Arka arka yürüyenler
Müslüman bir ülke olarak; Müslümanıyla, kâfiriyle, münafığıyla, ateistiyle, İslam toplumlarından hoşlanmıyor ve sevmiyoruz. Gerçi hükümetimiz sayesinde bazı ülkeler hakkındaki kanaatlerimiz biraz değişse de yine de içten içe bir sevmezliğimiz var.
İstenmeyen ülkelerin başında da Suudi Arabistan birinci sırada geliyor. Her yıl yüz binlerce insan Hacca ve Umreye gider gelir, onlar bile yurda gelince, sanki orada Allah’a; “iyi bir Müslüman” olmak ve “su-i zan” yerine “hüsn-ü zan” beslemeye söz vermemiş gibi daha “tavaf terleri” kurumadan başlarlar eleştirmeye ve hakaret etmeye.
Zekâsı ve aklı yerinde olan normal insanlar için hemen bir açıklama yapayım. Lütfen yanlış anlaşılmasın, Suudi Arabistan’ın propagandasını yapmak gibi bir niyetim yok, olamaz da. Ama Müslüman bir ülkedir ve Müslüman zihniyetiyle bakmak gerekir diye düşünmekteyim. Niyetim bir hakkı teslim etmektir.
Bugün Mekke’nin ve Medine’nin bekçisi olarak Suudi krallığı, kendi yasaları çerçevesinde; vatandaşlarına ve dışarıdan gelecek Müslümanlarla gayrimüslimlere karşı belli kurallar koymuştur. Müslümanlar Mekke ve Medine’ye girebilirler, gayrimüslimler ise girmezler. “Ön yargıcılar” için de bir hatırlatma: “Ecnebiler otelleriyle ve alışveriş merkezleriyle Mekke ve Medine’ye girmişlerdir.” Malum şahısları rahatlattıktan sonra esbaba geçeyim.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Suudi gezisine Nihal Bengisu hanım davet edilir. Suudi yetkililer, Nihal hanımın eşinden veya babasından vekâlet ister. Nihal hanım da buna kızarak geziye katılmaktan vazgeçer. Ve bu hal gazetelere-televizyonlara haber olur. Nihal hanımla ilgili söyleyeceklerim bu kadar.
Suudi Arabistan devleti, bu uygulamayı yalnız seyahat edecek ve yaşı 45’in altındaki bütün hanımlar için yıllardır uygular. Bana göre de doğru değil ama at onların, meydan onların, böyle yoğurt yiyorlar. Onların bu yoğurt yiyişleri hiç değişmiyor mu? Değişmez mi, elbet değişiyor. Hacca ve Umre’ye yalnız giden pek çok hanım, vize alıp gidip gelebiliyor.
“Nasıl oluyor bu iş” derseniz, her yasada bir boşluk vardır. Eğer Dışişleri Bakanlığı yetkilileri isteselerdi ilgili hanımın vizesini alırlardı, bu konuyu bilmiyor olamaz ve acemi değillerdir. Ayrıca Dışişleri ilk defa Suudi Arabistan’a gidiyor değil. “Alamıyoruz” diyorlarsa, herhangi bir turizm şirketine başvursalardı, onlar çok rahat alabilirlerdi.
Şimdi gelelim arka arka yürümenin dayanılmaz hafifliğine. İş yeter ki, bir İslam ülkesini suçlamak olsun, hepimiz doludizgin saldırıyoruz. Peki, benim ülkemde, Müslüman ülkemde, üstelik İslam’ın en doğru anlaşıldığı ve en güzel yaşandığı ülkemde, 40 yıldır başörtüsünden dolayı üniversiteye alınmayan, yakın zamana kadar İmam Hatip Liselerine bile sokulmayan kızların geleceğini kim ve kimler kararttı?
Çocuğunu askere gönderen annenin biricik evladının yemin törenini, sırf başındaki örtüsünden dolayı tel örgülerin arkasından seyretmesini ve tören alanına dahi sokulmamasını hangi vicdanla nasıl izah edeceğiz? Suudi Arabistan hiç olmazsa yalnız bayanlardan vekâlet istiyor, biz yüzüne bile bakmadan direkt kovuyor, okullara ve resmi kurumlara sokmuyoruz.
Yaşı 80’i aşmış ve yöresel kıyafetiyle hastaneye gelen ihtiyar bir anneyi, “çarşaflı” diye muayene etmemeyi bir tarafa bırakın, hastane kapısından bile sokmayan doktorları ne yapacağız? Başörtülü hemşireyi hastane odalarına hapsedenlere ne dersiniz? İkna odalarını nasıl hazmedeceğiz? Kim kimin çocuğunu hangi cüretle ikna odalarına sokup, onların geleceği ile oynama yetkisine sahiptir ve hangi kanuna göre yapmıştır?
Yüksek ateşten hastane kapısına dayanan 7 aylık çocuğun annesi örtülü diye yavrucağı evine gönderen ve ölümüne sebep olan Hipokrat yeminli ama İslam ve Müslümanlıktan nefret eden doktorlardan daha mı kötü Suudilerin uygulaması? Evet, yeni bir şey söylüyor değilim, daha bu ve benzeri örnekleri sıralayacak olsak nice destanlar çıkar ortaya.
İnsaf ve vicdan müessesesini kullanmasını bilmek gerekir. Çuvaldızı acımasızca başkasına batıralım ama hiç olmazsa iğneyi de kendimize dokunduralım. Suudi Arabistan düşmanlığının altında yatan ana sebep; Suudi yönetimi değil, Dini İslam’ın bütünü ve kutsal beldelere olan öfkenin bilinçaltı yansımasıdır. Bari Müslüman geçinen insanlar, bu tür haberlerin dolmuşuna binerek arka arka yürümemeliler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.