?
Öğrencilik yıllarımızda “Milli Prodüktivite Merkezi” olarak tanıdığımız ve sonradan “Türkiye Verimlilik Merkezi” olarak ismi değiştirilen kurum, bu verimlilik politikalarında ne derece etkili oluyor, doğrusu tartışılır ama görevinin büyük ve önemli olduğu bir gerçek.
Ülkemize bazen doğrudan uğrayan bazen de -Başbakanın tabiriyle- teğet geçen toplumsal/küresel ekonomik krizlerin bize öğrettiği en önemli şey; bu ülkede üretim yapılmadığı ve üretimimizin artması gerektiği hususudur, yani gelişmenin mal ve iş üreterek sağlanabileceği gerçeğini, artık herkes kabul etmek zorunda.
Türkiye’de petrol ve doğalgaz tüketim miktarını üretime kıyasladığınız zaman, komşu ülkelere göre çok düşük kaldığı bir gerçek. Bölgesinde petrol fışkıran bir ülkenin topraklarında neden petrol bulunamadığı sorusu, yıllarca hepimizin merakını celbetmiştir.
Oysa,1945 yılında keşfedilen Raman petrol sahasının keşfinden bugüne yapılan çalışmalar, Türkiye'de petrol ve doğalgazın varlığını kanıtlamıştır. Bugüne kadar ülkemizde irili-ufaklı yaklaşık 120 tane petrol ve doğal gaz sahası keşfedilmiştir. Keşifler, ağırlıklı olarak Kilis'ten Siirt'e kadar uzanan ve Adıyaman-Diyarbakır-Batman'ı kapsayan Güneydoğu Anadolu bölgesinde ve Trakya bölgesinde gerçekleştirildi. Ayrıca, Karadeniz ve Akdeniz'de petrol ve özellikle doğal gaz aramaları bütçe elverdiğince sürdürülüyor. İşte, Sinop’taki aramalar da bunun bir parçası.
Türkiye'de son yıllarda yapılan en önemli keşiflerden biri de, Ege bölgesinde Manisa Alaşehir'de delinen bir kuyuda petrolün bulunması olmuştur. Çünkü, Ege bölgesinde ilk defa petrol bulunmuş oldu. Bundan sonra da aranırsa bulunabileceği ipucunu vermiştir. Orta Anadolu bölgesinde Tuz Gölü civarında doğal gaz ve petrol potansiyelinin olabileceği söyleniyor.
Görüldüğü gibi; Türkiye'nin birçok bölgesinde petrolün varlığı bilinmektedir. Ancak, Türkiye’nin yeteri kadar arandığını söylemek mümkün değil! Ne yazık ki, Cumhuriyet dönemi boyunca toplam bin ikiyüz arama kuyusu delinmişken, dünyada her yıl ortalama yirmi bin arama kuyusu delinmektedir.
Petrolden sorumlu Devlet Bakanı iken Mehmet Keçeciler, doğuda üzeri betonla örtülen pek çok petrol kuyusunun İngilizlerce bilerek kapatılmış olabileceğine dikkat çekmişti. ABD, İngiltere ve İsrail üçgenindeki batılı şer güçlerin ellerinin hâlâ hep doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde olduğu boşuna değil herhalde!
Umarız, Sinop’ta yeniden yeşeren umutlarımız, petrol ya da doğalgaz aleviyle geleceğimize ışık saçar. Haydi, ya Allah Bismillah çekerek “rastgele” diyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.