Nihayet cahiliye can çekişiyor (3)
Cahiliyenin baskı ve işkence silahı geriye tepti, planları programları altüst oldu. Sevinçleri kursaklarında kaldı. Topluca yapmak istedikleri eğlence ve kadehler yarıda kaldı. Kendilerine göre ne de güzel plan yapmışlardı.
Fakat Hz. Allah’ın kendi planından cahiliyenin haberi yoktu. Hesapta olmayan hadiseler ile karşılaştı cahiliye. Baskı ve işkence ile bir şey yapamayacağına kesin olarak inanan cahiliye, topyekûn imkânları ile İslâm davetçilerinin, dolayısıyla Müslümanların üzerine yüklenir. Cahiliyenin bütün gücü, Müslümanların tamamını imha etmek, yok etmek planındadır.
İşte bu durumda Müslümanların sayısı, silahı, gücü ne olursa olsun cahiliyenin kendisi yok olmaya mahkûmdur. Artık bu merhalede müdahale sırası Yüce Mevla’ya gelmiştir. Müslüman kul kendi üzerine düşen vazifeyi yapmış, sıra Hz. Allah’a gelmiştir. Allah’ın dinine yardım edenlere, yardım vaat eden yüce Yaratıcı:
“(Kâfirleri helak etmek, müminleri selamete erdirmek suretiyle), müminlere yardım etmek ise, üstümüzde bir haktır.” (Rum Suresi 47.)
Cahiliye kendine göre plan ve program yaparken, Hak planını hesaba katmaz. O ancak sayıya, kemiyete göre hareket eder. Bilmez ki davası uğruna terleyen, baş ve kan veren Müslüman davetçinin bir koruyanı vardır:
“Hani bir zaman o küfredenler, seni tutup bağlamaları, ya seni öldürmeleri yahut seni (yurdundan zorla) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı kurarlarken, Allah da onun karşılığını yapıyordu. Allah tuzak kuranlara mukabele edenlerin en hayırlısıdır.” (Enfal Suresi 30.)
Müslümanların günlük olarak kıldıkları vakit namazlarında sık sık okunan “Fil” suresine bir daha eğilmelerini tavsiye ederiz. Surenin üzerinde tefekkür ve teemmül etmelerini isteriz. Kur’an her asrın insanının tüm ihtiyaçlarını temelden halleden bir kitaptır. O tarih kitabı değildir, fakat hadiselerden bahseder.
Bir Mûte savaşı kenara atılacak, unutulacak bir savaş değildir. Cahiliye ile İslâm arasında vuku bulmuş ve cahiliyenin hezimeti ile neticelenmiş bir savaştır... Hele hele Yermük savaşı... Cahiliyenin bu savaştaki gücü yaklaşık 350.000 kişilik bir kuvvet. Müslümanların ise sadece 27.000 kişilik bir kuvvet. Bu iki kuvvet Yermük ovasında karşı karşıya geliyor ve cahiliyenin postuna ot tıkayarak Müslümanlar zafere kavuşuyorlar.
Bu iki tabloyu Kur’an şu şekilde anlatır:
1. “Sen onları derli toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır.”
Cahiliyenin, küfrün, şirkin her yerde ayrılmaz niteliği budur. Kalpleri darmadağın olan kuru kalabalık. Akideleri perişan, maksatları birbirine aykırı olan güruh. Şimdi Müslümanlar tarafından güçlü, kuvvetli görülen bir manzara haline geldi ne yazık ki.
2. “Şüphesiz ki Allah, kendi yolunda birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saflar bağlayarak çarpışanları sever.” (Saff Suresi 4.)
İman ve Kur’an bağı müminleri bir duvarın tuğlaları gibi birbirine bağlamıştır. Böyle bir güç karşısında cahiliyenin yetkisi ve etkisi ne olabilir ki? Yeter ki mü’minler bu muhkem binanın duvarları olabilsinler.
Muhterem okuyucu, işte sana şimdiye kadar izah etmeye çalıştığımız sözlerimizin özü, cahiliyeye karşı tavrını koyabilmek. Mevzuyu yüzüne gözüne bulaştırmaksızın, öküzün altında buzağı arama gafletine kapılmaksızın olanca gücünle Asr-ı Saadet dönemine başını çevirip bakman ve “tane” durumundaysan bir ipliğe dizilip, imamenin emrine ve denetimine “evet” demen. Son söz, ümitvar olun, bu resmigeçit inkılabatında en gür seda İslâm’ın olacaktır. Filistin, Keşmir, Çeçenistan ve diğer kardeş beldeler... Sizler sözün bittiği yerde bulunuyorsunuz. Yolunuz açık olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.