Saltanat alimleri ile Mürcie ilişkisi
Günümüzde yanlışlar arasında gidip geliyoruz. Sarkacımız iki yanlış arasında seyrediyor. Haddi edna ile kusva arasındaki vustayı hala yakalayamadık. Dinimiz bize vasatiyeti yani orta yolu ve itidali öğretiyor lakin olaylar karşısında gösterdiğimiz reflekslerde bunu yakalayamıyor ve ölçüsünü tayin edemiyoruz. Pratiğe geçiremiyoruz. Uçlardan birisini Mısır'daki Tantavi anlayışı temsil ediyor. Diğer ucu da günümüzde Yemen'de Husiler ve Kaide anlayışı temsil ediyor. Kimi de insan hakları örgütleri bu bağlamda insan hakları adı altında örgüt kalkışmalarına çanak tutuyorlar. Kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Bu anlamda, gerçekten de yöneticilerin her dediğine meşruiyet fetvası veren ulema hangi çizgiyi temsil ediyor veya hangi fikrin günümüzdeki uzantısı makamındadır? Prof. Dr. Nazif Şahinoğlu'nun 'Fert ve Cemiyet İlişkileri' adlı doktora çalışmasında aslında bu sorunun cevabı var. Ya da iki ucu yanlış olan sarkacı bize gayet açık bir biçimde izah ediyor. Şeyh Sa'di ile İbni Teymiyye'nin fikirlerine ayna tuttuğu eserinde gerçekten de siyasi konuları analiz noktasında çok aydınlatıcı bilgiler var. Bunlardan birisi şudur. İbni Teymiyye rejimlerle işbirliği yapmamakla (günümüzde buna pasif direniş de deniliyor) isyan etmeyi birbirinden ayırıyor. Bu noktada günümüzde bu prensibi yaşatanlardan birisi Cevdet Said ve Halis Çelebi'dir. Yine günümüzde Türkiye'de Bediüzzaman gibi şahsiyetler hayatlarında bu ilkeyi uygulamış ve somutlaştırarak ortaya koymuşlardır. İsyan etmemişler, lakin tabi de olmamışlardır. Bilindiği gibi, isyan ahlaki diye bir kavram vardır. İsyan ahlakı bir tarafa esasında İbni Teymiyye'nin tasvip ettiği husus istinkaf ahlakıdır yani isyan değil itaat etmeme tavrıdır. Zaten 'Allah'a isyanda kula itaat yoktur' prensibi buna amirdir. Aksi takdirde, hiyerarşinin meşruiyeti sona erer.
İbni Teymiyye'nin analizinden yola çıkacak olursak; Hüsnü Mübarek rejimine hatta o da yetmiyormuş gibi Sarkozy rejimine de her noktada ve tali olayda dahi itaat eden ve katılan Ezher Şeyhi Muhammed Seyit Tantavi günümüzde kimi veya hangi çizgiyi temsil etmektedir? Ulu'l emr adına mutlak itaatı benimseyen ve teşvik eden Türkiye'den Zekeriya Beyaz ve Mısır'dan Ezher Şeyhi Tantavi anlayışı kadim Mürcie çizgisinin günümüze yansımasından ve uzanmasından başka bir şey değildir. Velhasıl saltanat alimleri günümüzde Mürcie anlayışını temsil etmektedir ki, o hangi yönetim olursa olsun mutlak itaatı esas almaktadır. Onda isyan olmasa bile istinkaf da yoktur. İşbirliği ortamının ucu açıktır. Bu hususta, Nazif Şahinoğlu, İbni Teymiyye'den şöyle bir ibare ve alıntı nakletmektedir: "Hülasa adil ve kanunlara tabi olan bir hükümdara, emirlerinin gayr-ı meşru olduğu bilinmediği sürece; zalim bir hükümdara ise emirlerinin meşruluğu bilindiği müddetçe itaat etmek gerekir. Mürcie ve onlara tabi olanların sandığı gibi kötü de olsa hükümete mutlak (körü körüne) itaat yoktur..." Demek ki, mutlak itaat doktrini Mürcie'nin fikir esaslarındandır. Zira onlar günahı ve zulmü zararsız görüyorlar.
İbni Teymiye sarkacın öbür tarafını da ihmal etmiyor. Sarkacın bir tarafında Mürcie ve Tantavi gibi modern saltanat alimleri varken öbür tarafta ise mücazefe ile (gelişi güzel) isyan eden ve yaptıklarının nereye varacağını bilmeyen ve hesap etmeyen Zeydiye anlayışı vardır. Bugün Yemen'de Husiler, Zeydi anlayışını temsil ederken Kaide ise Harici anlayışını temsil etmektedir. İbni Teymiyye ise sarkacın öteki ayağının da yanlış olduğunu şu sözleriyle ifade etmektedir: "Harici, Mu'tezili ve Zeydi ve bazı Sünnilerin iddia ettikleri şekilde, fasık ve cahil bir hükümdarı sadece bu vasıflarından dolayı makamını terke davet ve tahttan inmediği takdirde silah zoru ile onu indirmek de tehlikeli bir teşebbüstür. Şiilerin (Zeydiler kastediliyor) düşündüğü gibi böyle bir yönetici ve idareciye karşı, memleketi anarşiye sürükleyecek tarzda mutlak bir itaatsizlik de yersizdir. Yine bir ayrım yaparak karışıklığa meydan verir düşüncesiyle, devlet başkanını azle kıyam etmeme, fakat onun dışındaki bütün yetkilileri zorla azil yoluna gitmeyi planlamak da yersizdir. Yapılacak ilk iş, yöneticileri ikaz etmek, onlara yol göstermek, itina ile ve usulünce onları sorgulamak, yaptığı ile yapmak istediği halde yapamadığını hesaba katmak, sonra onun ve halk için en uygun olan yolu tercih etmektir (Sa'dii Şirazi ve İbni Teymiye'de Fert ve Cemiyet İlişkileri, Nazif Şahinoğlu, S: 265, İşaret Yayınları)..." Buradan çıkaracağımız ders şudur: Mutlak itaat yoktur ve mutlak itaatsizlik de yoktur. Biri realizm hastalığıdır ki, onu Mürcie temsil etmektedir. Diğeri ise idealizm hastalığıdır ki onu Hariciler temsil etmektedir. Bunların ortasında kalan hususlarda başvurulacak tarz ve yöntem de Sadri Alışık'ın Kartallar Yüksek Uçar'daki replik ve tiradıyla usulet ve suhulet üslubudur ...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.